TARAFSIZLIĞINI KAYBEDEN YARGI ADALET DAĞITAMAZ
Dün gazeteleri karıştırırken Sözcü Gazetesinin bir haberine takıldım. Gazete haberi manşetten vermiş. Habere göre Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ve Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize ve Kırşehir gezilerine katılmışlar. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit Erdoğan’ın gezisine katılmasından dolayı eleştirilince ‘’ Devlet Başkanıyla olmaktan gurur duyarım’’ demiş. Cirit’i bu ifadesinden dolayı kınıyorum. Ayrıca yargının yüksek mensuplarını tarafsız olmayan bir Cumhurbaşkanı’nın gezisine katılmalarından dolayı da ayrıca kınıyorum.
Peki, yargının yüksek mensupları Cumhurbaşkanı ile birlikte bir toplantıya katılamazlar mı? Bana göre katılabilirler. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılabilirler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerine katılabilirler. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı törenlerine katılabilirler. 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine katılabilirler. 10 Kasım Atatürk’ü Anma ve Anlama törenlerine katılabilirler. Adli yıl açılış törenlerine katılabilirler. Buna benzer örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Yargının yüksek mensuplarının bu tür tören ve toplantılara Cumhurbaşkanı ile birlikte katılmalarında hiçbir sorun yoktur. Çünkü bu tür tören ve toplantılara siyaset girmez. Dolayısıyla bu tür tören ve toplantılarda devlet erkânının birlikte poz vermesi ülkenin birliği ne ve bütünlüğüne de güç katar.
Yüksek yargı mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize ve Kırşehir gezilerine katılmaları ise son derece yanlıştır. Çünkü Erdoğan her şeyden önce bir defa tarafsız bir Cumhurbaşkanı değildir. Erdoğan her gittiği toplantıda, her katıldığı gezide, her katıldığı uyduruktan icat ettiği açılış törenlerinde iktidar partisinin genel başkanı gibi konuşuyor. Başbakan gibi muhalefet partilerini eleştiriyor. Bir Cumhurbaşkanı olarak ülkenin tüm vatandaşlarını kucaklayacağı yerde din ve mezhep ayrımcılığı yapıyor. Kendisini eleştirenleri dışlıyor hatta terörist olarak niteliyor. Anlayacağınız toplumu ayrıştırıyor. Mevcut Anayasamıza göre seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’nın taraflı olma hakkı yoktur. Erdoğan muhalefet partilerin genel başkanlarını beğenmeyebilir. Onların siyasetini kabul etmeyebilir. Ancak bir Cumhurbaşkanı olarak toplumun geniş katmanlarını ve muhalefet partililerini de kucaklamak zorundadır. Çünkü 2010 yılında kabul edilen halk oylamasına göre Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri değişmedi.
Şimdi hal böyleyken yüksek yargı mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beraber bir geziye katılmaları hiç de etik değildir. Bağımsız ve tarafsız olmak zorunda olan yargının yüksek mensupları bu sorumlulukları içerisinde hareket etmek zorundadırlar. Topluma adalet dağıtmakla görevli olan yargının bu yüksek mensupları Erdoğan’ın gezisine katılmak suretiyle tarafsızlıklarını yitirmişlerdir. Dolayısıyla da anayasal suç işlemişlerdir. Böyle bir durumda onlara düşen son bir görev daha vardır. O da vakit kaybetmeksizin bir an evvel istifa etmeleridir. Gelişmiş ülkeler de uygulama böyledir. Demokrasiler böyle işler. Eğer biz de gelişmiş olan ülkeleri kendimize örnek alacaksak demokrasinin gereğinin uygulamak zorundayız.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in Erdoğan’ın gezisine katılmasından dolayı kendisini eleştirenlere verdiği yanıt da son derece vahimdir. Cirit kendisini eleştirenlere verdiği yanıtta ‘’ Devlet Başkanıyla olmaktan onur duyarım’’ diyor. Her şeyden evvel bir defa Erdoğan Devlet Başkanı değildir. Erdoğan 2010 yılında kabul edilmiş Anayasa değişikliğine göre halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanıdır. Dolayısıyla İsmail Rüştü Cirit’in Yargıtay Başkanı sıfatı ile Erdoğan için ‘’Devlet Başkanı’’ nitelemesi de Anayasal bir suçtur. Siz Erdoğan’ı padişah olarak da görebilirsiniz. Ancak Yargıtay Başkanı olarak Erdoğan’ı ancak Cumhurbaşkanı olarak görme zorunluluğunuz vardır. İsmail Rüştü Cirit, yargının diğer yüksek başkanları ile birlikte tarafsızlığını kaybeden bir Cumhurbaşkanı’nın gezisine katılmak suretiyle anayasal bir suç işlerken aynı zamanda da seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’na ‘’Devlet Başkanı’’ nitelemesi ile ikinci bir anayasal suç işlemiştir. Gelinen durum itibariyle yüksek yargının bu başkanları bundan böyle tarafsızlıklarını korumaları artık mümkün değildir. Kendilerinden beklenen de demokrasinin kuralları içinde istifa etmeleridir. Yoksa siyasallaşmış bir yargının, tarafsızlığını kaybetmiş bir cumhurbaşkanından hiçbir farkı kalmayacaktır. 30.05.2016