MECLİS’TE EVET, REFERANDUM DA HAYIR
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın Başkanlık Sistemi ile ilgili Meclis’te ‘evet’, referandumda ‘hayır’ diyeceklerini açıkladı. Ben de diyorum ki; ‘’Bu ne biçin perhiz, bu ne biçim lahana turşusu’’. Meclis’te evet diyeceklermiş fakat referandum da hayır diyeceklermiş. Halk ‘’evet ‘’ derse de bu duruma saygı göstereceklermiş. Sen Meclis’te Başkanlık Sisteminin önünü açtıktan sonra referandum da ‘’hayır’’ desen ne olacak? Sanki referandum da Erdoğan ile eşit şartlarda mı yarışacağını sanıyorsun? Sanki referandum da Başkanlık Sisteminin de içinde yer alacağı Yeni Anayasanın mı oylanacağını sanıyorsun? Ben diyorum ki; geçmişte olduğu gibi bu referandumda da sandık hilesi olacak. Bu referandumda da gerek emeklilerin, gerekse çalışanların yaşam şartlarında iyileştirmeler veya esnafın, tüccarın vergi borçlarına af getirecek bir takım düzenlemeler olacak. Yine referandum boyunca yardıma muhtaç bölgelerde yağ, şeker, makarna filan dağıtacaklar. Yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan seçmen de kurulan bu tuzaklara balıklama atlayacaklar. Ve tabi ki ‘’evet’’ diyecekler. Sizce başka bir ihtimal var mı?
Devlet Bahçeli bugüne kadar bu tür taktikleri hep uyguladı. Sözde AKP’lilerin seçilmesine karşı çıktı ama her seferinde onların önünü açtı. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerini hatırlayın. Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilebilmesi için o dönemde Meclisin 367 toplantı yeter sayısını bulması gerekiyordu. Eğer o gün Cumhurbaşkanlığı seçimi için Devlet Bahçeli Meclis’e girmemiş olsaydı AKP Cumhurbaşkanı adayını uzlaşı ile belirleyecekti. Kimileri o dönemde Cumhuriyet Halk Partisini Meclis’in önünü tıkayan parti olarak gördüler. Oysaki Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanının uzlaşı ile seçilmesini istiyordu. Her kesimin benimseyebileceği bir Cumhurbaşkanının seçilmesi kime ne zararı olurdu ki? Partiler üstü bir konumu olan Cumhurbaşkanlığına laik Cumhuriyete bağlı bir adayın seçilmesi kime ne zararı olabilirdi? Cumhuriyet Halk Partisi o dönem Meclis’in önünü tıkamak için değil, Meclis’in önünü açacak bir Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi için çaba sarf etti. Bunun için ortak Cumhurbaşkanı adayı arayışında bulundu. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi AKP içinden laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı bir Atatürkçü adayın seçilmesine yeşil ışık bile yakmıştı. O dönem Erdoğan da Cumhuriyet Halk Partisinin haklı talebi karşısında geri adım atmış ve Cumhurbaşkanı adayını uzlaşı ile belirleyeceklerini söylemişti. Fakat sonra ne oldu? Bahçeli her zaman olduğu gibi bir kez daha sahneye çıkıp herhangi bir uzlaşı aramaksızın Meclis’e gireceklerini söyleyiverdi. Daha önce de yazdığım gibi Erdoğan’da soluğu Antalya’da aldı.
Sonrasında Bahçeli Meclis açıldıktan sonra kendi partisinden bir Cumhurbaşkanı adayı gösterdi ama elbette seçtiremedi. AKP için zaten TBMM’nin açılması yetiyordu. Dolayısıyla AKP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Abdullah Gül 3.turda 339 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Bahçeli şimdi yine aynı hatayı yapıyor. Meclis’te Başkanlık Siteminin de içinde olduğu Yeni Anayasanın referanduma gitmesi için evet, ama referandum da hayır diyeceğini söylüyor. Peki, AKP’nin aradığı ne kardeşim? AKP referandum da MHP’den evet demesini mi bekliyor? Erdoğan’ın Başkanlık Sistemine geçebilmesi için Meclis’te 330 sayısına ulaşması yeterli. Bu sayı Erdoğan’a referandum da Başkanlık Sistemini getirecek. Bu işin lamı cimi yok. Erdoğan’ın Başkanlık Sisteminde önünü açtıktan sonra parlamenter sistemden yanayız demenin de bir şeye faydası yok. Referandum da meydanlara çıkıp Başkanlık Sistemine oy vermeyin demenin de hiçbir şeye faydası yok. Çünkü Erdoğan her halükarda referandumdan galip çıkar. Gerekirse devletin tüm imkânlarını seferber eder yine Başkanlık Sistemini halka seçtirir. Bu durumu anlamak için âlim olmaya da gerek yok. Bunu anlamak için Erdoğan’ın kesintisiz olarak iktidarını sürdürdüğü on dört yıla bakmak yeterli. 25.10.2016