Avrupa’da Esen Sol Rüzgârların Seyri
Dünya’yı esir alan vahşi kapitalizme karşı sol rüzgârlar nihayet Avrupa’da esmeye başladı. Yani uyuyan dev nihayet uyanıyor. Fransa’ da başlayan hareket Almanya’dan sonra Yunanistan’a da sıçramış durumda. Fransa’da sol rüzgârlar, Cumhurbaşkanlığını Nikolay Sarkozy’den devralan François Hollande ile başladı. Fransa ikinci sınavını ise 10 ile 17 Haziranda yapılacak genel seçimlerde verecek. Atalarımız ‘’Görünen köy kılavuz istemez ‘’ diye boşuna söylememişler. Fransa’da da genel seçimlerin havası, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı geçmeyeceğe benziyor. Nikolay Sarkozy’nin partisi ‘’ Halk Hareket Birliği’nin genel seçimlerden de hezimete uğrayacağı öngörülüyor. Seçim anketlerinden de bu yönde sonuçlar gelmektedir. Almanya’da ise Merkel’in partisi, Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinde büyük hezimete uğradı. Yunan halkı da 6 Mayıs seçimlerinde vahşi kapitalizme esaslı bir yanıt vermişti.
Avrupa’da esen bu sol rüzgârlar, ABD’yi ileriki günlerde zor durumda bırakacağa benziyor. Çünkü ABD ileriki günlerde birkaç cephede birden mücadele etmek zorunda kalacak. Birinci cephe halen devam etmekte olan Ortadoğu Projesidir. Bu proje halen Birleşmiş Milletlerden yeterli desteği alamadığı için tatile girmiş durumda. Suriye’de bulunan muhalifler her ne kadar Irak’ta olduğu gibi bir insanlık koridoru açılmasını isteseler de şu anda böyle bir atılımı yapabilecek bir irade maalesef yok. Bu arada Rusya uzun bir aradan sonra yeniden tatbikat yapmaya başlıyor. Rusya ilk tatbikatı da Suriye’de yapmak istiyor. Rusya’nın tatbikat için Suriye’ye asker gönderme planı gerçekleşirse Suriye’de bulunan muhalifler daha zor durumda kalacak. Suriye muhalifleri, pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklar. Rusya’nın bu hamlesini Çin ve İran elbette destekleyecektir. Fakat böyle bir harekete Birleşmiş Milletlerin onay verip vermeyeceği henüz belli değil. Birleşmiş Milletler, böyle bir durum karşısında ne NATO’ya ne de Rusya’ya onay verebilir. Rusya’nın böyle bir hamleye girişmesinden, bölgenin daha fazla NATO’nun egemenliğinde kalmayacağına dair bir işaret olduğunu anlayabiliriz. Bu durumda Suriye’nin geleceği şimdilik Rusya ve Çin’in garantisi altında görünmektedir. ABD’nin de Eylül seçimleri sonrası Ortadoğu Projesini devam ettirebilmesinin yolu Rusya ile Çin’i ikna etmekten geçmektedir.
ABD, Ortadoğu projesi için bir taraftan Rusya ve Çin’i ikna etmekle uğraşırken öbür taraftan da esen sol rüzgârların etkisini kesmekle uğraşması gerekecek. Bugüne kadar Birleşmiş Milletlerin bünyesinde bulunan Avrupalı Devletler, yaşanmakta olan sol rüzgârların etkisi ile birlikte geçmişte yaşanan hataları devam ettirmek istemeyeceklerdir. ABD, geçmişte Irak işgalinde Birleşmiş Milletleri dinlemeden harekete geçmişti. Ancak şimdi pozisyonlar değişti. ABD geçmişte olduğu gibi şimdi de aynı şekilde müdahale konusunda rahat değildir. Suriye ve İran’na yapılacak müdahaleler ne Irak’a ne Libya’ya ne de Mısır’a benzer. ABD halen hazırda Irak ve Afganistan’ı terk ederken ikinci büyük bir hatayı asla kaldıramaz. Bundan böyle Fransa ve Almanya’da zaten esen rüzgârların etkisi ile eski politikaları terk edeceklerdir. Bölgede kendi çıkarları doğrultusunda daha barışçıl bir politika izlemeye başlayacaklardır. ABD, yeni oluşmakta olan bu yapı karşısında epey zorlanacağa benziyor. Fransa ve Almanya’nın belki de ileriki günlerde Rusya ve Çin ile birlikte hareket etmeye başlayabilecekleri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yeni gelişmekte olan bu politikalar karşısında bizim Ülkemizin de konumunu gözden geçirmesi gerekiyor. Bundan böyle komşu devletler ile barışçıl politikalar üretmemiz gerekiyor. Aynı zamanda bu politikaları hayata geçirebilecek bir yapının olması gerekiyor. AKP İktidarında ise böyle bir yapıyı görebilmek şimdilik olanaksız görünüyor. Zaten komşu devletlere Ortadoğu projesi uğruna savaş çığırtkanlığı yapan bir iktidardan barışçıl politikalar üretmesini beklemek hayal olurdu. İktidar partisinin bırakın barışçıl politikalar üretmeyi kendisini daha cemaatin hegemonyasından dahi kurtaramamış görünüyor. İktidar partisi cemaate elini vermiş ama kolunu kaptırmış durumdadır. Böyle bir iktidardan Avrupa Birliği’nin dayattığı demokratik adımların atılmasını bile beklemek hayalcilikten öte bir şey değildir. Bu görüntü zaman zaman zaten basına da yansımaktadır. Cemaat basın üzerinden İktidara, uzun zamandır Özel Yetkili Mahkemeler üzerinden baskı yapmaktadır. İktidarın medya cephesinden gelen bu çatlak AKP’yi zor durumda bırakmaktadır. Yani Başbakan eskisi kadar rahat hareket edememektedir. Bunun ilk örneğini PKK ile görüşmesi için Oslo’ya gönderdiği Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı yargının elinden Meclis’ten çıkardığı yasa ile ancak geri alabilmiştir. Yoksa cemaat çoktan Mit Müsteşarı Hakan Fidan’a Oslo görüşmelerinin hesabını sormuştu. Özel görevlendirdiği Hakan Fidan’ı cemaatin elinden zor kurtaran Başbakan’ın işi hiç de kolay görünmemektedir.
Avrupa’da esen sol rüzgârların Avrupa’yı etkilediği kesin ama Memleketimizi ise henüz yeterince etkilemişe benzemiyor. Halk üzerinde Uludere katliamı ve kadının üzerinde yapılan siyaset, aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin ve askerlerin tutuklanması geniş halk çevreleri üzerinde büyük bir tepki yaratmış durumda olsa da gösterilen duyarlılıklar henüz yeterli değildir. Yani halkın duyarlılığı, henüz Fransa’da esen sol rüzgârlar derecesinde değildir. Avrupa’da esen sol rüzgârların etkisi şu an için Ülkemizde yeterince hissedilmese de gelecek iki yıl içinde olumlu gelişmelerin yaşanacağı aşikârdır.15.06.2012
SAİT BALCI
aylar önce bu konuda yorumlarım olmuştu ; bu yönde!
aylar önce bu konuda yorumlarım olmuştu!