Memleketi Kimler İdare Ediyor?
Gelişmelere kuşbakışı olarak baktığımızda Başbakan’ın Memleketi gizli güçlerle birlikte idare ettiği anlaşılıyor. Yani yürütmenin başı olarak Başbakan tek başına iktidarda olmasına rağmen maalesef ülkeyi tek başına yönetemiyor.
Yani Başbakan görünmeyen güçlerle birlikte koalisyon hükümeti kurmuş durumdadır. Bu durum ilk zamanlarda pek belirgin görünmese de şimdi su yüzüne çıkmış görünüyor. Dokuz yıldır görünmeyen çatlak sesler her bir ağızdan yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Eskiden birbirlerine toz kondurmayan ortaklar artık ulu orta atışıyorlar. İstekleri yerine getirilmeyen ortaklar gerek yazılı gerekse görsel medya üzerinden Başbakan’a yükleniyorlar. İşte bunlardan biri de Zaman Gazetesi’nden Hüseyin Gülerce’dir. Hüseyin Gülerce Özel Yetkili Mahkemeler konusunda uzun dönemdir Başbakan’a yükleniyor. Belli ki mutabakat konularında sorunlar yaşanmaya başlamış.
Başbakan, Mecliste grubu bulunan siyasi partilerden Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Barış ve Demokrasi partisi ile koalisyon hükümeti kurmadığına göre peki kimdir bu gizli ortaklar? Gizli ortaklardan en büyüğü vahşi kapitalizmin babası Amerika Birleşik Devletleridir. Amerika Birleşik Devletleri bugüne kadar iktidara gelen çoğu partilerin her zaman iktidar ortağı olmuştur. Bu sebeple aslında AKP’ye oy vermiş seçmenlerimiz AKP’ye değil ABD’ye oy vermiş bulunmaktadırlar. Her seçim döneminde şarkılarla türkülerle gittiğimiz sandık aslında ABD’nin sandığıdır. Böylelikle AKP seçmenleri aslında AKP’ye değil ABD’nin politikalarına oy vermektedirler. Yani Büyük Ortadoğu projesine politikalarına oy vermektedirler. Yani AKP’ye oy veren seçmenlerimiz, komşumuz Suriye ve İran’da çıkacak olası kaostan dolayı Amerikan silah sanayisine katkıda bulunmaktadırlar. Başbakan’ın yaptığı konuşmalarından bu durum gayet iyi anlaşılmaktadır.
Siyasi iktidarın diğer büyük ortağı ise cemaat’tir. İşte bu cemaat şimdilerde Başbakan’ın elini kolunu bağlamaktadır. Cemaat eskisi kadar Başbakan’a hoşgörülü davranmamaktadır. Yargının yeniden yapılanmasıyla birlikte dizginleri eline alan cemaat deyim yerindeyse Başbakan’a kök söktürmektedir. Mit Müsteşarının sorguya çekilmek istenmesi bunun en büyük göstergesidir. Başbakan Oslo görüşmelerini, çıkarmış olduğu özel yasa ile ancak cemaatin elinden kurtarabilmiştir. Onlarca yurtseverin, aydının, vatanseverin içeri tıkılmasından sonra Başbakan sıranın kendisine geldiğini nihayet fark etmiştir. Bu yüzden Başbakan kendi yarattığı yargıdan artık korkmaya başlamıştır. Cemaat’ten korkmaya başlayan Başbakan Özel Yetkili Mahkemelerin gidişatından memnun olmasa da bu mahkemelerin yetkisine müdahale edememektedir. Bu yüzden Başbakan Özel Yetkili Mahkemeler ile ilgili yasa değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu söylemesine rağmen adım atamamaktadır. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in birkaç sefer uzun tutukluluk süreleri ile ilgili girişimi de cemaat tarafından veto yemiş bulunmaktadır. Cemaat, Balyoz ve Ergenekon Davalarından tutuklanan yurtsever ve aydınların her zaman potansiyel darbe girişimcileri savına dayanarak uzun tutukluluk sürelerine yapılacak yeni düzenlemeyi kabul etmemektedirler. Her geçen gün içinden çıkılması hemen hemen olanaksız hale gelen bu davaların nasıl sonuçlanacağına dair artık hiçbir kimse fikir yürütememektedir. Belki de davayı yürüten savcılar da bu davaların nereye gideceğini bilmemektedirler. Görüldüğü üzere maalesef Memleketi yöneten ortaklardan birisi de yere göğe sığdıramadığımız bu cemaattir. Yargıda yapılanmasına inanmadığımız bu cemaattir.
Siyasi iktidarın görünmeyen diğer bir ortağı ise liberallerdir. Bugün pek etkileri kalmasa da AKP’nin kuruluşundan bu yana ortaklıkta yerlerini koruya gelmişlerdir. Libarellerin geldiğimiz noktada ise artık yerlerinde yeller esmektedir. Başbakan zamanında ihtiyaç duyduğu bu gizli ortakları buruşturup çoktan çöpe atmıştır. Yani liberallerin kullanılma miatları dolmuştur. AKP liberallerin yerine yeni bir ortak almaya artık ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü Milletin direnişi kırılmıştır. Ordu sindirilmiştir. Sivil Toplum Örgütlerine korku salınmıştır. Basın ve Medya hizaya getirilmiştir. Üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dediği gibi Ülkemizde sessiz bir devrim yaşanmaktadır. Bu süreç içinde artık ‘’Hasan ağbilere de’’ ihtiyaç kalmamıştır. Sonuç itibarıyla Siyasi iktidar ABD ile Cemaat’ten başka gizli ortağı kalmamıştır. Bu iki ortak da zaten AKP’ye yetip artmaktadır.
AKP’nin ABD ile Cemaat den oluşan bu ortaklığı bugünlerde sıkıntı yaşamaktadır. Başbakan’a tek başına adım attırmayan bu güçlü iki ortak Ülkeyi okyanus ötesinden yönetmektedirler. Her iki ortağa elini verip kolunu kaptıran Başbakan bu kısırdöngü ile nasıl mücadele edeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Başbakan ya bu güçlü iki ortağa yeni tavizler verip barış imzalamak zorundadır ya da pılı pırtı toplayıp gitmek zorundadır. Atalarımız ‘’Ya bu deveyi güdersin ya da bu diyardan gidersin ‘’ diye boşuna söylememişler. Başbakan mutlak suretle birinci seçeneği tercih edecektir. Bilinmesi gereken nokta ise birinci seçeneğin de artık eskisi kadar da uzun ömürlü olmayacağıdır. 18.06.2012
SAİT BALCI