Makaleler

NERDEN NEREYE

sait-balci
Sözcü Gazetesinden kıdemli gazeteci Uğur Dündar’ın Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın kayınpederi Ali Yüksel ile Başbakan’ın siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın eniştesi Oktay Ferşat’ın 112 Acil Servis rezaleti ile ilgili Bakanlara verdikleri rüşveti haberleştirmesinin ardından çok iyimser olmamakla beraber bir istifa beklentisi içindeydim. İstifa haberi şu ana dek beklediğim yönden gelmedi ama başka yerden geldi. Yeni kabinede belki de Gençlik ve Spor Bakanı olması muhtemel bir vekil istifa etti. Yani Başbakan’ın Cemaate yakın olan vitrin Milletvekili Hakan Şükür, dershaneler konusunda Başbakan’ın takındığı tavrı eleştirerek istifa etti. Hakan Şükür Milletvekilliğine bugünden itibaren bağımsız olarak devam edecekmiş. Sanki AKP Milletvekili olarak vekillik görevini tam olarak yaptı da şimdi bağımsız olarak yapacakmış. Hayırlı olsun diyelim. Ancak yine de burada açıkça ifade etmeliyim ki bugüne kadar istifa mekanizmasını hatırlamayan ve istifası beklenen AKP’li Bakanlara umarım örnek olur.

İktidar partisi içinde yaşanmakta olan iç savaş yüzünden Hakan Şükür’den önce İdris Bal istifa etmişti. Böylelikle istifa kervanına Hakan Şükür ‘de dâhil olmuş oldu. Zaten Hakan Şükür’de bu yerlere Cemaat sayesinde gelmişti. Şimdi de kendisini Başbakan’a rağmen Cemaat adına feda etmesi iç kavganın ne derece şiddetli olduğunu gösteriyor. Dershaneler konusunda patlak veren bu kavganın önemini anlayamayan biri varsa o da Başbakan’ın ta kendisi. Çünkü Başbakan bugüne kadar Cemaati hep hafife aldı. Cemaat ile yaptığı mücadeleyi Türk Ordusunu ele geçirme yöntemi ile karıştırdı. Medya patronlarının korkup hizaya getirmesi ile karıştırdı. Yargıyı ele geçmesi ile karıştırdı. Yani Başbakan, Cemaati’ de hizaya sokabileceğini düşündü. Ancak Başbakan’ın unuttuğu bir şey vardı o da bugüne kadar hangi kurum ve kuruluşları ele geçirdi ise bu başarıda Cemaatin büyük payı olduğunu unuttu. İktidara da Cemaat ’in desteği ile geldiğini unuttu.

Başbakan salt Cemaat ile mücadele etmiyor aslında. Aynı zamanda yine kendisini iktidara taşıyan ABD ile de mücadele ediyor. Sanki ABD’yi de hizaya getirebilecekmiş gibi davranıyor. Suriye politikasında askeri çözüm için ABD’ye çok baskı yapmıştı ama ABD’nin Rusya ile anlaşması sonucunda geri adım atmak zorunda kalmıştı.2.Cenevre Görüşmeleri kafasına pek yatmasa da ABD’nin kararlı olduğunu anladı. Buna karşılık ABD’nin vetosuna rağmen Çin’den füze savunma sistemi almaya kalktı. Bu ihale ile ABD’yi de hizaya getireceğini zannetti. Hatta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e Şangay Beşlisine almaları için adeta yalvardı. Ancak ABD’nin kararlı tepkisi karşısında şimdilik geri adım atmışa benziyor.

Artık gün geldi devran döndü. Başbakan her platformda kaybetmeye başladı. Seçim çalışmaları için gittiği yerlerde partisinin ne kadar ayakta tutmaya çalışsa da olmuyor. Eski inandırıcılığını da kaybetti. İktidar ortakları bile iktidarı her gün yerden yere vuruyor. Rüşvet skandalları da partisini sarmış durumda. Adları ailelerinin rüşvet skandalına karışan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Başbakan’ın siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan kalkıp medya önünde biz rüşvet almadık bile diyemiyorlar. Partinin seçim bütçesini yüklenici firmalara ödetmedik diyemiyorlar. Nerden nereye.

En son şimdi de yeni bir yolsuzluk soruşturması başladı. İddialara göre durum oldukça vahim. Soruşturmanın içinde AKP’li Bakanların çocuklarının yer alması ayrı bir vahim, sürdürülmekte olan soruşturmalardan İçişleri Bakanının haberinin olmaması ayrı bir vahim. Elbette, soruşturmanın içinde İçişleri Bakanının oğlunun olması dolayısıyla İçişleri Bakanının haberi olmaması gerekir. Ancak İçişleri Bakanının oğlunun da bu yolsuzlukların içinde yer almış olması siyasi iktidarın bitmiş olması anlamına gelir. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu soruşturma kapsamında gözaltına alınması tam bir skandaldır. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın kayın pederi ile Başbakanın siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın eniştesi bir olmuşlar ve devlete rüşvet verdiklerini söylüyorlar. Ancak ne hikmetse Devletin Bakanlarından tık ses yok. Peki, geriye kim kaldı? Neredeyse adı şaibeye karışmamış Devlet Bakanı kalmadı. Böyle bir hükümet olabilir mi? Çocuklarının ve ailelerinin adları şaibeye karışmış olan Devletin Bakanları hiç beklemeksizin derhal istifa etmeliler. Temiz toplum da zaten bunu gerektirir diyeceğim ama temiz toplum kimin umurunda. 12 yılda geldikleri durum işte ortada. Nerden nereye. 18.12.2013

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title