KAVGANIN ASIL NEDENİ BAŞKANLIK SİSTEMİ
DENİZ FENERİ YOLSUZLUĞUNU UNUTMA!
SOMA VE ERMENEK MADEN KAZALARINI UNUTTURMA!
GEZİ DİRENİŞİNDE KAYBETTİĞİMİZ 6 ŞEHİDİMİZİ UNUTMA!
17– 25 ARALIK YOLSUZLUK VE RÜŞVET ÇARKINI UNUTTURMA!
KAÇAK SARAYI VE MALİYETİNİ UNUTMA!
PKK İLE MÜZAKERE YAPANLARI UNUTTURMA!
GÜNDEM DEĞİŞTİRMELERİNE KANMA!
VE SEÇMEN KAYDINI KONTROL ETMEYİ ASLA UNUTMA!
Değerli okurlar, bu satırları yazmaya başladığım saatlerde ajanslara Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında yapılan suç duyuruları neticesinde soruşturma başlattığı haberi düşmüştü. Arınç dün hatırlayacağınız üzere Melih Gökçek hakkında ‘’Melih Gökçek bu yapının kucağına oturmuştur. Ve Ankara’yı bu yapıya parsel parsel satmıştır’’ demişti. Arınc’ın bu açıklama ile görevi kötüye kullanma ve suçu gizleme suçlarını işlediği, Gökçek’in ise, zimmet ve görevi kötüye kullanma suçunu işlediği öne sürülüyor. Savcılık makamı yapacağı soruşturma neticesinde herhangi bir suç unsuruna rastlarsa, Gökçek için İçişleri Bakanlığından izin alması, Arınç için ise dokunulmazlığından dolayı fezleke düzenleyerek Meclise göndermesi bekleniyormuş. Sizce Melih Gökçek ile Bülent Arınç yargılanabilir mi? Ben hiç sanmıyorum. Şimdiden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iradesine ipotek koymayayım ama iktidar partisinin Belediye Başkanı ile Başbakan Yardımcısını yargılama aşamasına daha henüz gelmedik. Zaten Gökçek ile Arınc’ın yargılanmasını milli irade de müsaade etmez. Arınc’ın yargılanmasını kabul edebilir ama bu aşamada Gökçek’in yargılamasına asla müsaade etmez. Dolayısıyla her ikisi hakkında başlatılan soruşturmanın hızı kaplumbağa hızından farklı olmaz.
Gökçek ile Arınç hakkında yapılacak soruşturmayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bırakıyorum. Beni asıl Arınc’ın ifadeleri ilgilendiriyor. Hem Cumhur Başbakan Erdoğan hakkında ifade ettiği sözler, hem de Gökçek hakkında ifade ettiği sözler ilgilendiriyor. Çünkü Arınc’ın kişiliğinde kırk yılda bir doğruları söylemek gibi bir kişiliği vardır. Sonrasında yanlış anlaşıldım, öyle demek istememiştim gibi geri adım atma gibi bir karakteri de vardır. Dünkü konuşmasında da zaten aynen böyle yaptı. Gazetecilerin ısrarlı soruları karşısında Erdoğan hakkında sarf ettiği sözlerden çark etti. Durumu idare etmeye çalıştı. Ağır konuşmaktan sakındı. Ancak Gökçek hakkında eleştiri yapmaktan çekinmedi. Her ne kadar 8 Haziran sonrası konuşacağını söylese de dün söyleyeceklerinden hiç sakınmadı. Deyin yerindeyse dün Gökçek’e verdi veriştirdi.
Peki, Arınç bu duruma nasıl geldi? Seçimlere kısa bir zaman kala neden Erdoğan’ı yalanlama gereği duydu? Bu konuya biraz daha açayım. Her şeyden evvel Arınc’ın ifade ettiği gibi Açılım Sürecini izleme heyetinin oluşturulması doğru olmayan bir yaklaşımdı. HDP ile Kürt halkının sorunlarını konuşabilir, tartışabilirsiniz. Fakat PKK’nın dayattığı şartları müzakere edemezsiniz. Bunun için yasal olarak sözde Açılım Sürecini izleme heyeti oluşturamazsınız. Kamuoyunun karşısına çıkıp PKK’nın öne sürdüğü şartları Dolmabahçe Sarayı’nda okuyamazsınız. Bunlar yanlış adımlardır. Bunlar Türkiye Cumhuriyetini yok sayan adımlardır. Koskoca Türkiye Cumhuriyetini PKK Terör Örgütü ile eş değer gören adımlardır. Bu yüzden Bülent Arınc’ın savunduğu adımların hükümetin iradesi olarak kabul edilemez. Bülent Arınc’ın söylediği gibi ortada bir hükümet vardır ve bu Açılım Sürecini bu hükümet sürdürmektedir. Açılım sürecini bugüne kadar Erdoğan götürmüştür ama Erdoğan Cumhur Başbakan seçilmesinden sonra Davutoğlu görevi devralmıştır. İşte Arınç bu konuda doğruyu söylüyor. Ortada bir hükümet var diyor ve Açılım Sürecini bu hükümet götürüyor diyor. Açılım Süreci ile ilgili de Cumhur Başbakan’a bilgi veriliyor diyor. Bunları Cumhur Başbakan’ın bilmemesi mümkün değil diyor. Biz Erdoğan’ın başlattığı süreci devam ettiriyoruz diyor. Meseleye bu açıdan bakıldığı zaman Arınç yerden göğe kadar haklıdır. Fakat Arınç ülke menfaatleri açısından yanlış yapmaktadır. Vatan’a dün Erdoğan ile birlikte ihanet ediyorlardı, bugünde Davutoğlu ile birlikte ihanet ediyorlar. İşin özü de bu.
Meselenin Erdoğan’ı ilgilendiren yanı ise hükümet üzerindeki varlığını hissettirme çabalarıdır. Dün de ifade ettiğim gibi, yükselen milliyetçi oyları devşirme çabalarıdır. Yoksa Erdoğan ulusalcı filan kesilmedi. Vatanın birliğini ve bütünlüğünü savunmak ise hiç derdi değil. Erdoğan sadece kendi derdini düşünüyor. 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimlerinden tek başına Anayasayı değiştirecek Milletvekili sayısına nasıl ulaşacağını düşünüyor. Eskiden olduğu gibi Anayasa Halk Oylaması ile Başkanlık Sistemini halka kabul ettirmenin ne kadar zor olduğunu gayet iyi biliyor. Erdoğan bu yüzden Başkanlık sistemini Açılım Sürecine bağlamak istiyor. Yani Başkanlık Sistemini garantiye almak istiyor. Başbakan Davutoğlu ise Başkanlık Sistemine soğuk bakıyor. Dolayısıyla Davutoğlu Açılım Sürecine verdiği desteğe karşılık Başkanlık Sistemini öne sürmüyor. İşte kavganın çıkış noktası bu. Bütün kavga da zaten buradan kaynaklanıyor.
Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.25.03.2015