FİDAN NE BİR İLK, NE DE BİR SON
UĞUR MUMCU’YU VE DEVRİM ŞEHİTLERİNİ UNUTMA!
DENİZ FENERİNİ UNUTTURMA!
SOMA VE ERMENEK MADEN KAZALARINI UNUTMA!
GEZİ PARKI EYLEMLERİNDE KAYBETTİĞİMİZ 6 ŞEHİDİMİZİ UNUTTURMA!
17– 25 ARALIK YOLSUZLUK VE RÜŞVET ÇARKINI UNUTMA!
KAÇAK SARAYI VE MALİYETİNİ UNUTTURMA!
PKK İLE MÜZAKERE MASASINA OTURANLARI UNUTMA!
VE GÜNDEM DEĞİŞTİRMELERİNE ASLA KANMA!
Cumhur Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı ve sır küpü olan Hakan Fidan’ı istifa ettirmesi ile birlikte AKP’de yeni bir döneme girildi dersem sanıyorum yanılmış sayılmam. Çünkü gelişmeler bu durumu işaret ediyor. Davutoğlu her ne kadar ‘’Aramıza kimse fitne sokamaz’’ dese de, fitneyi bizzat Cumhur Başbakan’ın kendisi sokmuş durumda. Peki, Davutoğlu bu durumu bilmiyor mu? Elbette biliyor ama Cumhur Başbakan’ına övgü düzerek konuyu saptıracağını sanıyor. Cumhur Başbakan’ın kendi üzerindeki olumsuz düşüncelerini savuşturacağını düşünüyor. Fakat durum hiç de onun düşündüğü gibi değil. Erdoğan kendisi hakkında kararını çoktan vermiş durumda. Yani karne notunu vermiş durumda. Yoksa durduk yerde Hakan Fidan meselesi ortaya çıkmazdı.
Nereden nerelere geldik. Cemaati’n KCK soruşturmalarını başlatması ve Hakan Fidan’ı ifadeye çağırması ayrışmanın başlangıcı olmuştu. Süreç Oslo ve İmralı görüşmelerinin basına sızdırılması ile devam etti. Gezi Parkı eylemlerinin başlaması ve İktidar partisinin Bakanlarının ve çocuklarının da aralarında bulunduğu 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmasının başlaması Erdoğan ile Cemaat arasındaki iplerin tamamen kopmasına yol açmıştı. İktidar partisi üzerindeki bu olumsuz gelişmeler bu olaylarla da sınırlı kalmadı. Bu sefer de Erdoğan’ın Cumhur Başbakan seçilmesinden sonraki süreç devreye girdi. Davutoğlu her ne kadar Başbakan benim dese de gerçekte kimin Başbakan, kimin Cumhurbaşkanı, kimin AKP Genel Başkanı olduğunu herkes biliyor. Kararları kimin verdiği gün gibi su yüzüne çıkmış durumda. Örneğin Yolsuzluk ve Rüşvet soruşturmasına maruz kalan Bakanları Yüce Divan’a göndereceğini ima eden Davutoğlu, Erdoğan’ın talimatıyla geri adım atmak zorunda kalmıştı. Keza yine Davutoğlu ‘’Şeffaflık ve Mal Bildirimi Paketi’’ ile partililerin il ve ilçe Başkanları dâhil yargı mensupları ve bürokratların her iki yılda bir mal bildiriminde bulunmalarına yönelik çalışma başlattıklarını söylemişti. Peki, sonra ne oldu? Erdoğan bu paketin askıya alınması talimatı vererek Başbakan’ın kim olduğunu gösterdi. Davutoğlu’nun yetkilerinin kısıtlanması salt bu olaylar ile de sınırlı değil. Buna benzer daha nice kısıtlamalar var. Hepsini yazmaya da gerek yok. Atalarımız ne demişler? ‘’Görünen köy kılavuz istemez’’ Başka söze gerek var mı?
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın görevinden istifa etmesini de bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Yoksa Erdoğan Açılım süreci ile ilgili PKK ile yaptırdığı kritik müzakere görüşmelerini yaptırdığı ve çok güvendiği Hakan Fidan’ı ne diye istifa ettirsin? Herkes Hakan Fidan kadar sır küpü olabilir mi? Hakan Fidan kadar bağlı olabilir mi? Örneklerini günlük yaşamda görüyoruz. AKP’nin kurucuları arasında yer alan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç bile Hakan Fidan’ın istifası hakkında‘’ Süpermen görevi verilmiş bir insanın milletvekili olarak parlamentoya girmesini israf olarak görürüm.’’ diyor. Hatta Bülent Arınç Hakan Fidan’ın salt milletvekili olarak kalmayacağını ve seçimler sonrasında Başbakan olarak görevlendirileceğinden endişe duyduğu için, İçişleri Bakanlığının daha uygun olacağını dile getiriyor. Bülent Arınc’ın geçmiş dönemlerde bugün söylediğini ertesi gün yalanladığına çok kere şahit olduk. Ancak bu sefer işler eskisi gibi değil. Ortaya atılan iddiaların gerçeklik payı hayli yüksek görünüyor. Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere üç dönem şartına tabi olan milletvekilleri ile yolların ayrılacağı hemen hemen kesin gibi. Özellikle Başkanlık sistemine karşı olan milletvekillerinin pabuçlarının dama atılacağını bilmeyen kalmadı.
Cumhur Başbakan Erdoğan iktidara geldiğinden bu yana kendisi ile ayrı düşen birçok partili ile yollarını ayırmada hiç tereddüt etmedi. Çünkü onun fıtratında bu var. Eleştiriye tahammülü hiç yok. Kendi düşüncesine katılmayanlara tahammülü hiç yok. Ya ondan olacaksınız, ya da ondan. Başka türlü aynı çatı altında olmanız da mümkün değil. Hakan Fidan her ne kadar Erdoğan’ın sır küpü de olsa bir gün onun da suyu ısınacak. Onun da akıbeti diğerlerinden farklı olmayacak. Ancak şimdilik ona ihtiyaç var. Bugüne kadar PKK ile yapmış olduğu görüşmelerden dolayı dokunulmazlık zırhına ihtiyacı var. Sır küpü olmasından dolayı da Cumhur Başbakan ile en iyi konumda çalışacak kişi olarak şimdilik o görünüyor. Fakat Erdoğan açısından değişmeyen bir gerçek daha var ki, o da Fidan’ın ne bir ilk, ne de bir son olacağıdır.
Bugünlük te bu kadar efendim. Yarın tekrar görüşene dek esen kalın.09.02.2015