DİRENİŞİN ADI ODTÜ
18 Aralık Salı günü YÖK Yasa Taslağını ve Suriye’ye yapılacak olası müdahaleyi protesto eden Ortadoğu Teknik Üniversitesi ( ODTÜ ) öğrencilerine polis orantısız güç kullanmıştı.18 Aralıktan bu yana ODTÜ, yapılan baskılara karşı büyük bir direniş gösterdi. ODTÜ’ye diğer Üniversitelerden de destek geldi. Cumhuriyet Halk Partisi ve Sivil Toplum Örgütlerinden destekler geliyor. İktidar partisi ise sanki teröristlerle mücadele ediyormuşçasına Üniversite öğrencilerine yükleniyor. Neymiş efendim, bunca kargaşanın sorumlusu öğrencilermiş. Beyefendiler eleştiriye katlanamıyorlar ya işte o yüzden ODTÜ’nün başkaldırmasını hazmedemiyorlar. Her gittikleri yerde alkışlanacaklar. Eleştiri, muhalefet, protestolar olmayacak. Cumhuriyet Bayramları kutlanmayacak. Gençlik ve Spor Bayramları kutlanmayacak. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları kutlanmayacak.10 Kasım günü Atatürk anılmayacak. Devrim şehidi Kubilay anılmayacak. Cumhuriyet Mitingleri düzenlenmeyecek. Muhalefet susacak. Sivil Toplum Örgütleri susacak. Yazılı ve görsel medya susacak. Gazeteciler, Aydınlar, Akademisyenler konuşmayacaklar. Üniversiteler susacak. Oh ne ala memleket. Ondan sonra istediğin gibi böl parçala yönet. İşte beyefendilerin istedikleri bunlar.
Peki, ODTÜ neden ayakta? İktidar partisinin ODTÜ’den alıp veremediği nedir? Başbakan neden ODTÜ’ye bir ordu dolusu koruma ile gider? Bu ülkenin Başbakanı Üniversite öğrencilerine terörist gözüyle bakabilir mi? Üniversiteliler konuşturulmayacaksa, protesto haklarına müdahale edilecekse o zaman nerede kaldı ileri demokrasi? Şu an Suriye’de üniversite öğrencileri Devlet Başkanı Beşşar Esat’a karşı protesto gösterisi düzenlemiş olsalar Beşşar Esat’a söylenmedik laf bırakılmazdı. Demokrasi nutuklarının ardı arkası kesilmezdi. Oysaki şimdi kendi ülkemizdeki Üniversitelerin öğrencilerinin protestolarını kaldıramıyoruz. Bu ne biçim demokrasi anlayışıdır? Bu ne biçim ileri demokrasidir? Bu ne biçim lahana turşusudur?
Çağdaş demokrasilerde Üniversiteler susturulamaz. Üniversitelere polislerle giriş yapılamaz. Ancak ve ancak Üniversitelere eleştirilerine tahammül edilerek giriş yapılır. Üniversitelerin özgür bir konuşma, tartışma ortamı istemlerine saygı göstermek gerekir. Parasız eğitim istiyorlarsa ki bu da onların en doğal haklarıdır, üzerlerine polis göndermek yerine bu yönde düzenleme yapmak gerekir. Yoksa Üniversiteler parasız eğitim istedi diye mevcut yönetimi protesto ediyorlar diye üzerlerine bir ordu dolusu polis gönderilmez. Orada yetişen gençlerimiz yarından sonra bu ülkeyi yönetecekler. Yoksa demokrasiden, bilimden uzaklaştırılmış üniversiteler yarına hangi bilinçli gençleri yetiştirebilirler? Bu yüzden Üniversitelere terörist yuvası olarak bakmak yerine bilim yuvası olarak bakmak lazımdır. Üniversitelere terörist yuvası bilinciyle değerlendirmek bizlere hiçbir şey kazandırmaz. Üniversiteler, ancak bilim yuvası olarak değerlendirilirse sonuçta kazanç ayağımızı bastığımız memleketin olacaktır.
Üniversiteler aynı zamanda bir bilim yuvası sıfatıyla topluma yön veren kurumlardır. Bu bakımdan istesek de istemesek de Üniversitelere bakış açısını değiştirmek gerekir. Hele hele öğrencilerin yanında yer alan Üniversite Rektörlerini makamlara çağırarak onların üzerinde bir korku yaratmak hiç de etik olmayan davranışlardır. Kendinize Avrupa Birliği Ülkelerine eş tutabilmeniz için öncelikle çok ilerlemiş olarak adlandırdığımız demokrasinin işletilmesi gerekir. Hem demokrasi dendiği zaman kendimizi bulunmaz Hint kumaşı gibi Avrupa’nın üzerinde görmek, hem de diğer taraftan demokrasiyi rafa kaldırmakla bu iş olmuyor. Her şeyden önce geleceğimizin güvencesi olan Üniversitelerin çağdaş bir bilim yuvası olmasına katkıda bulunmamız gerekiyor. Ülkedeki aydınların, yazarların, akademisyenlerin, üzerinde kurulan baskıların kalkması gerekiyor. Memleketin bölünmeye doğru aldığı yolun önüne geçmek gerekiyor. İnsanlara iş ekmek verirken partizanca davranmamak gerekiyor. Bir Ülkenin savunmasını üstlenen orduyu saf dışı bırakmamak gerekiyor. Ordunun itibarını ayaklar altına almamak gerekiyor. Her şeyden de önemlisi Cumhuriyete kin duymamak gerekiyor.
İşte siz tüm bu duyarlıklara sahip çıkmadığınız müddetçe bu değerlere mutlaka birileri sahip çıkacaktır. İşte bu kurumlardan birisi de üniversitelerdir. Eğer sizler de Üniversitelerin üzerine topla tüfekle giderseniz elbette Üniversiteliler bu baskılara boyun eğmeyeceklerdir. Bu geçmişte de böyle oldu şimdi de böyle oluyor. Üniversiteler elbette özgür bir ortam için mücadele edeceklerdir. Sizler isteseniz de istemeseniz de Üniversiteler bu haklı protestolarını her daim devam ettirirler. 31.12.2012
SAİT BALCI