DURMAK YOK YOLA DEVAM
Deniz Feneri Derneği, uzun bir aradan sonra yeniden sahne alma hazırlıklarına başlamış.
Aslına bakarsanız çok geç bile kaldılar. İnsanın arkasında dağ gibi bir İktidar Partisi olduktan sonra ortada ne bir suç kalır ne de bir iddia. Üstüne üstlük yolsuzluk iddialarını soruşturan savcıları da görevden aldığınız zaman ortada ne bir fol kalır ne de bir yumurta. Savcıların görevden el çektirilmeleri yetmezmiş gibi bir de haklarında yürüttükleri soruşturmayla ilgili soruşturma açtınız mı ileri demokrasiye tam bir örnek oluyor doğrusu.
Böylece Amerika’da bile olmayan demokrasimiz şaha kalkmış oluyor. Yani Cumhuriyetin savcılarına bizimle uğraşma deniliyor. Eski dönemler geçti deniliyor. Bundan böyle bizim irademiz söz konusu deniyor. Kısacası Ergenekon, Balyoz davaları ile ilgili sonuna kadar soruşturma açabilirsiniz ama Deniz Fenerine dokunamazsınız deniyor.’’Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.’’
Almanya’da yapılan yolsuzluk iddiaları gün ışığına çıkmamış olsaydı kim bilir bu bağışlar daha nerelerde kullanılacaktı? Belki de toplanan paralar ile toplumun yüksek menfaati için yeni yandaş televizyon kanalları açılırdı. Belki de mevcut yandaş kanallara yeni fonlar aktarılırdı. Nasıl olsa bağışın arkasını soran eden yok. Bağış, derneğin kuruluş amaçlarına göre mi kullanılmış yoksa çarçur mu edilmiş kimsenin umurunda değil ki. Bağışı yapanlar bile bağışın akıbetini merak etmiyorlar. Ortada bir bağış var ve yapılmış olan bağışın akıbeti derneğin önceliğine bırakılmış. Tek sorun ise yurt dışında toplanan bağışların usulüne uygun olarak ilgili noktalara dağıtılabilmesinin sağlanamamış olması. Bu duruma insanın üzülesi geliyor doğrusu. İnsan biraz dikkat etmez mi ya. Bu işler organize işlerdir. Bugüne kadar yapılan en büyük hata da işte burada. Davanın Almanya ayağını yürüten savcılar bizim H.S.Y.K’nın üyesi olmuş olsalardı anyayı konyayı görürlerdi ama Almanya’nın savcıları olduklarına dua etsinler. Davanın ülkemiz ayağı çökmüşse de Almanya ayağı bizimkilere inat bu yolsuzluğu yüzyılın soygun hareketini olarak tescillemiş durumda.
Aldığım habere göre Memur-Sen Hak –İş ve Mazlum – Der, Myanmar’ın Arakan Bölgesinde yaşanan olaylar ile ilgili Memur – Sen Genel Merkezinde ortak basın toplantısı düzenlenmiş. Toplantıya Kızılay, İ.H.H, Deniz Feneri, Kimse Yok mu, Can Suyu ve Yardım Eli Derneği temsilcileri katılmış. Adı geçen kurumlar arasında işbirliği olduğu ifade edilmiş. Yani her şey yolunda gidiyor. Problem yok. Diğer Derneklerde de Deniz Feneri Derneği ile bir araya gelmiş olmanın verdiği herhangi bir sıkıntı da yok. Gerçi Kızılay, Deniz Feneri Derneği ile bir araya gelmiş olmasından dolayı biraz eleştiriye uğramış ama eleştirilerde zaten hep gelip geçici değil mi? Bizim insanlarımız da zaten bağışlayıcı değil mi? Biraz da devlet bağışlamış çok mu? İnsanlarımız hem bağış yaparlar hem de yapılan bağışı yerine ulaştırmayanları bağışlar. Anlayacağınız ikisi bir arada yani. Hangi taraftan bakarsanız bakın insanlarımız bağışlayıcıdırlar. Toplumun bu yapısını fırsat bilen kollayıcılar da aşındırıcıdırlar. Arz ve talep ilişkisi hepsi o kadar.
Deniz Feneri Davasında olan, ülkemiz ayağını soruşturmaya çalışan Abdulvahap Yaren, Nadi Türk aslan ve Mehmet Tamöz’e oldu. HSYK’nın eski yapısı halen devam ediyor olsaydı söz konusu dava belki de şimdi sonuçlanmış olacaktı. Şu anki mevcut durumda ise mahkemeler arasında mekik dokuyan davada artık suç unsuru kalmadı. Zaten bu yüzden tekrar hiçbir şey olmamış gibi piyasaya çıkmaya başladılar. Deniz Feneri Derneğine bundan sonraki hayırlara vesile olacak çalışmaları için şimdiden kolaylıklar diliyorum. Allah topluma mal olmuş böyle faydalı dernekleri başımızdan eksik etmesin. Durmak yok yola devam.06.08.2012 Pazartesi
SAİT BALCI