Makaleler

DÖRT BİR TARAF

sait-balci
Salı günü CNN TÜRK televizyonunda yayınlanan ‘’Dört Bir Taraf ‘’ adlı tartışma programını izledim. Bu programı takip edenler Nazlı Ilıcak ile Nagehan Alçı’nın son günlerdeki tartışmalarını hatırlayacaklardır. Bu çok muhterem hanımlar Cemaat İktidar kavgası çıkmadan evvel gül gibi geçiniyorlardı. Ergenekon ve Balyoz Davalarını meşrulaştırmak için var güçleri ile savunuyorlardı. Davaların iddianameleri yazılmamışken bile iddianame hakkında yorum yapıyorlardı. Bu durum araştırmacı gazetecilikten de öte bir şeydi. Belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir gazetecilik desek daha doğru olur. Çünkü olmayan bir iddianame hakkında bilgi sahibi olmak ancak olağanüstü bir yetenek ile açıklanabilir. İşte bu muhterem hanımefendiler o zamanlarda böyle başarılı gazeteciliğe imza atmışlardı.

24 Ocak 1993 yılında arabasına konan bombanın patlaması sonucu kaybettiğimiz Uğur Mumcu bile böylesine bir başarıya imza atmamıştı. Uğur Mumcu araştırmacı kişiliği ile var olan olaylar hakkında belgelere dayalı olarak araştırma yapar ve sonucunda yapmış olduğu haberi Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanırdı. Yapılan haber hakkında hiç kimse çıkıp ta Uğur Mumcu’yu yalanlayamazdı. Çünkü Uğur Mumcu her zaman yapmış olduğu haberin arkasında dururdu. İşte bu gazeteciliğe araştırmacı gazetecilik deniyor. Günümüzde bu türde gazetecilik yapan yazarlarımıza Uğur Dündar’ı, Mustafa Balbay’ı ve Soner Yalçın’ı örnek gösterebiliriz. Elbette böyle gazeteciler kolay yetişmiyor. Ancak günümüzde bu muhterem hanımların yapmış olduğu gazetecilik moda oldu. Eğer iktidar partisine yakın bir gazeteci iseniz yandaş medyada çalışma imkânı bulabiliyorsunuz. Yandaşlığınızı koruduğunuz müddetçe de iş kaybetme riski taşımıyorsunuz. Dolgun maaşla mesleğinizi icra etme imkânını yakalıyorsunuz. Hatta ve hatta mesleğinizde yeteri kadar tecrübe sahibi olmasanız da yazarı olduğunuz gazetede en üst makamlara bile erişebiliyorsunuz. Buna iktidarın nimetlerinden yararlanma da deniyor. Bu tür gazetecilere örnek olarak Fatih Altaylı’yı ve Yiğit Bulut’u örnek gösterebiliriz.

Baştan da söylediğim gibi Nagehan Alçı ile Nazlı Ilıcak Hanımefendinin yaptığı gazeteciliği ise ayrı bir kefeye koyuyorum. Çünkü yaptıkları gazetecilik ile böyle bir pozitif ayrımcılığı fazlasıyla hak ediyorlar. Bu iki hanımefendi Ergenekon ve Balyoz Davalarının başlangıcında sözbirliği etmişçesine Türk Ordusunun muvazzaf ve emekli subaylarını top yekûn darbeci suçlaması ile yapılan tutuklamalara yasallık kazandırmışlardı. Keza Ergenekon Davası ile de yurtsever aydınlara olası darbenin sivil ayağını oluşturduğu suçlamasını yöneltmişlerdi. Peki, Ergenekon adında bir örgüt var mı? Yok. Üyesi var mı? Yok. Para kasası var mı? Yok. Elde belge var mı? Yok. Peki, ne vardı o zaman? Memleketin arazilerine büyük bir intizamla gömülmüş silahlar vardı? Komutanların olası savaş taktiklerini içeren eğitim seminerleri vardı. El konulan bilgisayarlara virüs yoluyla yüklenen dosyalar vardı. Yine el konulan cep telefonlarına yüklenen telefon kayıtları vardı. TÜBİTAK’a yapılan baskılar neticesinde ıslak imzalar vardı.

Peki, şimdi ne oldu? Ergenekon ve Balyoz Davalarının oluşumunu sağlayan dijital delillere ne oldu? Siyasi iktidarın sahip çıktığı ‘’Bavulcu’’ lakabıyla bu davaların oluşumuna katkı sunan Mehmet Baransu’ya ne oldu? Cemaat İktidar savaşları neticesinde Ergenekon ve Balyoz Davalarının hukuki durumu ne oldu? İktidar partisi kendisine yapılmış olan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan dolayı kader birliği yaptığı Cemaati bir günde haşhaşi ilan ediverdi. Balyoz Davası ile Türk Ordusuna kumpas kurulduğunu itiraf ediverdi. İçerde masum insanların yatmakta olduğunu söyleyiverdi. Dijital delillerin TÜBİTAK’ça orijinal olmadığı kanıtlanıverdi. Dolayısıyle de bu muhterem hanımefendilerin yalanları ortaya çıkıverdi. Gerçi Nazlı Ilıcak Hanımefendi halen daha bu davaların çökmediğini söylüyor ama kendi söylediğine kendisinin inanıp inanmadığı belli değil. Nagehan Alçı Hanımefendi ise Başbakan’a endeksli gazetecilik yapayım derken dün söylediği ile bugün söylediği birbirini tutmaz hale geldi. Hal böyle olunca bu iki hanımefendinin tartışmaları programa apayrı bir renk katıyor. Bu tartışma programını izlemenizi öneririm. Tartışmayı izlerken aynı zamanda Cemaat ile İktidar arasında sürmekte olan iktidar kavgasını öğrenmiş oluyorsunuz. Bir taşla iki kuş yani. 07.02.2014

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title