OSLO’YA MEDYA DESTEĞİ
Oslo görüşmeleri ile başlayan ve İmralı’nın da dâhil olmuş olduğu açılımlar çıkmaza girmiş olacak ki Doğan Medya’nın patronu Aydın Doğan grubuna bir mektup yazmış. Aydın Doğan gurbette olacak ki grubuna ancak mektup yazmak suretiyle iletişim kurabilmiş. Doğan mektubunda gazete yazarlarına açılımlara destek olmaları yönünde telkinde bulunuyor. Aydın Doğan bir zamanlar Deniz Feneri Davası haberi ile ayrı düştüğü Başbakan ile uzun bir süre kavgaya varan ayrılık yaşamıştı. Aydın Doğan kavganın sonrasında Başbakan’ın bir dediğini iki etmeyince Başbakan tarafından affedildi. Sonrasında da bugünlere kadar gelen dostluk ilerledi. Hatta Başbakan Aydın Doğan’ın işyeri açılışlarına bile katılmaya başladı. Uzun bir dönemden sonra tekrar kurulan dostluğun gereği olarak Aydın Doğan Başbakan’ın açılımlar karşısında eriyip büzüldüğüne üzülmüş olacak ki hemen kaleme sarılmış. Doğan bu suretle gazete yazarlarına kısa bir mektup yazmış.
Açılım konusuna destek amacıyla Medya’ya yeni adım atan Yıldırım Demirören’de daha önce hassaslık göstermişti. Başbakan, Yıldırım Demirören’e ‘’Gazeteyi aldığın hiç belli olmuyor’’ deyince Yıldırım Demirören derhal harekete geçmiş ve gazetede yeni yapılanmaya gitmişti. Yıldırım Demirören bu amaçla Milliyet Gazetesinin başına da Derya Sazak’ı getirmişti. Derya Sazak daha öncede bu görevde bulunmuştu. İşte bu görevler kamuoyunda yeterli etki bırakmamış olacak ki şimdi de mektup adı altında yazarlara sopa gösteriliyor. Gazeteye göre sopa yani. Bu sopaları kimi zaman gazete sahipleri, kimi zaman da Başbakan gösteriyor. Obama’nın Başbakan’a gösterdiği sopalar gibi. ‘’Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’’ misali.
İleriki günlerde gazete patronlarının yapmış olduğu çağrılara gazetecilerin ne derece duyarlılık gösterdiğini göreceğiz. Elbette şu ana kadar Başbakan’ın şefkatinden mahrum kalmış gazeteciler kısa bir zaman için de kendilerini göstereceklerdir. Onlar için zaten Başbakan’ın hoşuna gidecek yazılar yazmak idealleridir. Zaten gazeteciliği bu amaç için meslek edinmişlerdir. Bu yüzden açılımlara destek yazıları yazmak onlar için hiç de zor olmayacaktır. Bu suretle yandaş yazar adayları belki de şu ana kadar hiç tahmin dahi edemeyecekleri bir yükseliş yaşayacaklardır. Ancak düşüncelerin da satın alındığı bir ülkede özgür basından bahsetmek ne derece tutarlıdır varın onu da siz düşünün.
İlerleyen süreç içinde hiç kuşkusuz tüm bu baskılara rağmen direnen ve düşüncelerinden asla taviz vermeyen gazetecilerin de varlığına tanık olacağız. Eli kalem tutan yürekli gazeteciler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlıkla özgür gazetecilik yapacaklardır. İşte Silivri Toplama Kampında yatan gazeteciler bunlara en güzel örnektir. İşte onlar bugüne değin ısmarlama gazetecilik yapmadıkları için zindandadırlar. Vatanın bütünlüğünü ön plana çıkardıkları için zindanlara atılmışlardır. Atatürk’ün yolunda ilerledikleri için tecrit hücrelerinde tutulmuşlardır. Aydınlık bir ülke özlemi içinde oldukları için hedef tahtasına oturtulmuşlardır. İşte Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Ahmet Şık, Müyesser Yıldız ve niceleri bunlara bir örnektir. Kapılar bu yürekli gazeteciler için Silivri zindanlarına açılmaktadır ancak zindanların da bir çıkış kapısı vardır. Öyle ya da böyle bu çıkış kapıları da elbette da bir gün yurtsever ve aydınlarımız için de açılacaktır.
İşte gazetecilik dediğimiz olgu dönüp dolaşıp burada anlamlı ve onurlu bir mesleğe dönüşüyor. İsteyen iktidarın nimetlerinden yararlanmak adına mesleğe ve vatana ihanet ediyor, isteyen de bu onurlu mesleği yaşamları pahasına da olsa sonuna dek sürdürüyor. İşte bütün mesele de burada zaten.09.01.2013
SAİT BALCI