Makaleler

BİNDİK Bİ ALAMETE GİDİYORUZ KIYAMETE

sait-balci
Son günlerde gündem o kadar hızlı değişiyor ki bazen yetişmekte bayağı güçlük çekiyorum. Sabahın gündemi öğleye kadar değişmiş olabiliyor. Keza akşam saatlerinde yeni bir gelişme yaşayabiliyoruz. Bu hızlı gelişmeler yerel seçimlere kadar süreceğe benziyor. Çünkü yaşamakta olduğumuz birçok gelişme yerel seçimlere odaklı. Hal böyle olunca pek tabi ki yaşanmakta olan gelişmeler olağan hale geliyor. Ancak yine de bu seçim arifesinde bugüne kadar görmediğimiz bilmediğimiz yeni gelişmeleri yaşıyoruz. Belki eski seçim dönemlerinde de bu tür olaylar yaşandı da biz bilmiyorduk. Çok şükür şimdilerde basına ve internete getirilen kısıtlamalara rağmen iktidar partisinin kirli çamaşırlarını öğrenebiliyoruz. Buradan da anlıyoruz ki basın ve medya üzerinde ne kadar baskı yapılırsa yapılsın gerçekler halktan saklanamıyor. İktidar partisi gerçekleri yandaş basın sayesinde halktan gizlemeye çalışıyor ama Cumhuriyet, Aydınlık, Yurt ve Sözcü Gazeteleri halkı bilgilendiriyor. Halk TV, Ulusal Kanal, Sokak TV, Artı Bir TV ve Kanal B yaptıkları habercilik ile halkın gerçekleri öğrenmesine katkıda bulunuyorlar. Şimdi bunlara bir de eskiden iktidar partisinin borazanlığını yapan Cemaat basınını da eklememiz lazım. Geçmişte Ergenekon ve Balyoz Davalarının tetikleyicisi Taraf Gazetesi de şimdilerde iktidar partisinin tek tek yolsuzluklarını ortaya çıkarıyor. Yani eski dostlar şimdi düşman oldular.

Şimdi son günlerdeki hızlı gelişmelere sırayla bir göz atalım. ATV ve Sabah Gazetesinin Çalık Grubundan hangi koşullarda Kalyon Gurubuna devredildiğini bu kadar da olmaz dercesine daha yeni öğrendik. Bu sayede kamu bankalarının iktidar partisine yakın olan işadamları tarafından nasıl kendi kasalarıymış gibi kullandıklarına şahit olduk. Sözcü Gazetesinin haberinden Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın işadamı Mehmet Cengiz’e istenilen kredi için ‘’Hallederiz Mehmet Abi’’ demesine şahit olduk. Daha önce de biliyorsunuz Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları içinde dolarlar çıkmıştı. Yine sözüm ona medya yöneticisinin ATV ve Sabah Gazetesi çalışanlarına maaşları ödeyemeyince ‘’Süleyman oradan para yolla’’ talimatına şahit olmuştuk. Şimdi aklıma yıllar öncesinde eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz Türk Bank Yolsuzluğu ile ilgili Yüce Divanda yargılanması aklıma geldi. Sıranın bizimkilere geldiğini burada tarih önünde not düşerek devam edeyim.

Ulusal Kanal ise Perşembe günü önemli bir haberciliğe imza attı. Şu an İmralı’da yatmakta olan Abdullah Öcalan’ın yakalandığı sırada vermiş olduğu ifadeleri yayınladı. Bu haber epey konuşulacağa benziyor. Zira kendini Kürt halkının lideri olan gören bir insanın her ne koşulda olursa olsun böyle alçalmaması beklenir. Ancak yapılan görüşmeyi dinlediğimiz zaman Abdullah Öcalan kendisini Kürt halkının önderi yerine Amerika’nın taşeronu olduğunu itiraf ediyor. Kürt halkının yerine Amerika’nın çıkarlarına hizmet ettiğini itiraf ediyor. Yani Emperyalizme hizmet ettiğini itiraf ediyor. Bu görüntüler karşısında BDP ve ona yakın çizgide bulunan diğer partilerin tepkilerini yakında öğreniriz. Kamuoyuna ise şimdiden bu görüntülerin montaj olduğu yayılmaya çalışılıyor. Ancak burada bilinmesi gereken önemli bir husus var. O da Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki zedelenen itibarı bu saatten sonra tamir edilmesinin mümkün olmadığıdır.

Geçen haftaya damgasını vuran önemli bir gelişme de ‘’Gücü Özgürlüğünde’’ olan Haber Türk Televizyonu ile ilgili. Dinlemeye takılan konuşmalardan öğrendik ki meğerse Başbakanımız zaman zaman hangi haberlerin yayınlanması konusunda Haber Türk Televizyonuna danışmanlık yapıyormuş. Ben bu durumu asla basına yapılan baskı olarak değerlendirmedim. Aksine Başbakan onca işine rağmen, hatta ve hatta Fas’a yapmış olduğu ziyarette bile zaman ayırıp basın ve medyaya haber yayınlama konusunda yardımcı olabilmek için çırpındığına kanat getirdim. Eminim sizlerde benim gibi düşünmüşsünüzdür. Yoksa memleketin koskoca Başbakan’ı basına ve medyaya müdahale eder mi? Başbakanımız daha yeni Almanya’da Başbakan Merkel ile buluşmadı mı? Basın önünde sorulan sorulara birlikte yanıt vermediler mi? Tutuklu gazeteciler ile sorulan sorulara içtenlikle yanıt vermedi mi? Şimdi nasıl olurda koskoca Başbakanımızı basına müdahale ediyor diye suçlarsınız? Eğer Bahçeli yaptığı konuşmada Başbakanımızı eleştiriyor olmasaydı konuşması kesilir miydi? Bahçeli eleştiri yaparak memleketin huzurunu bozacağına penguenler hakkında bilgi verseydi kötü mü olurdu? Görüyorsunuz değil mi değerli okurlarım. Bahçeli muhalefet partisi olmuş ama nerede nasıl konuşacağını bile bilmiyor. Bu konuşmaları düzeltmek ve yayından kaldırmak da maalesef Başbakanımıza düşüyor işte. Ne diyeyim şimdi.

Öğrendiğim bir başka habere göre meğerse Başbakanımız Haber Türk Televizyonunda ülkeyi kaosa sürüklemeye yönelik Bahçeli’nin konuşmalarını yayından kaldırmakla kalmamış aynı zamanda yapılmış olan anketlerin derlenip halka sunulmasına katkıda bulunuyormuş. Şimdi diyeceksiniz ki anket sonuçları değiştirmek doğru mu? Elbette doğru. Bu memleket de onca açılım politikaları uygulandı. Akil insanlar il il, ilçe ilçe memleketin her bir yerini karış karış gezdiler. Bir memleket nasıl Amerikan emperyalizmine hizmet edebilir diye anlatıldı. Lozan nasıl delinebilir diye kafa patlatıldı. Hadi şimdi ben de soruyorum? Bunca çabadan ve emekten sonra yapılan anketlerde BDP’nin oylarının düşük gösterilmesi doğru mudur? Ortadoğu Eş Başkanı olan Başbakanımızın partisinin oylarının düşmeye başladığının gösterilmesi doğru mudur? Şimdi diyeceksiniz ki seçmen böyle düşünüyorsa ne yapalım? Hiç ne yapalım denir mi? Anket sonuçlarından anladığımıza göre demek ki seçmen daha bilinçlenmemiş. Olabilir. Halkımız her zaman doğruyu bilecek değil ya. Onun için ne yapmak lazım? Bunun için yapılan anket sonuçlarını memleketin ahde vefası için düzeltmek lazım. Bu görevi de kendini Başbakan’ın gütmüş olduğu siyasete endeksleyen Fatih Altaylı üstlenmiş. Şimdi adamı kalkıp tebrik edeceğiz yerde yerden yere vuruyoruz. Bu yaptığımız da hiç olacak iş mi?

Bugün biraz fazla uzattığımın farkındayım. Ancak konu memleket meseleleri olunca kendimi tutamıyorum ne yapayım? Bir de haftada üç gün yazıyorum. Ama memleketin gündemi hiç durmuyor. İki gün arada o kadar çok şey değişiyor ki. Bazen hangisini yazayım diye tereddüt ediyorum. Daha yazacağım birkaç konu daha var ama artık onları da Çarşamba günü yazarım. Tabi ki Çarşamba gününe kadar yeni gelişmeler olmazsa. Şimdilik herkese iyi haftalar diliyorum.10.02.2014
SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Menu Title
    Thanks for sharing!
    Copy Link