DARBE OLMADI, AYAKLANMA VERELİM
Son günlerde meydana gelen hareketlenmeleri sanırım basından takip ediyorsunuzdur. 15 Temmuz da isteklerine kavuşamayan ABD şu an yeni plan ve projeler peşinde koşturuyor. Bir taraftan PYD’nin kantonlarını koruyor, diğer taraftan da yeni kantonlar elde etmek için adeta çırpınıyor. PYD’nin elinde bulunan yerlere ABD bayrakları astırması da bu yüzdendi. PYD’ye kargo uçakları ile silah göndermesi de bu yüzden. Kritik noktalar da bulunan Suriye Ordusunu bombalaması da bu yüzden. Yanlışlıkla bombaladık diyorlar ama bal gibi bilerek bombaladılar. Rusya ile yapmış oldukları anlaşmayı bozmak için bombaladılar. Anlayacağınız her yol Ankara.
Suriye’de ateşkesi bozan ABD ülkemizde boş duruyor mu? Elbette durmuyor. Ülkemizi daha fazla karıştırmak için elinden geleni arkasına koymuyor. PKK’ya silah yardımı yaparak terörle mücadele azmimizi kırmak istiyor. Eskiden olduğu gibi yine PKK Terör Örgütü ile masaya oturmamızı istiyor. Buzdolabına kaldırılan açılım sürecini de bir an evvel tekrar kaldığı yerden devam ettirmemizi istiyor. PKK’nın yapmış olduğu hain saldırılar ile Türk Ordusunun belini kırmak istiyor. İstiyor da istiyor. Emperyalist bir ülke savaş varken barış ister mi? Elbette istemez. Çünkü Ortadoğu ülkelerini ne kadar karıştırabilirse o kadar kar edecek. Çünkü o ölçüde silah satacak. O ölçüde ülkelerin zengin maden ve petrol yataklarına el koyacak. Dolayısıyla Ortadoğu ülkelerini istediği gibi sömürebilmesi için sürekli ortalığın toz duman olması gerekiyor. ABD’de zaten bunu yapıyor.
ABD şimdi FETÖ darbesi ele geçiremediği ülkemizi ayak oyunları ile ele geçirmeye çalışıyor. NATO üyeliğimizden dolayı bir nevi ona bağlıyız ama 15 Temmuz sonrası ilişkilerimiz oldukça hasar gördü. Örneğim Fırat Kalkanı Operasyonunu yapmamızı istemiyordu. PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesine sessiz kalmamızı istiyordu. Daha da doğrusu PYD ile IŞİD’e karşı birlikte mücadele etmemizi istiyordu. Rusya ile yeniden barışmamızı istemiyordu. Ancak evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Bu yüzden de ABD şimdi yeni arayışlara yöneldi. Bir taraftan Suriye’de PYD’nin toprak edinmesine çalışırken diğer taraftan da PKK Terör Örgütü ile yapmış olduğumuz mücadeleyi aksatmaya çalışıyor.
ABD’nin ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlar bunlarla da sınırlı değil tabi. Örneğin İngilizler uzun zamandan bu yana Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde aşiret reisleri ile görüşmeler yapıyorlar. Onların sorunlarına ortak oluyorlar. Maddi sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. İngilizler bir nevi aşiret reislerini kalkındırmaya çalışıyorlar. Peki, bunun sonucu nereye varır dersiniz? Bunun sonucu Aşiret Reislerinin yarından sonra ülkemizi tanımamaya başlamalarına varır. Halkı ülkemize karşı ayaklandırmaya varır. Yani Suriye’de olduğu gibi ülkemiz toprakları içinde PKK’nın bir nevi konton ilan etmesine varır. Bu da Suriyeleşmemize yol açar. Burada önemli olan ABD’nin atmakta olduğu bu adımları Erdoğan’ın görüp görmediğidir. Eskiden olduğu gibi yine kandırılıp kandırılmayacağıdır. Burada bir tespit yapayım. Erdoğan’ı dün nasıl kandırmışlarsa bugün de aynı şekilde kandırırlar. Dolayısıyla ABD dün yapamadığını bugün yapar. Bu yüzden kritik bir döneme girdiğimizi söyleyebilirim.
ABD’nin ülkemizi sıkıştırmaya başlamasının bir başka belirtisi ise kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody’s’in kredi notumuzu düşürmesi oldu. Fitch’de 15 Türk Bankasının notunu düşürdü. Bu gelişmeleri ABD’nin ülkemize yapmakta olduğu baskılardan ayrı değerlendiremeyiz. Açıkçası ABD her geçen gün ülkemizi köşeye sıkıştırmaya başladı. Anlayacağınız ABD 15 Temmuz da yapamadığını şimdi farklı yollardan yapmaya çalışıyor. Hepsi bu. 27.09.2016