BRÜKSEL KRİZİ
Avrupa Parlamentosu ( AP ) Sosyalist Grubu Başkanı Swoboda’ya eskiden İran’da Humeyni rejiminin iktidara geliş aşamasında sol gruplarla ortak hareket ederek İran İslam Cumhuriyetini nasıl kurduğunu hatırlatmak gerekiyor. Çünkü o dönemlerde Humeyni’ de bugün AKP’nin misyonunu üstlenerek sağ ve sol gruplara demokrasi vadederek iktidara gelmişti. O dönem Humeyni’ye destek veren sol gruplar İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra akılları başlarına gelmiş ama geç kalmışlardı. Dönem içinde Ayetullah Humeyni, tüm grupları baskı altına tutarak şeriat rejiminin taşlarını yerli yerine oturtmuştu. Zaman içinde İran’da şeriat rejimi öyle kök saldı ki rejime destek verenler bile demokrasi istemeye başlamışlardı. İşte Avrupa Parlamentosu Grup Başkanı Swoboda’da ülkemizi şeriat rejimine doğru sürükleyen siyasi iktidara bir nevi çanak tutuyor. Swoboda, kendisini siyasi iktidara öylesine kaptırmış ki AKP’nin eleştirilmesine bile tahammül edemez hale gelmiş. Sözde Avrupa Parlamentosu logosu önünde Başbakan eleştirilemezmiş. Başbakan bölgede bulunan liderler ile kıyaslanamazmış. Swobodan’a Avrupa Parlamenterler Sosyalist grubunun tüzüğünde ülkemizin Başbakan’ının eleştirilemeyeceğine dair herhangi yasanın olup olmadığını sormak lazım. Aslında Benin bildiğim Sosyalistler Rusya taraftarı olması gerekiyor ama bu sosyalistler bizim bildiğimiz sosyalistler değillerdir. Bu sosyalistler, Amerika’nın kuklası oldukları için diğer küresel ekonomiden yana olan Emperyalist Devletlerden hiçbir farkları yoktur. Hatta Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu, emperyalizme hizmet etme anlamında diğer küresel ekonominin taşeronlarını bile geride bırakırlar.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, görüşme krizinin ortaya çıkmasından sonra sorunun aşılması anlamında mütevazı bir tutum sergileyerek Swoboda’nın kapısına kadar gitmiş. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Swoboda’nın küstahlığına rağmen gösterdiği tutum asla kabul edilemez. Hatta Atatürk’ün partisinin koltuğunda oturan irade, Amerikan Emperyalizmin taşeronluğunu yapanların önünde asla eğilmemelidir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu ile partinin yakınlaşmasına önem verdiğinden olsa gerek ki Swoboda’nın kapısının önünde bir randevu çıkar diye beklemiş. Bu durum karşısında bile Swoboda içerden çıkıp ta Kemal Kılıçdarolu’nu içeri alma nezaketini göstermemiş. Bu ayıp elbette Swoboda’nın kendisine aittir. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu, Emperyalizmin emrinde olduğunu hissettiren Sosyalist Grup Başkanından bu türde bir hakaret beklenebileceğini tahmin edebilmeliydi. Siyasetçi işte böylesine krizli dönemlerinde kendisini belli etmelidir. Bazen fazla iyi niyet böyle bir durum karşısında insanı boşlukta bırakabiliyor. Yani gerek Avrupa Parlamenterler Sosyalist Grubu, gerekse Sosyalist Enternasyonal’in Emperyalizmin hizmetinde olduğunu bilmek gerekiyor.
Madalyonun diğer bir yüzüne de bu bakış açısından değerlendirecek olursak basına yansıdığı şekliyle meğerse Swobodan’ın iktidar partisine gebe olduğunu öğreniyoruz. Yani Swobodan, Kemal Kılıçdaroğlu’na Sosyalist Grubunun logosunun önünde ‘’AKP’yi eleştirilmesine müsaade etmem’’ demesinin ardında bir gerçeğin olduğu belliydi. Meğerse Swobodan’nın eşinin çalıştığı Siemens Firması ülkemizde rüşvet vermekten soruşturma geçirmiş. Siyasi iktidar da bağımsız ve tarafsız yargıdan bu firmanın rüşvet iddialarını görmezden gelmesini sağlamış. Şimdi ortada böyle bir kıyak bir durum varken Swobodan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu nezaket göstermesi beklenebilir miydi? Böylece Swobodan, bu yardım karşısında siyasi iktidara karşı olan minnet borcunu ödemiş oluyor. Al gülüm ver gülüm misali.
Swobodan’ın eşinin çalıştığı firma söz konusu rüşveti Avrupa’da dağıtmış olsaydı bu durum bizim ülkemizde olduğu gibi diğer ülkelerde de ört bas edilebilir miydi? Kesinlikle hayır. Belki de Swobodan’nın kendisi bile istifa etmek zorunda kalabilirdi. Böyle bir rüşvet olayı Avrupalı Ülkelerde hiç de hoş karşılanmazdı. Ancak bizim gibi gelişememiş ülkelerde rüşvet olayları ileri demokrasi sayesinde böyle bertaraf ediliyor. Bağımsız ve tarafsız yargının farkı da bu oluyor işte. Söz konusu durumu ‘’yetmez ama evetçi’’lere havale ediyorum. Çünkü ülkemizdeki uygulanmakta olan ileri demokrasiyi en iyi onlar biliyorlar. Zaten demokrasi de bizim ülkemizde bu yüzden ilerlemiştir. İlerlemiş olan demokrasimiz geçmişte olduğu gibi bugün de işte böyle hayırlara vesile olmaktadır. Aslında fazla söze gerek yok. Ben burada Swobodan’da suç bulmuyorum. Asıl suç, Swobodan’ı adam yerine koyanlardadır.22.05.2013
SAİT BALCI