BugünMakaleler

YEREL SEÇİMLERİN ARDINDAN

31.03.2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerin ardından nihayet normal gündemimize dönüyoruz, ancak yapılan seçimlerle ilgili henüz netleşmeyen birkaç pürüz var. Onlardan bir tanesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının elinden alınıp alınmayacağıdır. Diğer bir pürüz ise KHK’lı Belediye Başkanlarına mazbatalarının verilmeyişidir.

Seçim akşamı televizyonlardan seçim sonuçlarını an be an takip ettik. Daha da doğrusu televizyon kanallarının Anadolu Ajansından aldıkları verileri takip ettik. Bir ara veri akışı durmuştu. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun YSK’ya yaptığı çağrı üzerine yayın akışı tekrar normale döndü. Veri akışının durduğu saatler ise demokrasimiz açısından dönüm noktası oldu dersem sanırım yanılmış olmam. Çünkü veri akışının durduğu saatler Millet İttifakı açısından çok önemli bir süreçti.

Muhalefet partilerinin ellerinde seçim sonuçları ile ilgili bir doküman olmaz ise sonuçlar iktidar partisinin lehinde değişiyor. Bu durumu daha önce yapılan seçimlerde gördük. En bariz örnek son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce seçim akşamı ortadan kaybolmasının ardından FOX TV’den İsmail Küçükkaya’ya ‘’ Adam kazandı ‘’ mesajı atmıştı. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi’nin elinde ne seçim sonuçları ile ilgili bir veri vardı, ne de ıslak imzalı seçim sonuç tutanakları vardı. Dolayısıyla muhtemelen sandıkta kazanılan seçim masada kaybedilmişti.

31 Mart Pazar günü yapılan yerel seçimlerde ise bu durum tersine döndü. Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Belediye Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu sandıkta kazandığı seçimi masa da kaybetmedi. Çünkü İmamoğlu’nun elinde seçim sonuçları ile ilgili veri vardı. Bu veriler İmamoğlu’nun seçimi kazandığını gösteriyordu. Öte yanda ise iktidar partisinin bu durumdan haberi yoktu. Yani iktidar partisi Ekrem İmamoğlu’nun elinde veri olduğunu tahmin etmiyordu. Böylelikle Anadolu Ajansı büyük bir ihtimalle veri akışını durdurduğu saatlerde seçim sonuçlarını manipüle edecekti. İşte bu saatlerde Ekrem İmamoğlu hiç te beklenilmedik bir şekilde sahneye çıkarak ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi adına rol aldı. Kamuoyuna, iktidar partisine ve YSK’ya verdiği mesaj ile seçim sonuçları ile ilgili elinde veri olduğunu ve bu verilerin bir an evvel sisteme girilmesi için birkaç defa çağrı yaptı. YSK’dan görevini yapmasını talep etti. Böylelikle yapılmak istemem manipülasyonu da önlemiş oldu.

Yüksek Seçim Kurulu’nun sistemine girilmeyen seçim sonuç tutanaklarını işlemesiyle birlikte Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanmış olduğu anlaşıldı, ancak Cumhur İttifakı seçim sonucunu kabul etmedi. Bunun üzerine geçersiz sayılan oyların büyük bir bölümü tekrar sayıldı. İtiraz edilen sandıklar tekrar sayıldı. Sonuçta Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazandığı tescillenmiş oldu. Bu sonuca göre Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası verildi. Cumhur İttifakının yapmış olduğu olağanüstü itiraz ise Yüksek Seçim Kurulu tarafından değerlendirilerek ileriki günlerde açıklanacak. Eğer yapılan seçimde büyük bir usulsüzlük, şaibe ve benzeri durumlar varsa seçim yenilenecek, yoksa Ekrem İmamoğlu görevine devam edecek.

Benim gördüğüm kadarı ile seçimin yenilenmesini gerektirecek herhangi bir durum yok, ancak İstanbul’u kaybeden Cumhur İttifakının seçim sonuçlarını kabullenmeyen bir yapısı var. Bundan önceki makalemde de yazmıştım. Eğer siz seçimi kaybetmeyi hazmedemiyorsanız seçime girmemelisiniz. Çünkü belediye başkanlıkları hiç kimsenin tapulu malı değildir. Seçim yenilgisini Millet İttifakının Belediye Başkanları da, Cumhur İttifakının Belediye Başkanları da kabul etmek zorundadır. Bu zorunluluk Milletin iradesinden kaynaklanmaktadır. Batılı ülkeler kadar olmasa da birazcık da olsa demokrasi ile yönetiliyorsak, seçimi kaybeden her kim olursa olsun bu yenilgiyi kabullenmek zorundadır. Galibiyetin olduğu yerde mağlubiyetin de olduğu asla unutulmamalıdır. Yoksa tersi bir durum eşyanın tabiatına aykırıdır.

Yerel seçimler ile ilgili diğer önemli husus ise KHK’lılara mazbata verilmemesi ile ilgilidir. Eğer KHK’lılara mazbata verilmeyecek ise seçimde aday da olamamaları gerekirdi. KHK’lı bir adayın Yüksek Seçim Kurulu’na göre aday olmasında bir engel yok ise mazbata almasında da bir engel olmaması gerekir. Yani bir vatandaşa ‘’ aday olmanda ve oy kullanmanda bir sakınca yok ama seçimi kazanırsan mazbata almanda bir sakınca var’’ denilemez. Böyle bir hukuk devleti olamaz. Eğer KHK’lı adayların mazbata almalarında bir sakınca var ise bu durum baştan partisine ve kendisine bildirilmeliydi. Bu duruma göre partisi onun yerine bir başka aday belirleyebilmeliydi. Yüksek Seçim Kurulu’nun KHK’lı belediye başkanları ile ilgili kararı bu açıdan oldukça önemlidir. Böyle bir durum aynı zamanda yapılan seçime gölge düşmesine de neden olur. 22.04.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title