Makaleler

MUHALEFETİN YENİ ANAYASA SINAVI

Anayasa, devletin temel organlarının kuruluş ve işleyişini ve keza devlet karşısında vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen bir kanundur. Bu sebeple her bir vatandaş Anayasaya uymakla mükelleftir. Anayasaya uymak aynı zamanda her bir vatandaşın görevidir.

Vatandaş Anayasada yazılı haklarını yine yasalar çerçevesi içinde özgürce kullanabilmelidir. Devleti yöneten iktidar partisinin de en baştaki görevi vatandaşlarının anayasal haklarını kullanmalarının önünde bulunan engelleri kaldırmaktır. Bu durum aynı zamanda sosyal devletin de bir gereğidir. Demokrasi varsa sosyal haklar da var demektir. Eğer demokrasi rafa kaldırılmış ise Anayasal hakların da hiçbir hükmü yok demektir. Çünkü uygulanmayan anayasal haklar salt yazılı metinlerden başka bir anlama gelmez. Bu sebeple demokrasi anayasal hakların kullanımında önemli bir göstergedir.

Anayasa toplumun yaşam şartları, bireylerarası hak ve kurallar ve devlete karşı sorumluluklar da gözetilerek konunun uzmanları tarafından hazırlanır. Dolayısıyla hazırlanan ve yürürlükte olan Anayasaya uymak ve uygulamak siyasi iktidarın görevidir. Eğer siyasal iktidar yapılmış olan Anayasaya en başta kendisi uymaz ise toplum da uymaz. Burada sorun Anayasanın yetersizliği değil siyasi iktidarın keyfi olarak Anayasayı tanımaması ve uymamasıdır. Siyasi iktidar Anayasaya uyduğu taktirde Anayasanın sık sık değişmesine de gerek kalmaz.

Anayasalar da elbette çağın gerektirdiği toplumsal sorunlara yanıt veremez hale gelmiş ise yeni düzenlemeler yapılabilir. Ancak yeni düzenleme Anayasanın toplumun beklentilerine yanıt veremediği durumlarda yapılabilir. Buradaki kriter siyasi iktidarın çıkarları değil toplumun beklentileridir. Dolayısıyla iktidar partisi sık sık Anayasa değişikliğine gidiyorsa bunun iki sebebi olabilir. Bunlardan birisi ülkeyi yönetme kabiliyetinin olmaması, diğeri koltuğu bırakma niyetinin olmamasıdır. Ülkeyi yönetme kabiliyeti olmayan bir siyasi parti Anayasayı defalarca değiştirse de sorunu yine de çözemez. Çünkü ülke yönetmek başka bir şeydir, iktidarı elde tutmak başka bir şeydir. Bu iki kavram birbirinden çok farklıdır. Ülkeyi yönetme kabiliyeti olmayan bir siyasi iktidar, sık sık hatalar yapar. Böyle bir iktidar sağlıklı bir dış politikası da güdemez, ekonomiyi yönetemez, adil bir yargılama da yapamaz. Her şeyden önemlisi konusunda uzman olmayan bir yönetim kadrosu siyasi ve ekonomik çöküşe neden olur.

Anayasanın sık sık değiştirilme sebeplerinde birisi de koltuk sevdasıdır. Yani koltuğa sıkı sıkıya sarılmaktır. Liderler koltuğa düşkün olmasalar, görevi geçici bir dönem olarak görseler her şey çok daha güzel olur. Ancak koltuk sevdası liderleri maalesef bu güzelliklerden alıkoyuyor. Doya doya yaşanacak bir emeklilik günlerini de alıp götürüyor. Sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. Bu sebeple böylesine görevlere talip olan liderler esasen kişisel hırs taramasından geçirilmelidirler. Ancak böyle bir uygulamayı özellikle bizim ülkemizde bugünün şartlarında uygulamak mümkün değildir. Hırs taramasını salt iktidar partisi lideri için söylemiyorum. Bu tarama muhalefet partisi genel başkanları için de yapılmalıdır. Muhalefet partilerinin genel başkanlarında da aynı iktidar partisinin genel başkanları gibi koltuk sevdası oluyor.

AKP Yeni Anayasadan Önce Mevcut Anayasayı Uygulamalıdır
AKP iktidarının öncelikli görevi yeni Anayasa yapmak değil, mevcut Anayasayı uygulamaktır. Eğer mevcut Anayasa uygulandığı halde aksayan yönleri varsa o zaman aksayan yönleri çağın gerektirdiği normlara uydurmak gerekir. Ancak mevcut Anayasa uygulanmadan yeni Anayasa yapmaya girişmek ülke yönetme kabiliyetinin olmadığını gösterir. Böyle bir durumda muhalefet partileri siyasi iktidarla yeni bir Anayasa yapma girişiminden evvel önce mevcut Anayasanın uygulanmasını istemelidirler. Mevcut Anayasa uygulanmadığı sürece yeni Anayasa girişimini yasalaştırmamamladırlar. Siyasi iktidarın yeni Anayasa adı altında siyasi ömrünü uzatma girişimine ortak olmamalıdırlar. Kurulan bu tuzağa düşmemelidirler. Çünkü mevcut Anayasayı uygulamayan yeni Anayasayı da uygulamaz.

Yeni Anayasanın Mevcut Anayasadan Farkı Ne Olacak?
Muhalefet partilerinin Yeni Anayasa konusunda dikkat etmeleri gereken en önemli konulardan birisi de yeni Anayasanın ne getirip götüreceğidir. Yapılması planlanan düzenlemeler mevcut Anayasanın gerisinde olacak ise bu tuzağa düşmemek gerekir. Siyasi iktidar elbette yeni Anayasa kapsamında demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, eşit adalet vurgusu, kadın hakları, toplumsal gösteri ve yürüyüş hakları, görüş açıklama ve eleştirme özgürlüğü gibi birçok açılım yapacaktır. Muhalefet partilerinin mevcut yasalarda olan bu hakların sanki yeni veriliyormuş gibi algılama yerine mevcut yasalarda olan bu hakların uygulanmasını istemelidirler. Şurası hiç unutulmamalıdır ki, mevcut yasalarda olan bu hakları bugüne kadar uygulamayan bir siyasi parti yeni yasada bu hakları yeniden gündeme getirmesi de bir anlam ifade etmez. Çünkü yeni Anayasa gerek TBMM’de gerekse referandumda kabul edilse de siyasi iktidarın beklentileri hariç yeni bir sonuç doğurmayacaktır.

Yeni Anayasa konusunda dikkat edilmesi gereken bir başka konuda olası yeni Anayasanın mevcut Anayasada bulunan ve uygulanmayan insan hak ve özgürlükleri, demokrasiyi, adil yargılanmayı, kadın haklarını ortadan kaldırma olasılığını barındırmasıdır. Evet yeni Anayasa deniyor ama bu olası Anayasanın altında sinsi düzenlemeler olabilir. Çünkü toplum demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, kadın hakları gibi önemli haklara ne kadar sahip olurlar ise mevcut siyasi iktidarın ömrü de o derece azalır. İktidar sahipleri bu sebeple toplumun anayasal haklarını tam olarak kullanmalarını istemez.

Uzun bir dönem iktidarda olan bir siyasi parti doğal olarak metal yorgunluğu yaşar. Esasen bu durum eşyanın tabiatında da vardır. Çünkü uzun süre iktidarda kalan siyasi partilerin topluma verecek yeni bir heyecanları da kalmaz. Çünkü bakış açısı da eskir. Kendilerini ne kadar yenilemeye çalışsalar da bu konuda başarılı olamazlar. Dolayısıyla toplumun beklentilerine yanıt veremeyen bir iktidarın ülkeyi çağın gerektirdiği şartlarda yönetmesi de mümkün olmaz. Oysaki yeni bir iktidarın topluma vereceği pozitif heyecan ülkeye bir nefes aldırır. O güne kadar uygulanan yanlış politikalar sona erer. Ülkenin önü açılır. Bu sebeple gün ülkeyi yönetme kabiliyetini kaybetmiş bir iktidardan sorunların çözümünü beklemek değil, ülkenin önünü açacak yeni bir siyasi partiyi iktidara getirmektir.

Eskiye İtibar Olsaydı Bit Pazarına Nur Yağardı
Atasözleri boşuna söylenmemiş. Her bir Atasözü derin anlamlar içeriyor. Dolayısıyla miadını tamamlamış bir siyasi iktidarın topluma vereceği bir şey de yoktur. AKP tamı tamamına yirmi üç yıldır iktidarda bulunuyor. Dile kolay, yirmi üç yıl ne demek? Bu ülke yirmi üç yıldır başka iktidar yüzü görmedi. Yani bu iktidar sahipleri diğer siyasi partilerden daha mı bilgilidir? Yoksa diğer siyasi partilerin bu ülkeyi yönetecek kabiliyetleri mi yoktur? Öyle olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz.

AKP yirmi üç yıldır hiç seçim kaybetmeden ülkeyi yönetiyorsa bunda elbette muhalefet partilerin genel başkanlarının da büyük sorumlulukları vardır. Hiç kimse kusura bakmasın. Ben öyle gerek iktidar partilileri gibi veya her şeye rağmen sürekli seçim kaybetmiş genel başkan yağcılığı yapamam. Esasen muhalefet partililerin seçim kaybetmelerinde yanlışlıklardan ders almadan devam etme alışkanlıkları vardır.

Burada bir tespit yaparak devam edeyim. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırmazsanız konuyu iyi analiz edemezseniz. Bir siyasi parti uzun bir süre iktidarını devam ettirirken ana muhalefet partisinin genel başkanı da koltuğunu korumaya devam ediyorsa burada bir sorun var demektir. Demem o ki, bugüne kadar eskiye itibar olmuşsa bu durum ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanının yetersizliğinden kaynaklanmıştır. Aynı şekilde yine eskiye itibar olmaya devam olursa yine bu durumdan da ana muhalefetin genel başkanı sorumlu olur. Ancak sonuç itibarıyla eskiye itibarın da bir sonu vardır. Bu son gelmiştir ve uzatmalar oynanmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi bu süreci iyi yönetirse yirmi üç yıllık parantez de kapanmış olacaktır.

DEM Parti Yeni Anayasaya Destek Verecek
Şurası bir gerçek ki, AKP bugüne kadar devam eden iktidarını Milliyetçi Hareket Partisi ve DEM partinin geçmişteki versiyonlarına borçludur. Çünkü AKP tek başına iktidarı çok öncesinden kaybetti. O günden bugüne kimi zaman DEM Partisinin önceki versiyonları ile kimi zaman da Milliyetçi Hareket Partisi vasıtası ile devam etti. Geldiğimiz nokta itibarıyla artık ne salt MHP, ne de DEM parti ile devam edebiliyor. İkisi birlikte olmaz ise Anayasayı değiştiremiyor. Ancak DEM Parti de Cumhur İttifakında devam ederse ise yeni Anayasayı referanduma götürebiliyorlar.

DEM Parti’nin AKP iktidarından demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, adalet, kadın hakları konularında bir beklentisi yok. DEM Partinin böyle bir beklentisi olsaydı en azından yeni anayasa çalışmalarına tutuklu tüm belediye başkanları ve meclis üyeleri serbest bırakılmadan katılmazdı. AKP iktidarı da yeni Anayasa kapsamında demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, kadın hakları ve adalet konusunda samimi olmuş olsaydı yeni Anayasa çalışmalarından önce toplumu germe siyasetini bırakıp demokrasiye dönerdi. Belli ki, AKP iktidarının böyle bir gündemi yok. DEM partiyi MHP ile kafaya aldıkları için böyle bir zorunlulukları da yok. DEM Parti istediği kadar demokrasiden bahsetsin. Tutuklu belediye başkanları ile meclis üyelerinin tahliye edilmesini istesin, değişen bir şey olmaz. AKP ile MHP DEM Partiyi de sözde sorunları çözme konusunda Cumhur İttifakına bağladılar. Esasen DEM Partinin anlayamadığı bir konu var. O da bekledikleri sorunların çözümü konusunda AKP’nin geçmişte olduğu gibi samimi olmadığıdır. AKP DEM Partiyi memnun etmek için yeni Anayasada elbette birkaç beklentilerine yer vereceklerdir. Böylelikle asıl kazanan AKP ile MHP olacaktır.

Yeni Yol Partisi Yeni Anayasayı Destekleyebilir
AKP yeni Anayasayı Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekili yaptığı Yeni Yol Partilileri de kafaya alabilirler ise TBMM’de geçirebilir. Esasen Ahmet Davutoğlu Cumhur İttifakına katılmaya dünden razıdır. Daha önce yapmış olduğu açıklamalar bu durumu gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar kapıyı açmadı. Ancak Erdoğan Yeni Anayasa konusunda bugüne kadar takınmış olduğu tutumunu bu süreçte değiştirebilir. Çünkü nihayetinde yeniden aday olabilmesi için önünün açılmasına ihtiyacı var.

Ali Babacan’ın siyasi görüşü de AKP’den farklı değildir. Esasen o da AKP’den kopmuştu. Bugün tekrar bir araya gelme konusunda herhangi bir kırmızı çizgilerinin olduğunu sanmıyorum. Nede olsa aynı yağmurlarda ıslandılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan el uzatırsa koşa koşa AKP ile ortak hareket edebilir.

Yeni Yol Partisi içinde bulunan Saadet Partisinin tutumunun da DEVA ve Gelecek Partisinin tutumundan farklı olacağını düşünmüyorum. Çünkü hiçbirinin dünya görüşü birbirinden farklı değil. Esasen aynı yolun yolcularıdırlar. Birbirlerinden pek farkları da yoktur. Farkları sadece ve sadece birkaç hassasiyetten ibarettir. Bu sebeple ilerleyen günlerde bir araya gelmeleri son derece muhtemeldir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu partilerin oyuna ihtiyaç duyarsa beklentilerini karşılayabilir. Çünkü siyaset ne de olsa arz talep ilişkisinden başka bir şey değil.

CHP’den 50 Milletvekili Yeni Anayasayı Destekleyebilir
Yeni Anayasayı bütünsel anlamda desteklemeyecek tek siyasi parti İYİ Partidir. Bu sebeple İYİ Partiyi ayırıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin içinde yer alan 50 milletvekili ile ilgili görüşlerim ise müspet değil. Bu 50 milletvekilinin yeni Anayasayı destekleyebileceklerini düşünüyorum. Çünkü bu milletvekilleri eski genel başkan Kılıçdaroğlu’na bağlıdırlar. İçlerinden birkaçı bu zaman zarfında mevcut yönetime yaklaşmış olabilir. Ancak geri kalan milletvekilleri Kılıçdaroğlu’nun inisiyatifinde hareket edeceklerdir. Kılıçdaroğlu’nun yeni Anayasa kapsamında DEM Parti ile aynı görüşü paylaştığını sanırım söylememe gerek yok. Kılıçdaroğlu ve DEM Partiye göre öncelik Yeni Anayasa kapsamında çözüm sürecidir. Bu partililer bu kapsamda Açılım sürecini yeniden canlandırmak adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi önünü tekrar uzatmaktan çekinmezler.

Kılıçdaroğlu yapmış olduğu açıklamada ‘’Bugün, ayrışma değil birleşme; çatışma değil uzlaşma, geride kalmak değil, gelişen ve değişen dünyada güçlü bir şekilde var olma zamanıdır.” İfadelerine yer vererek yeni Anayasayı destekleyeceğine yönelik mesajı vermiş oldu. Esasen bu cümlede ne var dediğinizi duyar gibiyim. Ben de diyorum ki, Kılıçdaroğlu’nu tanıyorsanız ne demek istediğini gayet iyi anlarsınız. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az misali.

Kılıçdaroğlu esasen 2014 yılında Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı için milletvekillerinin TBMM’ye giderek ret oyu vermemelerini sağlayarak destek vermişti. Bu kanunun TBMM’de oylama sonuçlarını HEDEF ÜLKE TÜRKİYE adlı kitabımda milletvekillerinin isimlerini ve oy tercihlerini tek tek yazdım. Merak edenler bu tasarının kabul edilmesine destek veren milletvekillerinin isimlerini bu kitabımdan öğrenebilirler. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na yakın milletvekillerinin yeni Anayasaya destek olacaklarına dair herhangi bir şüphem yoktur. Umarım yanılırım.

Uzun lafın kısası yeni Anayasa muhalefet partilerinin beklentileri tam olarak karşılanırsa TBMM’de kabul edilebilir. Eğer muhalefet partilerinin beklentileri karşılanmaz ise referanduma gider. Bu durumda son kararı seçmen verecektir. Ancak şurası bir gerçek ki, yeni Anayasa kabul edilirse AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından yeni bir dönem başlayacaktır. Bugün Anayasada yazılı olan demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, kadın hakları, adalet konularında Türkiye daha da geriye gidebilir. Çünkü AKP açısından önemli olan Anayasada yazılı olan demokrasiyi, insan hak ve özgürlükleri, kadın haklarını, adaleti uygulamak değil günün şartlarına göre ülkeyi istediği gibi yönetmektir. Dolayısı ile bu Anayasa kabul edilirse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önü tekrar açılır. Bu durumun sorumluları da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sözde eleştirip ama işe gelince destek veren milletvekilleri olur.

Muhalefet partileri her şeye rağmen demokrasi uygulanmadan insan hak ve hürriyetleri tanınmadan, kadın hakları verilmeden, adalet anlayışı değişmeden tutuklu belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, belediye bürokratları, partililer, gazeteciler serbest bırakılmadan, Can Atalay’a milletvekili hakkı geri verilmeden daha açıkçası tüm hukuksuzluklar giderilmeden yeni anayasa konusunda bir adım atmayacakları konusunda bir duruş sergileseler bu durumdan demokrasi galip çıkar. İnsan hak ve özgürlükleri karlı çıkar Kadın hakları galip çıkar. Hak hukuk adalet karlı çıkar. Daha da önemlisi ülke karlı çıkar. 17.06.2025

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Menu Title
    Thanks for sharing!
    Copy Link