BugünMakaleler

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN YENİLENMESİ

31 Mart Yerel Seçimlerini değerlendirmek maksadıyla daha önce bir makale yazmıştım. Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmesi ve Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri almasından dolayı bir makale daha yazmam şart oldu. Aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi, yenilenmesi ve mazbatanın geri alınması o kadar çok hukuksuzluklar içeriyor ki, bu konuda her gün bir makale yazsam yeridir.

YSK’nın 31 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili verdiği kararı incelemeden evvel bu kurumun seçimlerden evvel almış olduğu kararları incelemek kanımca daha doğrudur. Çünkü bu kurumun 31 Mart Yerel Seçimlerinde alacağı kararlar, önceden almış olduğu kararlardan bir nebze de olsa belli oluyor. Bu sebeple 31 Mart Yerel seçimler öncesine dönmemizde son derece fayda var.

İYİ Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AKP Genel Başkanı” sıfatı nedeniyle propaganda yasağının uygulanacağı 21-31 Mart tarihleri arasında kamu araç gereçlerini kullanmaması yönünde YSK’ya başvuruda bulunmuştu. YSK bu başvuruyu ret ederek bir anlamda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde devletin her türlü olanaklarını sonuna kadar kullanmasının önünü açmıştı. Bu karar Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatı taşımasından dolayı belki anlayışla karşılanabilirdi, ( o da hiç bir siyasi partinin lehine propaganda çalışmasına katılmaması şartıyla) ama diğer yandan da AKP Genel Başkanı olduğu için tarafsızlık ilkesini ihlal edeceğinden dolayı doğru değildi.

YSK üyeleri Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı olan Erdoğan’ı seçim kısıtlamalarının dışında tutmasının ilk meyvesini de görev sürelerinin sona ermesine rağmen bir yıl uzatılması süratiyle almış oldular. Yani, tabiri caizse ‘’ al gülüm, ver gülüm’’ oldu. Yoksa YSK ’üyelerinin görev sürelerini bir yıl daha uzatılmış olmasını başka türlü açıklayamayız. Bu aşamadan sonra YSK üyelerinin böyle bir durum karşısında tüm siyasi partilere eşit mesafede yaklaşmasını beklemek sanırım iyimserlikten başka bir şey olmazdı. Bu gelişmeler seçimlere kısa bir zaman kala yaşanmamış olsaydı belki böyle düşünmeyecektik. Ancak her şey ardı ardına gelişince insanın aklına başka bir şey gelmiyor. Sizce de öyle değil mi?

Geldiğimiz durum itibarıyla AKP İstanbul seçimlerini kaybetmemiş olsaydı bugün İstanbul seçimlerini bu zamana kadar konuşmayacaktık. Son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini unutmadık ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin ıslak imzalı seçim sonuç tutanaklarını alamamasından ve parti genel merkezinde kurmuş olduğu seçim sonuçları ile ilgili programın çökmüş olmasından dolayı ne olup bittiğini anlayamamıştık. Seçim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘’ Atı alan Üsküdar’ı geçti’’ demesinden sonra sona ermişti. AKP İstanbul seçimini de aynı şekilde kazanmış olsaydı 23 Haziran’da ne seçim vardı, ne de seçimle ilgili başka bir gündem vardı. Bugün gündem belki de ekonomi olacaktı. Ancak AKP’nin İstanbul seçimlerini kaybetmesinden dolayı gündemimiz yine seçim oldu.

Baştan YSK üyelerinin görev sürelerinin uzatılmasından bahsetmiştim. YSK’nın görev sürelerinin uzatılmasının elbette bir sonucu olacaktı. İşte bu sonuç İstanbul seçimleri kaybedilince ortaya çıktı. Yüksek Seçim Kurulu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimini iptal etmesini, sandık kurullarında görev alan sandık üyelerinin kamudan olmamasına dayandırdı. Siz de kabul edersiniz ki, bu karar başlı başına bir hukuk cinayetidir. Bu kararın bir hukuk cinayeti olmasının da üç önemli sebebi vardır. Aslında bu kararın bir hukuk cinayeti olması ile ilgili daha birçok sebep var ama ben üç nedeni yeterli görüyorum. Bu sebeplerden bir tanesi, aynı zarf içinde bulunan İlçe Belediye Başkanlığı oy pusulası, İlçe Belediye Meclis Üyeliği oy pusulası ve Muhtarlık oy pusulasının sandık kurulunun kamudan oluşmadığı iddiasına rağmen geçerli olurken ve aynı zarf içinde bulunan Büyükşehir Belediye Başkanlığı oy pusulasının neden geçerli olmadığıdır. Eğer ortada bir şaibe varsa ki, ( ben herhangi bir şaibe olduğuna inanmıyorum) diğer oy pusulaları da iptal edilmesi gerekirdi. Sizce de öyle değil mi?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ile ilgili önemli gördüğüm ikinci konu ise, diğer bölgelerde oluşan sandık kurulu üyelerinin kamunun dışında olup olmadıklarıdır. YSK, sandık kurullarını oluşumu ile ilgili kamu kurumlarından yeterli üyenin oluşturulamaması durumunda aşağıdaki şekilde doldurulur demektedir.

Sandık kurulu üyelikleri:
Madde 23 – (Değişik: 17/5/1979-2234/1 md.)
Sandık kurulu üyelikleri aşağıdaki şekilde belli edilir:
İlçe seçim kurulu başkanı, o seçim çevresinde seçime katılan ve ilçede teşkilatı bulunan siyasi partilerden, son milletvekili genel seçiminde o ilçede en çok oy almış olan beş partiye, her sandık için birer asıl ve birer yedek üye adını beş gün içinde bildirmelerini tebliğ eder.
Bu yoldan tespit edilen sandık kurulu üye sayısı beşten az olduğu takdirde, eksik kalan üyelikler, aynı şartları taşıyan diğer siyasi partilerden, aldıkları oyların büyüklük sırasına göre, aynı usulle tamamlanır. Oylarda eşitlik halinde ad çekilir.

Yukarıdaki hükümlerin uygulanmasına rağmen beş asıl ve beş yedek üyenin tümü belirlenemediği takdirde, o ilçede seçime katılan ve teşkilatı bulunan diğer siyasi partiler arasında ad çekilir. Ad çekmedeki sıraya göre, adı çıkan, eksik üyelik sayısı kadar siyasi partinin yukarıda yazılan usulle bildireceği kimseler, sandık kurulu üyesi olur.

(Değişik altıncı fıkra: 13/3/2018-7102/4 md.) İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler.

(1) Bu madde başlığı “Sandık kurulu başkanının seçimi” iken, 13/3/2018 tarihli ve 7102 sayılı Kanunun 3üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.

3634-2
Yukarıdaki fıkralar gereğince belirlenen sandık kurulu asıl üyelerinden göreve gelmeyenin yerine, öncelikle, gelmeyen üyenin yedeği alınır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır.

Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu Başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur.

İlçe Seçim Kurulları Kanunda yer alan bu açık hükümden dolayı sandık kurullarındaki eksikliği bu şekilde doldurmaktadırlar. Şimdi İstanbul dışında oluşan sandık kurulları incelenmiş olsaydı bu kurullarda da banka çalışanlarının varlığı ortaya çıkacaktı. Zaten bundan evvel yapılan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sandık kurulları ile yapıldı. Eğer banka çalışanları sandık kurullarında yer alması seçimin iptalini gerektiriyorsa, o zaman en başta 24 Haziran Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal edilmesi gerekirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ile ilgili önemli gördüğüm üçüncü konu ise, kamudan oluşmayan sandık kurullarından kimin sorumlu olduğu konusudur. Bu konu ile ilgili muhalefetin herhangi bir girişimi olamayacağına göre bundan tamamen seçim kurullarının sorumlu olduğu ortaya çıkar. Seçim Kanununa göre sandık kurullarında kamudan olmayanların görev alması bir suç değildir. Yasa açık ve nettir. Sandık kurullarında kamudan olmayanlara görev verilmesi suç unsuru teşkil etmiş olsaydı İlçe Seçim Kurulları sandıklarda kamudan olmayanlara görev vermezdi. Hal böyleyken İstanbul’da bulunan sandık kurullarında kamudan olmayan görevlilerin yer almasından dolayı bu konuda hiçbir suçu olmayan Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri almak ve İstanbul seçimini iptal etmek hangi yasa ile bağdaşır? Eğer burada bir suç varsa ki, ( böyle bir suç yok ) o suç, İlçe Seçim Kurullarınındır. Bu durumda bu sandık kurullarını oluşturan İlçe Seçim Kurullarının soruşturmaya tabi tutulması gerekir. Yoksa İlçe Seçim Kurullarının hatalı oluşturdukları sandık kurullarının cezası, seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’na kesilemez. Eğer ortada bir suç varsa, o suç İlçe Seçim Kurullarına kesilebilir. Bunun yaptırımı da bu kurullar hakkında soruşturma açılmasıdır.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ile ilgili yapılan hukuk cinayetini daha çok konuşacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan keşke İstanbul yenilgisini kabul etseydi de bugün halen seçimi konuşuyor olmasaydık. Keşke bugün bozulan ekonomiyi nasıl düzelteceğimizi konuşuyor olsaydık. 13.05.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title