UYARI YAPMAK DA MI YASAK?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçenlerde yapmış olduğu konuşmada, TÜSİAD’ın YİK Başkanı Tuncay Özilhan’a demediğini bırakmadı. Tuncay Özilhan’ı bir terörist ilan etmediği kaldı dersem sanırım yanılmış olmam. Hani ülkemizde demokrasinin birazcık da olsa kırıntısı kalmış olsaydı Erdoğan TÜSİAD’a bu derece yüklenemezdi. Demek ki demokrasinin D’si bile kalmamış. Durum onu gösteriyor.
Açıkça söyleyeyim ki, demokrasinin son yıllarda rafa kaldırıldığını biliyordum ancak TÜSİAD gibi bu ülkenin en önemli işveren kuruluşunun bile hazmedilemediğini bilmiyordum. Her şeyden evvel hesap sormak maksadı ile tehdit edilen TÜSİAD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan evvel de vardı, onun sonrasında da olacak. Sonuçta TÜSİAD ülkenin önemli bir işveren kuruluşudur. Bu sebeple bu kuruluştan hesap sormak yerine ekonomi konusunda yapmış olduğu yapıcı eleştirilerden bir ders çıkarılması gerekir. Hani ekonomimiz iyi olmuş olsaydı, yani dış devletlerden kredi talebinde bulunmuyor olsaydık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hak verebilirdim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce söylediği gibi, IMF’ye borç veren bir ülke konumunda olsaydık Erdoğan’a yine de hak verebilirdim. Döviz kurları ve buna bağlı olarak yaşamımızı sürdürebilmeniz için ihtiyaç duyduğumuz gıda ve tüketim maddelerinin fiyatları artmamış olsaydı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hak verebilirdim. Ancak durumumuz maalesef hiç de iyi değil. Bunun sorumlusu da maalesef TÜSİAD değil. AKP iktidarıdır. Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan illaki birilerine kızacaksa, o kişi maalesef kendisinden başkası değildir.
TÜSİAD Başkanı Karlowski yapmış olduğu konuşmada çok önemli konulara değindi. Karlowski, ‘’İş dünyası ancak istikrarlı ve hukukun üstünlüğünün var olduğu ortamlarda yatırım ve üretim yapar’’ diyor. ‘’Böyle ortamları yaratmak da devletin görevidir’’ diyor. Doğru söze ne denir? Karlowski Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ekonomi konusunda en önemli görevini net bir şekilde hatırlatmış. YİK Başkanı Tuncay Özilhan’da, hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmazsa ekonomi de olmaz, demiş. İyi de demiş. TÜSİAD Başkanı Karlowski ve YİK Başkanı Özilhan ekonomi konusunda Erdoğan’a adeta demokrasi ve ekonomi dersi vermişler. Yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçiminin ekonomiyi daha da zor duruma sürükleyeceğini söylemişler. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde ülkeyi yönetenler, işadamlarının yapmış olduğu uyarılardan bir ders çıkarırlar. Ülkeye daha fazla zarar vermemek için gerekli tedbirleri alırlar. Eğer yapamıyorlar ise de istifa ederler. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi uyarı yapan işadamlarını tehdit etmezler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’Buran, buram demokrasi hazımsızlığı ve istatistik cinliği yapan konuşmasını üzüntüyle dinledim. Dışarıdan vuran vuruyor ama içeriden vuranlara günü geldiğinde hesabını sormasını da bilirim’’ diyor. Hesap sorma günü geldiğinde neler olacağını hep beraber göreceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan yapılan yapıcı eleştiriye yanıt verirken, bu işadamlarının ekonominin iyi olduğu dönemlerde yaptığı konuşmaları da değerlendirmesi gerekirdi. Yani iş adamları överken iyi, eleştirirken kötü olamaz. Hiç kimse ülkenin iyi yönetildiği dönemlerde durduk yere karalayıcı bir söylemde bulunmaz, Eleştirinin ölçüsü kaçmış bile olsa ekonomik göstergeler bu eleştirileri boşa çıkarır. Bu sebeple bu işadamları yapıcı anlamda uyarı yapıyorlar ise bundan ders çıkarmak gerekir. Ülkeyi daha fazla germek yerine gerekli adımları atmak gerekir. Kaybedilen seçimi kazanmak için ülkenin varını yoğunu seçimler ile heba etmemek gerekir.
Ne yalan söyleyeyim, şu an gördüğüm kadarıyla ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de AKP’nin ileri gelenleri ülkenin ahde vefası ile ilgili gram endişe duydukları yok. Gündemlerinde hep seçim var. Seçimden başka doğru dürüst ilgilendikleri bir konu da yok. Eğer ülkenin gidişatı ile ilgili bir endişeleri olsaydı seçim yerine daralan ekonomiye çareler arıyor olurlardı. Anlayacağınız freni boşalmış kamyon gibiler. Ne zaman nereye çarpacakları da belli değil. 20.05.2019
