HOŞÇAKAL KARŞI, HOŞÇAKAL
Karşı Gazetesi, dün okurlarına hoşça kal dedi. Söylendiğine göre patron tamam demiş. Her şey buraya kadar, gazeteyi kapatıyorum demiş. Bu kadar basit midir gazeteyi kapatmak? İnsanların ekmeği ile oynamak bu kadar kolay mıdır? Hani bir bakkal, manav kapatmıyorsunuz, bir gazeteye emek veren insanların umutlarını kapatıyorsunuz. Onların özgürlüklerini kapatıyorsunuz. Hele hele bir okur kitlesine de ulaşmışken. Önce, biz gazete çıkardık buyurun diyorsunuz, sonra da ben kapattım hadi güle güle diyorsunuz. Olmadı patron, olmadı. Böyle gazetecilik olmaz. Gazeteye emek veren insanların umutları ile oynanmaz. Gazetenin okurları ile dalga geçilmez. Bu sektöre ya baştan hiç girmeyeceksiniz ya da bu mücadeleyi sonuna kadar götüreceksiniz. Yoksa gazetecilik bu kadar basit değil.
Değerli okurlar, Karşı Gazetesi dün yayın hayatına son verdi. Gazetenin yazarları da son yazılarını yazdılar ama sanki devam edeceklermiş gibi. Gazetenin yazarları, Genel Yayın Yönetmeni olan Kutlu Esendemir hariç hepsi de günlük yazılarını yazmışlar. Dedim ya sanki son yazıları değilmiş gibi. Belki sizler bu gazeteyi alıp okumadınız. Belki de bugüne kadar hiç farkına bile varmadınız. Belki de bir iki aldınız fakat sonunu getiremediniz. Okunacak o kadar gazete var ki, sizler de haklısınız. Ben yayın hayatına başladığından bu ana dek ne yalan söyleyeyim haftada en az üç defa aldım. Cumhuriyet ile beraber bir de Karşı aldım. Hani şimdi bu hüzünlü vedanın arkasından gazeteyi almakla kendimi onlara karşı görevimi yerine getirmiş hissediyorum. Gazete alıp okumakla bir nebze de olsa onlara katkıda bulunmuş olmanın buruk mutluluğunu yaşıyorum.
Karşı, yayın hayatına başladığından bu yana gerçekten adam gibi gazetecilik yaptı. Tabiri caizse dik bir duruş gösterdi. İktidar partisinin baskılarına karşı direndi. Hiç korkmadan gazetecilik yaptı. Gezi Parkı eylemlerinin habercisiydiler. Direnenlerin hak arayanların sözcüsü oldular. Haberleri ve yorumları ile kamuoyuna ışık tuttular. 65 günlük süreçte hakikaten zor koşullarda gazete çıkardılar. Direndiler ama olmadı. Demek ki buraya kadarmış. Bundan sonraki yolculuklarında onlara kolaylıklar diliyorum ve yollarının açık olmasını temenni ediyorum.
Ben oldum olası böyle hüzünlü günleri hiç sevmiyorum. Böyle günlerde içim daralır, ruhum sıkılır. Sanki patlayacak gibi olurum. Kolay değildir çünkü veda etmek. 12 Eylül öncesi ‘’Demokrat Ege’ ’adında bir gazetesi vardı bilmem hatırlar mısınız? İzmir’de basılıyordu. Her gün olmasa da haftada en az üç gün alabiliyorduk. Ve o dönemlerde en çok ‘’Demokrat Ege’’ gazetesini okurdum. Gazeteyi okurken kendimden geçerdim adeta. Her sayfasını didik didik ederdim. Cengiz Aytmatov’un ‘’Elveda Gülsarı’’ adlı bir kitabı vardır. O kitabı nasıl okuduysam Demokrat Ege’yi de öyle okurdum. Eğer Cengiz Aytmatov’un Elveda Gülsarı’’nı okumadınızsa mutlaka okumanızı öneririm. Kitabı okurken Gülsarı’nın kim olduğunu bilemezsiniz. Hatta tahmin bile edemezsiniz. Ancak kitabın sonunda anlarsınız Gülsarı’nın kim olduğunu. Onu anlayana dek de kitabı elinizden düşürmezsiniz. İşte ben Demokrat Ege’yi de öyle okudum. Ancak bir gün 12 Eylül Askeri Darbesi oldu ve gazete kapandı.
Gazeteci Tuncay Özkan’ın Kanal Türk Televizyonu satılırken hiç üzülmedik mi? Ya Halk TV yayın hayatına ara verdiği zaman Lale Ozan Arslan’ın yazmış olduğu duygu yüklü mektubu okurken hüzünlenmedik mi? O mektubun içeriğine burada girmeyeceğim. Eğer sizlerde okumuşsanız hatırlayacaksınız. Demem o ki; bir gazetenin yazarları için veda etmenin ne kadar zor olduğunu iyi bilirim. İşte şimdi de KARŞI veda ediyor. Ne yalan söyleyeyim Karşı’yı sevmiştim. Dilerim gazetenin yazarları verdikleri emeklerinin karşılığını alırlar. Dilerim bu ayrılık da fazla uzun sürmez. 15.04.2014
SAİT BALCI