HDP ÜZERİNDEN MİLLET İTTİFAKINI DAĞITMAK
İktidar partisi 2023 seçim hedefi her ne ise bu hedefe ulaşmak istiyor. Bu sebeple seçim kazanmak için her yolu deniyor. Her yolu mubah sayıyor. Bu suretle 2023 veya olası erken bir seçim öncesinde Millet İttifakını dağıtmak için elinden geleni yapıyor. Yoksa bu şartlarda hile hurda olmadan yapılacak bir seçimi kazanması oldukça zor.
Seçim kazanmak için daha evvel birçok yol denedi. Örneğin açılım süreci devam ederken aniden çark ederek bu süreci dondurdu ve milliyetçi söylemlere yöneldi. Tek başına iktidar olamayacağını anlayınca ittifak modelini ortaya attı. Bu model bir nevi seçim öncesi koalisyon demekti. Ülkeyi şu anda zaten MHP ile yapmış olduğu koalisyon ile yönetiyor. MHP ittifaktan çekilmiş olsa meclis çoğunluğunu kaybedecek. Şimdi MHP’ye göbekten bağlı kalmasının bir nedeni de budur. Bu sebeple AKP Bahçeli’nin her istediğini yapmak zorundadır. Yoksa tek başına ayakta kalamaz.
AKP yine daha evvel Başkanlık sisteminin önünü açan referandum seçimini Yüksek seçim Kurulu’nun mühürsüz kullanılan oy pusulalarını ve zarflarını kabul etmesiyle kazanmıştı. Başkanlık sistemine geçiş için düzenlenen anayasa değişikliğini böyle kazanmıştı. Yani maç devam ederken kurallar değişmişti. Sonuçta Başkanlık sistemi bu şekilde kabul edilmiş oldu.
Ufukta yine bir seçim var. Ya 2023’te yapılacak, ya da erken baskın bir seçim olacak. Bu seçim aynı zamanda AKP’nin kazanmakla kendini zorunlu tuttuğu bir seçim olacak. Tüm hazırlıklar da bu yönde devam ediyor. Anketler yapılıyor. Milletin nabzı yoklanıyor. Ancak şu ana kadar henüz müspet bir anket sonucuna ulaşmış değiller.
İktidar partisi bu seçimi kazanmak için elinden geleni yine yapacak. Barajın düşürülmesi gerekiyorsa, barajı düşürecekler. İttifakın genişletilmesi gerekiyorsa, genişletmeye çalışacaklar. Saadet Partili eski tüfeklerle görüşmeleri de bu sebeptendir. İyi partiye atılan dostluk mesajları da bu sebeptendir. Ancak bu konuda henüz sonuç alamadılar.
Seçim kazanmak için uygulayacakları diğer bir taktik ise yeni kurulan siyasi partilerin seçime katılmalarını önlemektir. Daha evvel İyi Parti’nin de seçime katılmasını önlemek istemişlerdi ancak Cumhuriyet Halk Partisi İyi Parti’nin mecliste grup kurmasını sağlayacak milletvekili sayısını transfer etmesiyle bu oyun bozulmuştu. Daha evvel yeni kurulan siyasi partilere yaptıkları oyunun bir benzerini şimdi yeni kurulan siyasi partilere uygulayacaklar. Bunun bir adımı olarak da kongrelerini tamamlamamış siyasi partileri seçim dışında bırakmak istemeleridir.
AKP’nin uygulamak istediği diğer bir yöntem de terör konusunda adı nimlenmiş siyasi partilere hazine yardımını kesmek istemesidir. Yani, HDP’ye PKK Terör Örgütü ile olan bağı sebebiyle yükleniyorlar. Son yerel seçim öncesi Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarmışlardı. . PKK Terör Örgütü’nün ele başısı Abdullah Öcalan’a Kürt seçmenin yerel seçimlerde tarafsız olması yönünde telkinde bulunması yönünde açıklama yaptırmışlardı. Yani terör örgütünün bizatihi kendisiyle irtibat kurmuşlardı. Onlara göre bu durum çok normaldi tabi. Ancak mecliste temsil edilen HDP’nin bu terör örgütü ile olan bağından dolayı şimdi bu partiyi hazine yardımı kapsamı dışında tutmak istiyorlar. HDP PKK Terör Örgütü ile olan bağından dolayı hazine yardımı kapsamı dışında tutulacak ise bizatihi PKK Terör Örgütü’nün kendisi ile bağlantı kuran AKP’de hazine yardımı dışında tutulmalıdır.
İktidar partisi erken veya zamanında yapılacak olan seçimi kazanmak için yine PKK Terör Örgütü’nün elebaşısı ile bağlantı kurabilir. Abdullah Öcalan’ın Kürt halkına mesaj vermesi sağlanabilir. Mektuplar gelip gidebilir. Osman Öcalan yine TRT’ye çıkarılabilir. İktidar partisine göre bunlar normal şeylerdir. Zaten bu tür görüşmeleri iktidar değil, devlet yapmaktadır. Yani devlet bu görüşmeleri iktidar partisinin haberi olmadan yapmaktadır. Hatırlarsanız Oslo görüşmelerini de devlet yapmıştı. PKK Terör Örgütü’nün elemanlarının Habur sınır kapısından geçişlerine de devlet izin vermişti. Onları aklayıp paklayan da devletti. Yani devleti iktidar partisi yönetiyordu ama devlet her şeyi iktidar partisinden habersiz yapıyordu. Yalnız bu konuda anlaşılmayan bir konu var. O da, devletin neden hep iktidar partisi lehine hareket ettiğiydi. Bu konu bir anlaşılabilirse her şey çözülecek ama bu aralar pek mümkün görünmüyor.
İktidar Partisi Millet İttifakını dağıtmak için her zaman olduğu gibi yine HDP’ye yüklenmeye başladı. HDP milletvekilleri ile ilgili fezlekeler hazırlandı. Düzenlenen bu fezlekeler yakında Meclisin gündemine gelecek. Bu fezlekeler konusu ile Millet İttifakının ayrışması sağlanacak. Eğer böyle bir olasılık meydana gelirse erken seçim kaçınılmaz olur. MHP yine erken seçim için bastırır. Bu istek aynı zamanda milletin de isteği olur. Böyle bir durumda iktidarın boş duracak hali yok, elbette. Seçim sonucu şimdiden ne olur, bilemem ama iktidar partisi eline geçen böyle bir fırsatı kaçırmaz.
HDP ise her seçim öncesi iktidarın istismar ettiği bir siyasi parti haline geldi. Eğer HDP açılım sürecinde olduğu gibi iktidar tarafında olsaydı herhangi bir sorun yaşanmazdı. El ele, gönül gönüle birlikte hareket etmeye devam ederlerdi. Yani bugün MHP’nin yerinde HDP olurdu. Ancak durumlar MHP ile ittifakı zorunlu kıldı. Dolayısıyla da HDP terör üzerinden istismar edilen siyasi partiye dönüştü. HDP’ye ne kadar vuransan o kadar milliyetçi oy alırsın. Sonrasında da iktidarını pekiştirirsin. Gelinen durum maalesef budur.
AKP geçmiş dönemde HDP’nin terör örgütü ile arasına mesafe koyup koymadığına bakmazsın işbirliği yapmıştı ama şimdi gelinen durum itibarıyla bu konu da geride kaldı. Hatta geçmişte terör örgütünün elemanlarını tanık, Türk Ordusunun emekli ve muvazzaf komutanlarını sanık yapmışlardı. PKK Terör Örgütü’ne düzenlenecek operasyonlara valiler kanalıyla izin vermemişlerdi. Ancak gelinen durum itibarıyla HDP milletvekillerini aralarına terörle mesafe koymadıkları için haklarında fezleke düzenleyebiliyorlar. HDP elbette terörle arasına mesafe koymalıdır. Ülkenin partisi olacaklarsa PKK Terör Örgütü ile irtibatını kesmek zorundadırlar.
Geldiğimiz durum itibarıyla teröre destek veren hangi siyasi partinin milletvekilleri varsa onlar hakkında fezleke düzenlenmelidir. Hatta bu fezlekeler bugün değil, teröre destek verdikleri tarihten itibaren düzenlenmeliydi. Yani duruma göre fezleke düzenlenmemelidir. Seçim öncesi Yüksek Seçim Kurulu teröre destek veren hangi partili var ise bu partilileri seçim dışında bırakmalıdır. Siyasi partilere yeni aday gösterme hakkı tanınmalıdır. Böylelikle terörle bağlantısı olan partililerin dışlanması sağlanmalıdır. Yüksek Seçim Kurulu’nun aday olmasında sakınca görmediği bir aday seçildikten sonra hakkında fezleke düzenlenmemelidir. Yüksek Seçim Kurulu bu konuda İçişleri Bakanlığı ile ortak bir çalışma yürütebilir. Eğer gerçek amaç terörle ilişkisi olan adayları meclis dışında tutmak ise süreç böyle işlemelidir. Doğal olarak böyle bir uygulamanın neticesinde mecliste terörle ilişkisi olan bir vekil olmaz. Haklarında fezleke düzenlenecek bir vekil de olmaz. Ancak yine de seçildikten sonra terör ile ilişki içine giren bir vekil olursa tabi ki, hakkında fezleke düzenlenmelidir. Ancak iktidarın gerçek niyeti bu değil. İktidar partisinin niyeti, HDP üzerinden Millet İttifakını dağıtmaktır.
Konu açılmışken başka bir konuya da değineyim. AKP geçmiş dönemde laikliğin odağı olduğuna dair Anayasa Mahkemesi karar almıştı. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya AKP’nin ‘’ laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği’’ gerekçesi ile kapatılmasını gündeme getirmişti. Anayasa Mahkemesi AKP’nin ‘’ laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğine karar vermiş ancak oylama sonucunda partinin kapatılması yerine hazineden yapılacak maddi yardımın belli oranda kesilmesine karar verilmişti. Şimdi geriye dönük baktığımız zaman AKP laiklik konusunda aklandı mı? Elbette hayır. AKP halen daha laikliğe aykırı fiillerin odağı halinde bulunan bir siyasi partidir. Bu sebeple Atatürk’ü ve Cumhuriyeti hedef alan AKP’li vekiller hakkında da fezleke düzenlenmelidir. 02.03.2021