ERDOĞAN’IN VİZYONU
Cumhurbaşkanı adayı olan ve aynı zamanda Başbakan olarak da ülkeyi yönetmeye devam eden Erdoğan, geçen hafta Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen program ile ‘’Vizyon Belgesini’’ açıkladı. Ben de bugünkü yazımı bu Vizyon Belgesine ayırdım. Öncelikle Vizyon ’un Türkçe karşılığını yazarak yazıma devam edeyim. Sonrası zaten kendiliğinden gelecek. Vizyonun birkaç anlamı var. Erdoğan’ın seçim politikası ile alakalı olan anlamı ise ‘’Gelecekle ilgili düşünce ve faaliyetlerin sunumu’ ’dur. Şimdi artık Erdoğan’ın Ülkenin vizyonu diye yutturduğu ama aslında kendine ait olan vizyonu irdeleyebiliriz.
İlk bakışta birçok ünlü konukların da böyle bir programa davet edilmesinden dolayı sanırsınız ki, Cumhurbaşkanı adayı olan Erdoğan önemli projeler açıklayacak. Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki dönemde yapacağı Başbakanlık görevi için de yeni projeler açıklayacak. Hani ‘’Cumhurbaşkanı olduğum zaman yan gelip yatmayacağım’’ demişti ya o yüzden. Konuşmasının tamamını dinleyemesem de basından edindiğim bilgilere göre öyle ahım şahım bir proje de açıklamamış. Genel anlamda sanki bir parti kongresinde konuştuğu konulara değinmiş. Yalnız laf ebeliği yaparak içerik açısından zayıf olan programı idare etmeye çalışmış. Bu değerlendirmemden Başbakan’ın önceki programlarının içeriğinin dolu olduğunu düşündüğümü sanmayın. 12 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir Başbakan’ın zaten üç aşağı beş yukarı ileriki dönemler için ister istemez bir projesi olmak zorunda. Burada önemli olan Erdoğan’ın kendi Başbakanlığı döneminde ekmiş olduğu savaş tohumlarını söküp atabilecek bir irade sergileyip sergilemeyeceğidir. Musul’da destek verdiği IŞİD adlı terör örgütünden konsolosluk çalışanlarımızı kurtarıp kurtaramayacağıdır. IŞİD adlı terör örgütüne Irak’ta Şiilere yapmakta olduğu katliamdan dolayı vereceği tepkidir. Barzani’ye vermiş olduğu destekten dolayı Irak ile bozulan diyaloğu düzeltme yolunda bir inisiyatif alıp alamayacağıdır. Silah anlaşması yapmış olduğu İsrail’e, Filistin’e yağdırdığı bombalardan dolayı bir nota verip veremeyeceğidir. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamından ülkenin bölünmeye doğru sürüklendiği yolda geri adım atıp atmayacağıdır. Yoksa bugüne kadar beraber çalıştığı Cemaatle mücadele etmiş olmak, ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda yol, su ve köprü yapmak vizyon demek değildir.
Bugün kendi ülkesi üzerinde ameliyat yapılmasına izin veren bir Avrupa ülkesi var mıdır? Küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bizden başka iktidarlar var mıdır? İnsan her şeyden önce yaşamakta olduğu coğrafyada bulunan yer altı ve yer üstü zenginlerini başkalarına kaptırmamak için ülkesi adına mücadele eder. Gelecek nesillere yaşanabilir bir memleket bırakabilmenin mücadelesini verir. Ayağına kurşun sıkarak Türk Milleti temsil edilmez. İki de bir ‘’Tek Millet, Tek Vatan, Tek bayrak’ ’diye caka satmasını iyi biliyor ancak politikayı, ne Tek Milet’e, ne Tek Vatan’a, ne de Tek Bayrak’a faydası olmadığını bilerek sürdürüyor. Memleketin çıkarları yerine, küresel güçlerin çıkarlarına hizmet ediyor. Yani memlekete ihanet ediyor. Memlekete ihanet eden insandan Cumhurbaşkanı olur mu? Biraz daha ileri gideyim. İhanetin vizyonu olur mu? Olursa da bu vizyon, son Osmanlı Padişahı olan Vahdettin’in vizyonu gibi olur.
Başbakan, açıkladığı Vizyon Belgesinde’ ’İnsanların inançlarının gereğini yerine getirme özgürlüğünü savunurken, Müslüman, Hristiyan, Musevi ayrımı yapmadık’ ’diyor. Şimdi o zaman ben de Başbakan’a soruyorum. Peki, siz mezhep ayrımcılığı yapmadıysanız, Suriye’de destek verdiğiniz IŞİD adlı terör örgütünün Hristiyanları katletmesine niçin göz yumdunuz? Yine şimdi Irak’ta aynı terör örgütünün Şiileri katletmesine nasıl göz yumuyorsunuz? Yok, eğer IŞİD’i biz desteklemiyoruz diyorsanız neden o zaman terör örgütü yerine IŞİD unsurları diye hitap ediyorsunuz? Neden o zaman konsolosluk çalışanlarının bulunduğu binayı bastıkları zaman ‘’zorluk çıkarmayın, onlar bizim halefimiz değil ‘’ dediniz? Niçin konsolosluk çalışanlarının kendilerini savunmalarına fırsat vermediniz? Yoksa halen daha teröristle müzakere yerine mücadele edileceğini öğrenemediniz mi?
Kaldığım yerden Başbakan’a sormaya devam edeyim. Sayın Başbakan, İktidara geldiğimizden bu yana ‘’demokrasi istedik, özgürlük istedik’’ diyorsunuz. Peki, o zaman Balyoz ve Ergenekon Davalarının savcısıyım diyen kimdi? Balyoz Davası ile Türk Ordusuna kumpas kurulmasına müsaade eden kimdi? Ergenekon Davası ile yurtsever aydınların Silivri zindanlarına atılmasına göz yuman kimdi? En fazla tutuklu gazetecilerin ülkemizde olduğuna dair raporlar yayınlanırken onlar gazeteci değil diyen kimdi? Yoksa demokrasi ülkemize, Türk Ordusunun esir alınması ile mi sağlandı? Yoksa Cemaat ile kavga etmemiş olsaydınız Türk Ordusuna kurulan kumpasın daha farkına varamayacak mıydınız?
Ya 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonuna ne demeli Sayın Başbakan? 17 Aralık operasyonu hükümeti devirmeye yönelik bir operasyon ise milletvekili olarak en yüksek sayıya sahip bir iktidar partisi olarak sizi nasıl devirebilirlerdi? Eğer bu operasyon neticesinde dinlemeye takılan Bakan ve Bakan çocukları suçsuz iseler o zaman neden yargıya müdahale ettiniz? Yoksa daha önce bağımsız yargıya müdahale etmek doğru değildir diyen siz değil miydiniz? Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunu yürüten savcıların elinden soruşturma dosyasını neden aldınız? Operasyonu yürüten polis amirlerini neden görevlerinden uzaklaştırdınız? Eğer bu operasyon hükümetiniz devirmeye yönelik bir girişim ise bu durum soruşturma neticesinde zaten ortaya çıkmayacak mıydı?
Sayın Başbakan, açıklamış olduğunuz vizyon maalesef ülkemizin vizyonu değil. Ülkemiz böyle biz vizyonu da zaten hak etmiyor. İleri demokrasi yalanı ile dayatmış olduğunuz irade, Gezi Parkı eylemleri sırasında polislerin katliam destanı yazmasına neden oldu. Ülke insanlarının birbirlerinden ayrışmasına sebep oldu. Bu yüzden diyorum ki; bu vizyon ülkemizin vizyonu değil. Bu vizyon olsa olsa sizin kendi iç dünyanızın vizyonu olabilir. 14.07.2014
SAİT BALCI
