1930’LU DÖNEMLERİN ANLAYIŞI YOK SAYILAMAZ
Mümtaz İdil,21 Haziran günü Oda TV’de yazmış olduğu bir makalede, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘’Otuzların devlet anlayışı artık yok arkadaşlar’ ’sözlerine atıfta bulunarak, ‘’Cumhuriyet Halk Partililerin bu söyleme itiraz etmediklerini dolayısıyla bu söylemin onaylanmış sayılacağını’’ söylüyor. Her şeyden evvel ben bir Cumhuriyet Halk Partili olarak kendi namıma üyesi olduğum partimin geçmişinden gurur duyduğumu ve Kılıçdaroğlu’nun söylemini de asla kabul etmediğimin altını çizeyim. Keza kendini bilen Cumhuriyet Halk Partililer de bu söylemi kabul etmezler. Bu konuda partinin mevcut tavanı bugün Kılıçdaroğlu gibi mi düşünüyordur bilemem. Ancak partinin tabanının böyle düşünmediğinden eminim. Tabansız bir siyasi parti de ayakta duramaz. Cumhuriyet Halk Partisi de bugün tabanı sayesinde ayakta durmaktadır. Zira Cumhuriyet Halk Partisi herhangi bir siyasi parti de değildir. Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk’ün kurmuş olduğu bir siyasi partidir. Bu yüzden de Cumhuriyet ile yaşıt bir partidir.
Şimdi konuyu biraz daha da açayım. Yoksa bu konu şu an girmiş olduğumuz seçim atmosferi içinde kaybolup gidecek. Onun için bu konuyu bugün yazmaya karar verdim. ‘’Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceğini kuramazlar’’ diye bir Atasözümüz vardır bilirsiniz. Meseleyi bu açıdan değerlendirmenin doğru olacağı kanaatindeyim. Bir Cumhuriyet Halk Partili olarak da Mümtaz İdil’in sözlerinin boşta kalmasına vicdanım elvermedi. Siz de aynı hassasiyeti taşıyorsanız hiç bir ön yargı taşımadan lütfen okuyun. Sonuçta bana hak vereceğinizden eminim. Zamanlaması uygun değildi falan filan gibi mazeretlerinizi de bir tarafa bırakın. Sonuçta bu parti bizim hepimizin. Partimizin ilkelerini, tüzüğünü, programını ve geçmişini de savunmak hepimizin görevi.
Burada açıkça itiraf etmeliyim ki, ben bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinden rahatsız olan bir Genel Başkana rastlamadım. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı görevlerinde en başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin ve Altan Öymen bulunmuşlardır. Bu Genel Başkanların içinden bir tanesi bile çıkıp ta Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinden rahatsız olduğunu söylememiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinden rahatsız olan insan gelip te bu partinin içinde zaten siyaset yapmaz. Elbette hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisinin ilkelerini, tüzüğünü beğenmek zorunda değildir. Cumhuriyet Halk Partisinde zorla siyaset yapmak zorunda değildir. Eğer bu partide siyaset yapacaksanız, diğer siyasi partilerde de olduğu gibi üyesi olduğunuz siyasi partinin ilkelerini, tüzüğünü ve programını benimsemek zorundasınız. Yani partiyi kendinize uydurmak yerine, kendiniz partiye uymak zorundasınız. Siz hiç bugüne kadar Milliyetçi Hareket Partisinin geçmişinden rahatsız olan bir Genel Başkana rastladınız mı? Aynı şekilde Demokrat Partinin, Anavatan Partisinin, Doğru Yol Partisinin geçmişinden rahatsız olan bir Genel Başkana rastladınız mı?
Şimdi geriye doğru dönüp baktığımızda, karşımızda kurtuluş savaşlarından zaferle çıkmış fakat ekonomik yönden zor durumda olan bir devlet ile karşılaşırız. O günün koşullarında varlık ile yokluk arasında mücadele eden bir Millet vardır. Bütün Dünya Ülkelerinin bağımsızlık savaşını kazanmamızı hayranlıkla seyrettiği bir Türk Milleti vardır. Bu Milletin başında da memleketi emperyalizmin pençesinden söküp alan Mustafa Kemal Atatürk vardır. Mustafa Kemal Atatürk, savaştan çıkmış bir ulusu çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarabilmek için az çaba sarf etmemiştir. Atatürk, bir taraftan yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyetini savunurken diğer taraftan da bilimde teknolojide ve her alanda çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmamız için büyük çaba göstermiştir. O dönemlerde kurtuluş savaşları kazanılmış olmasına rağmen, yeni bir devlet kurulmuş olmasına rağmen halen daha aklı emperyalizmin boyunduruğu altında yaşamak isteyen hatan hainleri vardı. Bu hainlerle mücadele etmek kolay mı olmuştur sanıyorsunuz? Yoktan var edilen vatanı korumak kolay mı olmuştur sanıyorsunuz? Tek partili siyasi hayattan çok partili siyasi hayata geçiş kolay mı olmuştur sanıyorsunuz?
Konuya biraz daha açıklık getirmek istiyorum. Tek partili siyasi hayattan çok partili siyasi hayata geçiş elbette çok sancılı olmuştur. O dönemlerde kendini Cumhuriyet Halk Partili hissetmeyenler kendilerine yeni parti kurmuşlardır. Ve bu partilerde siyasi hayatlarına devam etmişlerdir. Demokrasinin de gereği zaten budur. Hiç kimse istemeden bir siyasi partide siyaset yapmaya zorlanamaz. Her birey kendini bulduğu bir siyasi anlayışın içinde yer alır. Siyasi partilerin içinde görüş ayrılıkları çıkmaz mı? Elbette çıkar. Partililer gerek yönetim anlayışı, gerekse başka bahanelerle yönetimlerini eleştirebilirler. Partinin tavanına uyarı yapabilirler. Partiyi daha iyi temsil edebilecek bir aday etrafında toplanabilirler. Tüm bu olgular parti içi demokrasi ile mümkün olur.
Şimdi geldiğimiz noktada Kılıçdaroğlu’nun ikide bir Başbakan Erdoğan gibi 1930’ların Cumhuriyet Halk Partisinden rahatsızlık duymasını halen daha anlayabilmiş değilim. Elbette Başbakan rakibi gördüğü Cumhuriyet Halk Partisini eleştirme hakkına sahiptir. Tıpkı bizim de AKP’yi eleştirdiğimiz gibi. Ancak öyle bir döneme geldi ki, Başbakan’ın bile Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişini eleştirmediği günlerde Kılıçdaroğlu eleştirmeye başladı. Siyasi bir partinin Genel Başkanının partisinin belirli bir dönemini ret etme gibi bir lüksü olabilir mi? Eğer siz üyesi olduğunuz siyasi Partinin Genel Başkanlığını üstlenmiş iseniz, bu partinin geçmişini de kabullenmiş sayılırsınız. Öyle kafanıza göre istemediğiniz dönemi ret etme lüksünüz olamaz. Böyle bir anlayış asla kabul edilemez. Bugün hiç kimsenin Cumhuriyet Halk Partisini ne sağa çekmeye, ne de belirli dönemlere ayırmaya hakkı vardır. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğüyle, ilkeleriyle ve programıyla bir bütündür. Bilmem anlatabildim mi? 15.07.2014
SAİT BALCI
