BU DA BİZİM TÜRBANLI BACIMIZ
Başbakan geçen yıl Gezi olaylarında Kabataş’ta türbanlı bir kadına eylemciler tarafından darp edildiğini ileri sürerek duygu sömürüsü yapmıştı. Hatta sözü edilen kadın da tacize uğradığını, yarı çıplak erkeklerin üzerine işediğini söylemişti. Sonradan psikolojik rahatsızlığı olduğu ortaya çıkan kadın bu iftiralarla da kalmamış, daha da ileriye giderek ağıza bile alınamayacak başka iftiralarda da bulunmuştu. Gezi eylemcileri bu kadına bu şekilde sarkıntılık etmiş olsalar bile ulu orta böyle şeyleri söylemek için ahlaksız olmak lazım. Yalnız saldırıya uğradığını iddia eden kadın, gerçekten de böyle bir saldırıya uğramışsa savcılıkta ve emniyette elbette uğramış olduğu saldırıyı en ince ayrıntısına kadar anlatabilir. Ancak böyle bir saldırının olmadığı günler sonra mobese kamera kayıtlarından anlaşıldı. Gezi eylemcilerinin üzerine bu iftiraları atanlar, maalesef mobese kamera kayıtlarını silmeyi unutmuşlar. Hal böyle olunca tabi gerçekler ortaya çıktı. Görüntülerden anlaşıldığına göre söz konusu cinsel tacize maruz kaldığı söylenen kadın bir dolmuş durağında eşini beklerken görüntülenmiş. Sonrasında da eşi ile birlikte oradan uzaklaştıkları kamera kayıtlarından net bir şekilde görünüyor.
Memleketin koskoca Başbakan’ı da sırf Gezi eylemlerini baltalamak için gerçeğin ne olduğunu bile araştırmadan bu iftiraya dört elle sarıldı. İnsan bir defa bu iftiranın doğru olup olmadığını araştırır. Mobese kayıtlarını inceler. Sonrasında da hakikaten bu kadına karşı bir saldırı yapılmışsa konuşmaktan çok bu ahlaksızlığı yapanlar bulunup adalete teslim edilir. Hukuk böyle işler. Ancak Başbakan’ın derdi hukukun gereğinin yapmak değil ki. Başbakan’ın tek derdi, Gezi Parkı eylemlerini itibarsızlaştırmaktı. Dünyanın gözü önünde gerçekleşen haklı eylemleri bertaraf etmekti. Ancak olmadı. Ne Cami’de içki içtiler yalanı tuttu, ne de psikolojik sorunları olan bu kadına cinsel saldırı yapıldığı yalanı tuttu. Caminin müezzinini bile yalan söylemesi için karakola çektiler. Baskı yaptılar. Ama olmadı. Belli ki müezzin anasından helal süt emmiş. Ne karakolda yalan söyledi, ne de başka bir yerde. Bir Atasözümüz vardır bilirsiniz. ‘’Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’’ diye. Müezzinin durumu da tam bu Atasözüne tıpa tıp aynen uyuyor. Caminin müezzini yalan söylemediği için önce görev yerini değiştirdiler. Baktılar müezzin hala pes etmiyor sonra da yakasını bırakmak zorunda kaldılar. Müezzini başka camilere gönderirlerken bile rütun atama diye yalan söylediler ama müezzin yalan söylemedi. Bir de bunlar din adamı oluyor. Anneme zamanında bunlardan Müslüman olmaz diye çok söyledim. Cami arkasında uyuşturucu yetiştirenlerden Müslüman olmaz diye çok söyledim. Bunlar yalan söylüyor diye çok söyledim. Annem ilk zamanlarda bana pek inanmamıştı ama şimdi hak veriyor.
Başbakan Gezi eylemlerini itibarsızlaştırmak adına olmayan cinsel saldırıyı olmuş gibi göstermek için elinden geleni yaptı ama başaramadı. Atalarımız bile ‘’Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’’ demişler. Şimdi Başbakan’ın durumu da tam bu atasözü ile aynen uyuşuyor. Bu yıl 1.yıldönümü kutlanan Gezi olaylarında ise türbanlı bir başka bacımızın darp edildiği ortaya çıktı. Aslında bu olay tam da Başbakanlık bir olaydı ama bu sefer türbanlı bacıyı darp edenlerin sivil polis oldukları ortaya çıktı. Sözcü Gazetesi de bu fotoğrafı haberleştirmiş. Hani bu durumun inkâr edilecek hiçbir yanı da yok. Açık ve bariz bir şekilde sivil polisler türbanlı kadını kolundan çekiştiriyorlar. Mobese kayıtlarına bile gerek yok. Çekilen resim her şeyi açık alenen gösteriyor. Şimdi ben Başbakan’dan bu türbanlı bacıya da sahip çıkmasını bekliyorum. Türbanlı kadını kimlerin darp ettiğini halkın yüzüne bakarak açıklamasını bekliyorum. Kadını darp eden polislerin kimliğini de bulmak hiç zor değil. Yalancı şahide de gerek yok. Her şey ortada açıkça görülüyor. Bu resim aynı zamanda seçim malzemesi olarak da kullanılabilir. Ne dersiniz? Başbakan önceki haberde olduğu gibi bu habere de balıklama atlar mı? 05.06.2014.
SAİT BALCI
