BERLİN KONFERANSI’NIN SONUÇLARI
Almanya’nın Berlin kentinde 19.01.2020 tarihinde Libya konulu düzenlenen konferansın sonuç bildirisinde yer alan ve taraflarca benimsenen ortak kararlardan dolayı komşu ülkelerimiz ile ikili ilişkileri yeniden gözden geçirmek gereği bir kez daha anlaşıldı. Çünkü süreç lehimize değil, aleyhimize işlemeye başladı. Bu süreç oluruna da bırakılamayacağına göre artık ciddi anlamda adım atmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Berlin konferansından evvel Doğu Akdeniz meselesinin iç yüzüne bakmak lazım. İsrail, Yunanistan ve Mısır Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına başlayınca ülkemiz de 13.11.2019 tarihinde hakça paylaşım ilkesi temelinde Doğu Akdeniz Yetki Alanlarını içeren haritayı Birleşmiş Milletlere vermişti. 27.11.2019 tarihinde de Libya’nın meşru hükümeti ile Savunma ve Güvenlik İşbirliği Deniz Yetki Alanlarının belirlenmesi konularında iki ayrı mutabakat imzalamıştı.
Doğu Akdeniz Yetki Alanları Haritasını Birleşmiş Milletlere verilmesi hiç kuşkusuz ülkemiz adına olumlu bir gelişmeydi. Aynı zamanda Libya’nın meşru hükümeti ile yapılan anlaşma Doğu Akdeniz’deki haklarımızı sahip çıkma anlamında önemliydi. Her iki girişim İsrail, Mısır ve Yunanistan’ı da doğal olarak kızdırmıştı. Ancak Doğu Akdeniz hem barındırdığı petrol alanları yönünden hem de siyasi strateji yönünden İsrail’e bırakılamazdı. Bu anlamda ülkemizin geç de olsa atmış olduğu bu adımlar son derece yerinde ve önemliydi.
Doğu Akdeniz meselesinde bu gelişmeler yaşanırken Libya Ulusal Hükümet Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj’ın konumu da çok önemliydi. Fayez Al Sarraj Birleşmiş Milletler tarafından tanınıyordu ama öte yandan ülkenin büyük bir bölümünü General Hafter kontrol ediyordu. Bu durum Libya’nın geleceğinde Fayez Al Sarraj olup olmaması konusunda derin endişelere neden oluyordu. Evet, Libya’da Birleşmiş Milletlerin tanıdığı bir hükümet vardı ama Libya’nın genelinde çoğunluk desteği yoktu. Ülkemiz bu şartlar altında Libya ile mutabakat imzaladı. Birleşmiş Milletlere de bu şartlar altında Doğu Akdeniz Yetki Alanları haritasını sundu.
General Hafter’in Ulusal Uzlaşı Hükümetine ait stratejik yerleri vurmaya başlaması ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya Tezkeresini çıkartmasına yol açtı. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tezkere çıkartmak yerine sorunun çözümü konusunda Birleşmiş Milletler nezdinde girişimlere başlaması gerekiyordu. Çünkü sorun Suriye’de Astana süreci ile birlikte hareket ettiğimiz Rusya’yı da ilgilendiriyordu ve Rusya aynı zamanda General Hafter’i destekliyor. Gelişmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan ile General Hafter’in Putin’in arabuluculuğu altında Moskova’da ateşkesin sağlanması ve kalıcı çözüm için bir araya gelmelerini sağladı. Ancak Moskova buluşması hüsran ile sonuçlandı. Hükümet Başkanı Fayez Al Sarraj ateşkesi ve kalıcı çözüm için yapılan anlaşmayı imzalarken General Hafter anlaşmayı imzalamadan Moskova’dan ayrıldı.
Moskova buluşmasının sonuç vermemesi üzerine taraflar 19.01.2020 tarihinde Berlin’de toplandılar. Bu toplantıya ülkemizin yansıra ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Kongo Cumhuriyeti, İtalya, Mısır, Cezayir, Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Birliği, Afrika Birliği Temsilcileri, Libya Ulusal Hükümeti Başkanı Fayez Al Sarraj ile ülkenin büyük bir bölümünü elinde tutan General Hafter davet edildi. Taraflar ateşkes konusunda mutabakata vardılar ancak General Hafter anlaşmayı yine imzalamadı.
Berlin Konferansı tam olarak bir anlaşma ile sonuçlanmamasına rağmen alınan kararlar bakımından önemliydi. Ateşkesi ihlal edenlere yaptırım uygulanması kararı son derece yerinde bir karardır. Kapsayıcı Libya Hükümeti kararı ise Fayez Al Sarraj’ın konumunu sorgulayıcı bir karardır. Alınan karara göre ‘’ Siyasi sürece dönüş’’ bölümünde faal bir Başkanlık Konseyi kurulması ve Temsilciler Meclisi tarafından onaylanan tek, birleşik, kapsayışı ve etkili bir Libya Hükümeti kurulması, kararı ülkemizin elinin zayıflatan bir karar oldu. Çünkü Temsilciler Meclisi’nin çoğunluğunu General Hafter yanlıları oluşturuyor. Bunun anlamı ise Libya’nın geleceğinde Fayez Al Sarraj’ın olmayacağıdır.
Libya’da Feyaz Al Sarraj Birleşmiş Milletler tarafından tanınması suretiyle ne kadar meşru bir hükümet ise Temsilciler Meclisi ’de bir o kadar meşrudur. Libya’nın geleceğine elbette bu Temsilciler Meclisi karar verecektir. Bu durumu diğer ülkeler gibi biz de kabullenmek zorundayız. Suriye’de olduğu gibi yarından sonra Temsilciler Meclisi tarafından seçilecek Hükümeti tanımama lüksümüz de yok. Aslında Suriye’de Beşar Esat Hükümetini de tanımama lüksümüz yoktu ancak baştan oyun kurucular Beşar Esat Hükümetini tanımadıkları için AKP İktidarının meşru Suriye Hükümetini tanımama hakkı doğmuştu. Ancak Libya meselesi Suriye meselesinden oldukça farklıdır. Libya’daki oyun kurucularından ABD, Rusya, Fransa General Hafter’i destekliyorlar. Bu güçler yarından sonra doğal olarak kurulacak General Hafter Hükümetini de destekleyecekler.
Libya’nın geleceğinde General Hafter’in olması doğal olarak bizim ülkemizin Doğu Akdeniz meselesini de etkileyecek. General Hafter’in mevcut Saraj Hükümeti ile yapmış olduğumuz ikili antlaşmayı da iptal etmesi son derece muhtemeldir. Bu durumda Doğu Akdeniz konusunda gerisin geri başa dönmüş olacağız. Bu aşamada yapılacak tek iş, AKP iktidarı öncesi dış politikaya dönmek olacaktır. Bu aşamada gelişmeler ülkemiz lehine işler ise yapılan hatalara rağmen sorun ortadan kalkmış olacak. Yok, eğer gelişmeler ülkemiz aleyhine gelişmeye devam ederse iktidar partisi strateji değişikliğine gidip Suriye politikası dâhil bu ülkeler ile ikili ilişkileri düzeltme yoluna gitmelidir. Çünkü artık deniz bitiyor. Ayrıca memleket çıkarları siyasi parti çıkarlarının üstündedir.27.01.2020