Academıa

YİNE YENİDEN AVRUPA ORDUSU

Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Avrupalı ülkelerin güvenlik konusu yeniden gündeme geldi. Çünkü Trump birinci döneminde olduğu gibi ikinci döneminde de NATO’nun masraflarını gündeme getirerek Avrupalı ülkelerin önemli ölçüde katkıda bulunmaları gerektiğini dile getirmişti. Bu durumda Avrupalı liderler ya NATO’nun giderlerine katkıda bulunacaklar ya da kendi güvenliklerini kendileri sağlama yolunu seçeceklerdi. Avrupalı ülkeler bugünün şartlarında kendi güvenliklerini kendilerinin alma yolunu seçtiklerini söyleyebiliriz ancak henüz bir ordu kurma fikrinde değiller.

Avrupalı ülkeler açısından NATO’nun geleceği de söz konusuydu. Trump bir taraftan Avrupalı ülkelere NATO’nun giderlerini karşılama tehditti yaparken diğer taraftan da ABD’yi NATO’dan çıkarabileceğini söylüyor. Bu söylem ne kadar gerçekçidir bilinmez ama Trump’ın NATO’nun geleceği hakkında güven vermediği bir ortamda Avrupalı ülkelerin NATO’ya katkı vermelerinin de pek bir anlamı olmayacağı açıktır. Avrupalı ülkeler bu sebeple kendi güvenliklerini kendileri sağlamak için SAFE programını geliştirdiler.

Trump’ın Son Dönemi
ABD Başkanı Donald Trump ilk olarak 2017 yılında başkan seçilmişti. 2025 yılında da ikinci kez başkan seçildi. Trump bu durumda son kez başkan seçilmiş oldu. Bu sebeple normal koşullarda bir daha ABD başkanlığına aday olamayacak. Dolayısıyla aslında Avrupalı ülkelerin endişeleri Trump’ın başkanlık dönemi ile sona erecek. Ancak bu durumun garantisi yok. Çünkü Trump tekrar seçilmesinin önünü açacak anayasa değişikliğini düşünüyor. Dolayısıyla Trump’ın bu hayalinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değil. Zira bugüne kadar tüm ABD Başkanları yasa gereği iki dönem görev yaptıktan sonra bir daha aday olamadılar. Bu durumun değişip değişmeyeceği Trump’ın görev süresinde belli olacak. Trump bu fikrini yasa değişikliği ile hayata geçiremez ise diğer başkanlar gibi o da bir kenara çekilmek zorunda kalacak. Böylelikle Avrupalı ülkelerin endişeleri de bir anlamda geçici olarak sona erecek. Çünkü Trump haricinde hiçbir ABD Başkanı bugüne kadar NATO’dan çıkmak istediğini ve Avrupalı ülkelerin NATO’nun masraflarına katılması gerektiğini dillendirmedi. Dolayısıyla bundan sonra başkan seçilecek demokrat veya cumhuriyetçi adaylar eski başkanlar gibi NATO’yu sahiplenebilirler. NATO’yu tekrar daha aktif bir hale getirebilirler.

Trump diğer taraftan anayasa değişikliği ile tekrar seçilmesinin önünü açamasa bile Avrupalı ülkeler açısından tehlike aslında geçmiş sayılmaz. Çünkü gelecek ABD Başkanlarının Trump gibi düşünmemelerinin önünde hiçbir engel yok. Hatta Trump aday olamasa bile yardımcısı JD Vance’nin aday olması ve seçilmesi halinde NATO’nun geleceğinin belirsizliği devam edecektir. Diğer taraftan Demokrat bir adayın seçilmesi halinde ve seçilen başkanın da Trump gibi düşünmeyeceğinin bir garantisi yok. Her hâlükârda NATO bundan böyle Avrupalı ülkelerin güvenliğini sağlama dönemi sona erebilir. Avrupalı ülkeler bu sebeplerle kendi güvenliklerini kendilerinin sağlamak zorundadırlar. Çünkü ABD ebediyete kadar Avrupalı ülkelerin güvenliğini sağlamak mecburiyetinde değil. Yeni dönemle birlikte ABD artık kendi güvenliğini ve ekonomisini düşünüyor. Çünkü Avrupalı ülkelerin güvenliğini sağlarken diğer taraftan yakın bir zamanda mali yönden Çin’in gerisinde kalacak. Çin eğer mali yönden ABD’yi geçerse ABD’nin liderliği de sona ermiş olacak. Bu da ABD’nin hegemonyasının sonu demektir.

Avrupa Ülkeleri SAFE Programını Geliştirdiler
Avrupa Birliği ülkeleri bu yıl Avrupa Güvenlik Eylemi (SAFE) planını geliştirdiler ve bu çerçeve içinde Türkiye ile iş birliği yapmak istiyorlar. Plan Avrupa ülkelerinin savunma sanayisini güçlendirme anlamına geliyor. Bu plana Yunanistan her ne kadar itiraz etse de Avrupalı ülkeler Türk Savunma Sanayisini önemsiyorlar ve Türkiye’nin savunma sanayisine ihtiyaç duyuyorlar. Türkiye’nin Avrupa’nın 4. derecede büyük ordusuna sahip olması bu tercihlerinde önemli bir yer tutuyor.

SAFE Eylem Planı her ne kadar Avrupa ülkelerinin savunma sanayisine destek olsa da bu plan uzun vade de bir ordu yapılanması olmadığı sürece Avrupalı ülkelerinin güvenlik endişesini sağlamaz. Çünkü her ülkenin duyduğu bir güvenlik endişesi vardır. Bugün Almanya, Fransa ve İngiltere’nin Ukrayna hassasiyeti Türkiye’nin Rusya hassasiyeti ile çelişir. Avrupalı ülkelerin düşman gördüğü bir ülke Türkiye açısından dost ülke olabilir. Türkiye bu sebeplerle her ne kadar Avrupalı ülkelere yakınlaşma adı altında Avrupalı ülkelerin savunma sanayilerine destek vermek istese de Rusya hassasiyeti buna engel teşkil edebilir.

Avrupalı ülkeler savunma sanayilerini güçlendirmekten öte kendi ordularını kurmak zorundadırlar. Hatta her bir Avrupa ülkesi kendi savunma sanayisini güçlendirerek kendi ordusunu kurmak zorundadır. Rusya ve Çin ABD’ye karşı kendi ordularını nasıl kurmuşlarsa Avrupalı ülkelerde aynı şekilde öncelikle kendi ordularını, sonrasında da NATO gibi Avrupa Ordusunu kurmak zorundadırlar. Yoksa her zaman olduğu gibi ABD’ye ve NATO’ya bağlı kalırlarsa bugün olduğu gibi yine açıkta kalırlar.

Avrupa Ordusu Fikri
Avrupa Ordusu fikri 1950’li yıllara dayanır. Ancak o dönemler Soğuk Savaş dönemleriydi ve bu fikrin gerçekleşmesi zordu. Çünkü bu dönemlerde dünya iki kutupluydu. Bir tarafta ABD, diğer tarafta Sovyetler Birliği vardı. Almanya ile Fransa ABD’nin başını çektiği NATO’nun üyeleriydi ve Sovyetler Birliği’ne karşı NATO şemsiyesi altında korunmaktaydılar. Böyle bir ortamda Avrupa Ordusu söz konusu bile olamazdı. Özellikle Fransa ile Almanya bu güvenlik oluşumunu kurmaya kalkmış olsaydılar kendilerinden başka bir üye bulamayabilirlerdi. Çünkü dönemin şartları altında Avrupa ülkeleri güvenlikleri tehlikeye atacak böyle bir adıma destek veremezlerdi. Onlar için en uygun yol, NATO içerisinde kalmak suretiyle Sovyetler Birliği’ne karşı korunmalarıydı. Esasen NATO ülkeleri açısından o dönemlerde Sovyetler Birliği’nden başka bir tehlike de söz konusu değildi.

Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Lüksenburg ve Hollanda Avrupa Ordusunun kurulması konusunda ilk adımı 2017 yılında attılar. Bu ülkelerin öncülüğünde Avrupa Birliği’nin bir parçası olan Permanent Structured Cooperation ( PESCO) Avrupa Birliği üyelerinin Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarının 14.11.2017 tarihindeki Brüksel toplantısında imzalandı. Anlaşmayı Portekiz, Malta, İrlanda ve Danimarka imzalamadılar.

Kalıcı İş birliği Anlaşmasının asıl amacı, Avrupa ülkeleri arasında ekonomik ve kültürel iş birliğini sağlamak ve herhangi bir saldırı durumunda karşılıklı yardımlaşmayı sağlamaktır. Bu anlaşma bir Avrupa Ordusu değildir ama yine de üye ülkelerin herhangi bir tehlike ile karşılaşması durumunda bu tehlikeye karşı birlikte karşı durma ve güç birliği yapma durumudur. Bu sebeple bu anlaşma Avrupa ülkelerini koruyan bir güvenlik anlaşmasıdır. Aynı zamanda bu anlaşma, üye ülkelerin savunma anlamında kabiliyetlerini geliştirmek ve AB ülkelerinin askeri deneyimlerini geliştirmektir.

PESCO’nun kuruluşu ile ilgili bugüne kadar birçok açıklama yapıldı. Dönemin Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde ABD’nin NATO’ya giderek daha fazla mesafeli durduğunu söyleyerek, PESCO’nun Avrupa için bir altarnatif olacağını belirtmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu konuda şu açıklamayı yapmıştı. “Gerçek bir Avrupa ordusuna sahip olmadıkça Avrupalıları koruyamayacağız.”

Dönemin Almanya Başbakanı Merkel de yaptığı açıklamada şöyle demişti. “Başkalarına tümüyle güvenebileceğimiz zamanlar bir parça geride kaldı. Son günlerde bunu deneyimledim”

AB üyesi ülkelerin liderlerinin açıklamaları bunlarla da sınırlı değildi. Avrupa Parlamentosu’nda ‘’Avrupa’nın Geleceği’’ konulu bir konuşma yapan dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa Ordusu teklifine destek vererek “gerçek bir Avrupa ordusu” için çağrıda bulunmuştu.

Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder de NATO karşısında ülkesinin durumunu şöyle özetlemişti.

“Bize işgal edilmiş bir ülke olarak davranılmasına tahammül edemeyiz. Amerikan büyükelçinin yaptıklarını izlerken, kendisini ABD’nin egemen bir ülkedeki büyükelçisi olarak değil de, işgalci bir ordunun subayı olarak gördüğü izlenimine kapılıyorum’’

AB ülkelerinin Kalıcı İş birliği Anlaşmasını imzalamalarından sonra Avrupa Ordusunun kurulması düşüncesi daha da akla yatar hale gelmişti. Çünkü ABD uzun zamandır AB üyesi ülkeleri NATO’ya karşı finansal yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden dolayı suçluyordu. Bu suçlamalar doğal olarak AB üyesi ülkelerde rahatsızlık yaratmıştı. Özellikle Almanya bu konuda birçok eleştiriler yaptı. ABD’yi işgalci devlet olarak suçladı. Bu eleştiriler hiç şüphesiz bir ayrılığın habercisiydi. Ancak gelişmeler umulduğu gibi ilerlemedi. Çünkü ABD Başkanları Avrupalı ülkelerin liderlerini bu fikirlerinden her defasında caydırdılar.

AB ülkelerinin savunma ve güvenlik amaçlı Kalıcı İş birliği Anlaşması imzalamaları ve sonraki hedeflerinin Avrupa Ordusu olması NATO’nun işlevinin daha da düşeceği anlamına geliyordu. Bu ordunun kurulması elbette ilk etapta NATO’nun sonunu getirmeyecekti ancak NATO’nun bugünkü işlevinin de düşmesine neden olacaktı. Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte NATO’da görevini aslında tamamlamıştı. Çünkü artık karşı cephede düşman kalmamıştı. Ancak bu gelişmeye rağmen NATO kendini feshetmedi ve dağılmadı. Ancak NATO eski misyonunu kaybetti. Üyesi bulunan ülkelerden çok salt ABD’nin çıkarlarına hizmet eden bir kuruluş haline geldi. Avrupa Ordusu fikrinin ortaya çıkış sebebi de zaten buydu.

Trump’ın Kararında Çin’in Gerisinde Kalma Endişesi Var.
Avrupa Ordusu fikri aynı zamanda çok kutuplu dünyanın varlığına da işaret ediyor. Çünkü artık Avrupa ülkeleri eskiden olduğu gibi salt NATO ülkesi olarak kalmak istemiyorlar. NATO ülkesi olarak kalmak, NATO’ya sıkı sıkıya bağlı kalmak demek, ABD’nin yörüngesinden çıkmamak demektir. ABD eskisi gibi Avrupalı ülkeleri ömür boyu koruma niyetinde olmuş olsaydı ve Avrupalı ülkelerin güvenliğini herhangi bir çıkar gözetmeksizin sağlıyor olsaydı bu fikir ortaya çıkmamış olabilirdi. ABD bugün yerini ekonomik anlamda Çin’e, kaptırmış durumdadır. Bu sebeple çıkış arayan Avrupa ülkeleri kendilerine yeni bir güvenlik oluşumunu kurma gereğini hissettiler. Bu oluşum, Çok Kutuplu Dünya’nın ruhuna uygun Avrupa Ordusu’dur.

Avrupa Ordusu’nun kurulması Çok Kutuplu Dünyanın oluşumunun tamamlanmasına da katkı sağlayacak. Rusya Devlet Başkanı Putin bu konuda şu açıklamaları yapmıştı.

‘’Avrupalıların güvenlik ve savunma alanlarında da “bağımsız olmayı ve kendi kendilerine yetmeyi istemelerinin de son derece doğal. Çok kutuplu dünya düzenini güçlendirme noktasında Fransa’nın yaklaşımının “olumlu bir süreç. Bu açıdan Fransa ile tutumlarımız örtüşmektedir”

Avrupalı ülkeler artık bir karar vermek durumundalar. Ya Trump sonrası NATO’nun yeniden Avrupalı ülkeleri koruyacağına inanarak silah sanayilerini güçlendirme adı altında SAFE programıyla oyalanacaklar ya da Trump veya yardımcısı JD Vance’nin gelecek ABD Başkanı olacağı savı ile kendi ordularını kurma yolunda ilerleyecekler. Attıkları ve atacakları her adım kendi geleceklerini ilgilendirecek. Ya ömür boyu ABD’nin kulu kölesi olarak ya da bağımsız ve hür bir ülke olarak yollarına devam edecekler. Karar Avrupalı ülkelerinin. 10.12.2025

https://www.academia.edu/145354342/Y%C4%B0NE_YEN%C4%B0DEN_AVRUPA_ORDUSU

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Menu Title