YARATILAN, YARATANDAN ÖTÜRÜ BÖYLE Mİ SEVİLİR?
Başbakan ne diyordu? Yaratılanı yaratandan ötürü severiz. Peki, şimdi ne diyor? Ne demiyor ki. ’’Hey benim ikinci ordum, polis evlatlarım. Kollarınız, vücudunuz yandı. Buna nasıl sabrediyor, katlanıyorsunuz? ‘’ diyor. Yaratılan bu sözlerle mi sevilir? Bu sözler düpe düz memleketin polisini kışkırtmak için söylenmiştir. Bundan sonra düzenlenecek eylemlerde polisin daha fazla şiddet uygulamasına yönelik söylenmiştir. Yazık. Hem de çok yazık. Eğer gerek yerel, gerekse yerel seçimlerde iktidara gelmek varsa, oy vermeyenlerin de protesto etme hakkı vardır. Vatandaş protesto hakkını bazen yürüyüş yaparak, bazen toplantı yaparak, bazen de sosyal medya üzerinden yazışarak kullanır. Devleti temsil eden siyasi iktidarın öncelikli görevi, protesto hakkını kullanan vatandaşlarına şiddet uygulamak yerine, can güvenliğini sağlamaktır. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde devlet vatandaşına bu şekilde yaklaşır. Başbakan daha yeni Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen bir toplantıda konuştu. Alman hükümeti bir taraftan Başbakan’ın katıldığı toplantının güvenliğini sağladı, diğer taraftan da Başbakan’ı protesto eylemlerine katılan vatandaşların güvenliğini sağladı. Alman hükümeti ülkemizde olduğu gibi protesto eylemlerine katılan vatandaşlara ne su sıktı, ne de gaz. Alman polisi göstericilere kaba şiddet de kullanmadı. Bir de bu toplantının bizim ülkemizde olduğunu düşünün. Toplantı salonun dışında düzenlenen protesto eylemlerinin de bizim ülkemizde yapıldığını düşünün. Kesin birçok vatandaşımız polis şiddetine maruz kalmıştı. Fark işte burada ortaya çıkıyor. Bir de ülkemizde demokrasi var diyoruz. Bu kadar demokrasi 3.dünya ülkelerinde bile var.
Başbakan adeta pimi çekilmiş bir canlı bomba gibi konuşuyor. Nereye gitse, nerede konuşsa mutlaka birilerine ateş püskürüyor. Çünkü başka türlü canı rahat etmiyor. Eleştiriyi kaldıramıyor. Ona göre göre farklı düşünenlerin hepsi terörist, hepsi haşhaşi, hepsi çapulcu. Sanki kendisinden başka hiç kimse doğru insan değil. Yaratan sanki sadece onu seviyor, ona ayrıcalık tanıyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? Kendini toplumun üzerinde görmek ne kadar doğrudur? Sanki Allah’ın ondan başka sevgili kulu yok. İnsanlara ve topluma yaklaşımı negatiflikten bir derece öteye gidemiyor. En son yine Kılıçdaroğlu’na ‘’Ben diktatör olsaydım sen buralara bile gelemezdin’’ diyor. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Milletvekili olmamış olsaydı, çoktan Silivri’yi boylamıştı. Konuşanların eleştirenlerin halini görmüyor muyuz? Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Soner Yalçın, Ahmet Şık, Nedim Şener, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Yalçın küçük ve daha niceleri Ergenekon Davasından neden tutuklandılar? Ülkemizde demokrasi olduğu için mi? Engin Alan, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay dokunulmazlıkları olmasına rağmen Silivri cezaevinden yakın zamanda çıkamadılar. Engin Alan ise halen Milletvekili olduğu halde özgürlüğüne kavuşamadı. Bu mudur demokrasi?
Başbakan bir de insanların gözünün içine baka baka basın özgürlüğünden bahsediyor. Basına baskı yapmadığını söylüyor. Demek ki basına baskı olmadığı için Aydın Doğan gazetecileri kovuyormuş. Keza Erdoğan Demirören’de Başbakan’dan baskı gelmediği halde gazetecileri kovuyormuş. Gezi Parkı eylemleri sırasında az mı gazeteci kovuldu? Çiğdem Anad, Can Dündar, Mirgün Cabas, Soner Yalçın, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun basın özgürlüğünden dolayı mı kavuldular? Daha kimleri sayayım? Gezi Parkı eylemlerinden bu yana az gazeteci kovulmadı. İlk zamanlarda Silivri zindanlarına atıyorlardı, şimdi ise patronlara baskı yaparak gazetelerinden kovduruyorlar. Bir de utanmadan sıkılmadan basına baskı yapmadıklarını söylüyorlar. 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonuna takılan ses kayıtlarından öğrendi ki, meğerse hani şu gücü özgürlüğünde olan Habertürk Televizyonu ve gazetesi var ya, onun özgürlüğünün de Başbakan’ın elinde olduğu ortaya çıkmıştı. ’Alo Fatih bu haberi kaldır! Alo Fatih alt yazıyı kaldır! Şimdi de Yazgülü Aldoğan ile Yılmaz Özdil’e takmışlar. Bu mudur basın özgürlüğü?
Berkin Elvan için ‘’Neymiş, Berkin Elvan’ı anacaklarmış. Her ölümde tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür, geçmiştir.’’ diyor. Bu sözleri söyleyen insan, yaratılanı yaratandan ötürü sevebilir mi Allah aşkına? İkide bir Esma için gözyaşı dökmesini biliyor ama Berkin Elvan’ın anılmasını bile kaldıramıyor. Esma için ağlamasın demiyorum ama illaki ağlayacaksa Berkin Elvan içinde ağlamalı. Gezi parkı eylemlerinde polis şiddetine maruz kalarak kaybettiğimiz demokrasi şehitlerimiz içinde ağlamalı. Soma maden kazasında kaybettiğimiz işçilerimiz içinde ağlamalı. Yoksa yaratılan, yaratılandan ötürü böyle sevilmez.
27.05.2014
SAİT BALCI