SURİYE POLİTİKASININDAKİ YALNIZLIĞIMIZ
Atalarımız,‘’Görünen köy kılavuz istemez’’ demişler. Ne kadar anlamlı bir söz değil mi? Bu söz, Başbakan’ın kulağına küpe olmalı. İşte geldiğimiz noktada komşumuz Suriye’de çizdiğimiz politika yüzünden yalnız kaldık. Suriye’nin sözde dostlarını ağırlamak bize pahalıya mal oldu. Bu sürecin bu hale geleceği üç aşağı beş yukarı zaten belliydi. ABD ise çoktan seçimleri yüzünden geçici olarak bölgeden çekilmişti. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği özel temsilcisi Kofi Annan’ın bölgeye gelişinden Arap Baharlarına ara verildiğini sağır sultan bile duymuşken biz inatla ABD’ye yaranalım derken şimdi komşularımızın hedefi olduk. Komşularımız ile sıfır sorun politikası yürüten son zamanların eşi bulunmaz dahi Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ile Başbakanımız sayesinde çok şükür etrafımızda komşu filan da kalmadı. Atalarımız ‘’Ev alma komşu al’’ demişler ama o günden bugüne devir değişti. Biz şimdilik sıra bize gelene kadar komşu satışındayız. Ne de olsa perakende ve turfanda satışlara alışkın bir iktidarız ya işte o hesap. Memleket de satılacak bir şey kalmayınca mecburen sıra komşularımıza geldi. İnşallah ‘’pirince giderken evdeki bulgurdan’’ olmayız.
AKP’nin eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış bile Suriye politikasında hata yapıldığını anlamış ama maalesef bizim siyasi iktidar halen anlamamış görünüyor. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmaya bakacak olursak daha çok ayva yiyeceğimiz anlaşılıyor. İnsanın, iktidar partisinde aklı başında hiç insan kalmadı mı diye düşünesi geliyor.Rusya ile Çin öteden beri Suriye ve İran politikasına verdikleri tepki belliydi. Dünya’nın teknoloji devi Çin ile Rusya bugüne kadar Irak, Tunus. Libya ve Mısır’a düzenlenen ‘’Arap Baharları’’na fazla tepki vermemişlerdi. Sıranın Suriye’ye gelmesiyle birlikte bugüne kadar göstermedikleri tepkiyi Suriye’de gösterdiler. Biz Silivri de emekli ve muvazzaf subaylardan yeni bir ordu kurmayla uğraşırken ABD ani bir çark ile sorumluluğu bizim üstümüze atıp gitmekle kalmadı aynı zamanda kışkırttıkları onca Suriyeli vatandaşı da kucağımıza bırakıp gitti. Yani barut ile ateşi elimize vererek gitti. Hadi bakalım şimdi ayıklayın pirincin taşını!
Ortadoğu’nun çalkalandığı bir dönemde maalesef sırf ABD’ye yaranmak adına içinden çıkılmaz bir girdaba girmiş bulunmaktayız. Bu girdaptan sağ salim çıkma olasılığımız da Allaha kalmış durumda. Yarından sonra ABD’nin politikalarında yeni bir değişim söz konusu olursa ABD, bölgede bizi yalnız bıraktığını hatırlamayacaktır bile. ABD kısa zamanda teknoloji devi Çin ve Rusya ile karşılaşmayı göze alamayacağından dolayı geçici olarak rotayı yeni ufuklara da açmak isteyebilir. ABD bu yeni dönemde rotayı belki de pasifi politikasına yönelebilir. Belki de yeni sömürgeler için Afrika’ya yolculuk edebilir. Bu durumda olan komşularımız ile çıbanbaşı olarak bize olacaktır.
Bölge Ülkeleri olan ırak ve İran’da bize karşı çoktan cephe aldıklarını da hatırlayacak olursak ne kadar büyük bir sorumluluğun altına girdiğimizi söylemememe gerek yok sanırım. Yunanistan ile zaten öteden beri gerek Kıbrıs konusunda gerekse İsmail Cem’in bölge barışı adına sarf ettiği çabalara rağmen limoniyiz. Bulgaristan ile de pek iyi komşuluk sergilediğimiz söylenemez. Geri ne kaldı? Elde kala kala Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kaldı. Hani şu bir zamanlar Kıbrıs Rum Kesiminin kucağına attığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Hani Adada öteden beri çözümsüzlüğün önünde engel olarak gördüğümüz Kıbrıs davasının ölümsüz kahramanı Rauf Denktaş’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Sonuç olarak komşularımız ile sıfır sorun politikası güttüğümüz bölgemizde eskiden beri atalarımızın söylediği gibi ‘’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur ‘’noktasına gelmiş bulunmaktayız.
Geldiğimiz noktada, Suriye politikasında çizdiğimiz politikadan dolayı kendi bölgemizde kaldığımız yalnızlığa sevinmek mi yoksa üzülmek mi lazım ben artık pek bilemiyorum. İçinden çıkılmaz hale gelen bu soruna devletimizin çok büyükleri umarım bir çözüm yolu bulurlar.04.05.2012 SAİT BALCI
