PARALEL OPERASYON
Ne demiş Atalarımız? ‘’Alma garibin ahını, çıkar aheste aheste.’’ Nihayet günlerce konuşulan ve beklenen ‘’Paralel Operasyon’’ dün sabah erken saatlerde gerçekleşti. Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve Devrimci Karargah operasyonları da sabahın erken saatlerinde yapılmıştı. Koskoca gündüzün köküne kramp girmiş olmalı ki artık her türlü operasyon gece yarıları yapılıyor. İşte yine bir gece yarısı operasyonundan bu sefer Ergenekon ve Balyoz tertipçileri nasiplerini aldılar. Ancak bu operasyonu Ergenekon ve Balyoz ’un karşılığı olarak göremeyiz. Bu operasyon, 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunun karşılığıdır. Başbakan da zaten öteden beri sürekli ‘’İnlerine gireceğiz’’ diyordu. Nihayetinde böylece inlerine de girmiş oldu. Sanırım şimdi Başbakan muradına ermiştir. Basına yansıyan bilgilere göre de bu operasyonun ucu 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunu başlatan hakim ve savcılara da dayanacağı söyleniyor. Ne diyelim? Vatana millete hayırlı olsun.
Şimdi gelelim bu operasyonun toplum üzerindeki etkilerine. Bu operasyona maruz kalan polis şefleri, 17 Aralık operasyonunu yapan kişilerdi. Başbakan da zaten bu amaçla bu operasyonu başlattı. Böylelikle Başbakan bu operasyon ile 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunuzdan intikam almaya başladığını söyleyebiliriz. Bu operasyonun meclis ayağı zaten dosya eksikliği bahane edilerek Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına bırakılmıştı. Sonrası ise Allah kerim. Bu operasyon neticesinde gözaltına alınan ve 17 Aralık Operasyonunu yürüten bu polis şeflerine olmadık suçlamalarla yirmi, otuz kusur yıllı hapis istemleriyle davalar açılacak. Ergenekon ve Balyoz Davalarında olduğu gibi gizli tanıklar devreye sokulacak. İktidarda bulunan hükümete darbe yapma suçundan yargılanacaklar. Onlar memleketin aydınlarını, gazetecilerini, yazarlarını, akademisyenleri ve yurtsever subaylarını seçilmiş bir hükümete karşı darbe planlamaktan yargılamışlardı. Şimdi de kendileri yine aynı hükümete karşı darbe yapmaktan yargılanacaklar. Gözaltına alınan bu polis şefleri kırk yıl düşünmüş olsaydılar herhalde şimdi kendileri de hükümete darbe yapmaktan yargılanacakları akıllarına gelmezdi.
Aslına bakarsanız her iki operasyon da düzmece planlardan ibaret. Çünkü ne Ergenekon ve Balyoz Davasından yargılanan aydınlar ve yurtsever subaylar hükümete karşı darbe girişiminde bulunmuşlardı, ne de şimdi başlatılan bu operasyonda gözaltına alınan polis şefleri hükümete darbe yapacaklardı. Bu polis şefleri aralarında başlamış olan iç savaş yüzünden 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu düğmesine basarak güçlerini hissettirmek istemişlerdi. Eğer Başbakan bugün Cemaat ile kavga etmemiş olsaydı 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu yapılmazdı. Dolayısıyla da dün Cemaatçi polislere herhangi bir operasyon da yapılmazdı. Ancak her ikisinin de ortak paydası aydınlara ve yurtsever subaylara karşı kin ve nefret beslemeleridir. Türk Ordusunu birlikte çökertmek istemişlerdir. Şimdi ise geçmiş dönemlerde iktidara ortak olanların kendi aralarındaki bitmeyen kavgayı seyretmekteyiz. Her ikisi de aslında sütten çıkmış ak kaşık değillerdir. Her ikisi de ülkeyi beraber yönettikleri dönemde milletin anasına ağlatmışlardır. Şimdi ise çıkar çatışmasından dolayı birbirlerinin anasını ağlatıyorlar. Bütün mesele de bu.
Dün görsel medyada izlediğim kadarı ile bu operasyonlara maruz kalan Cemaate karşı haksızlık yapıldığına ilişkin haberler vardı. Hatta Cumhurbaşkanı Adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu da düzenlenen bu operasyondan rahatsız olduğunu beyan etti. Keza Muhalefet partililer de bu operasyondan rahatsız olmuşa benziyorlar. Zira şu an Cemaatle birlikte ortak hareket ediyorlar ya o yüzden. İşin aslına baktığımız zaman ne Başbakan masum, ne de Cemaat. Al birini vur ötekine. Her ikisi de küresel güçlerin çıkarlarını memleketin çıkarlarına yeğlemişlerdir. Her ikisi de memleketin anasını ağlatmışlardır. Bu yüzden diyorum ki; bırakın onları! Bırakın da yesinler birbirlerini! Bugüne kadar ne verdilerse birbirlerine, bundan böyle de yargı önünde hesap versinler birbirlerine. 23.07.2014
SAİT BALCI
