MESELE ÇİFT BAŞLILIK MI?
Çift başlılık meselesi geçen hafta yine gündeme geldi. Malum meseleyi yine Cumhurbaşkanı açtı, Başbakan da yanıt verdi. Anlayacağınız tartışma şimdilik atışma olarak devam ediyor. Yarından sonra elbette alevlenecek. 1 Kasım seçimlerinde seçmenin verdiği destek düşmeden de çift başlılık meselesini çözecekler. Şimdilik farklı gibi düşündüklerine bakmayın. Sonuçta bunlar aynı ağacın meyveleridir. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez. Amaçlarına ulaşırken ayrı telden çalar gibi görünürler ama kapalı kapılar ardında yine beraberdirler. Toplumun ve muhalefetin gazını almak için böyle davranırlar.
Öncelikle Erdoğan ne demişti bir hatırlayalım. Erdoğan ’’Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım, aksi takdirde birbirinizi ne kadar sevseniz de, geçmişte ne kadar beraber olsanız da, zaman zaman sıkıntılar söz konusu olabilir’’ demişti. Peki, durum hakikaten Erdoğan’ın söylediği gibi mi? Davutoğlu eskiden olduğu gibi söz dinlemiyor mu? Yani Davutoğlu rüştünü mü ispatladı? Daha doğrusu Davutoğlu Başbakan olarak kendi bildiğini mi okumaya başladı da şimdi Erdoğan bu durumdan rahatsız oldu? Güldürmeyin insanı Allah aşkına. Erdoğan Bakanlar Kurulunun tamamına yakını kendine yakın partililerden atayacak da, Davutoğlu böyle bir pozisyonda Erdoğan’ın yörüngesinden çıkacak öyle mi? Erdoğan bununla da yetinmeyerek, kabineye damadını da yerleştirecek ama Davutoğlu yine de Bakanlara Kurulunda Erdoğan’ın isteklerine sırt çevirecek öyle mi? Devam edeyim. Damat Berat Albayrak, Binali Yıldırım, Efkan Ala, Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ, Süleyman Soylu gibi Bakanlar Davutoğlu’na çalışmaya başlayacaklar da, Erdoğan çift başlılıktan yakınacak öyle mi? Her şeyden önce Davutoğlu’nun Erdoğan’ın çizgisinden çıktığına kargalar bile güler. Kendi bakanlar kurulunu bile oluşturamamış bir Başbakan Başkanlık sistemine karşı çıkacak öyle mi? Burada şimdi açıkça ifade edeyim, velev ki böyle bir durum söz konusu dahi olsa Erdoğan Davutoğlu’nun alnını karışlar.
Peki, o zaman Erdoğan ne diye böyle bir çıkış yaptı diye merak ediyor olmalısınız. Davutoğlu ne diye ‘’Yetki kimdeyse sorumluluk onda olmalı. Türkiye’nin birinci gündem maddesi Başkanlık değildir’’ dedi diye merak ediyor olmalısınız. İşte şimdi oraya geliyorum. Yalnız öncelikle bir konuya parmak basayım. Hani konu daha iyi anlaşılsın diye. Hani iktidar çevrelerinin iki de bir ‘’ülkemizde iktidar sorunu yok, muhalefet sorunu var’’ diyorlar ya, işte sorun da zaten burada. Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisinin başında kaldığı müddetçe, Devlet Bahçeli’de Milliyetçi Hareket Partisinin başında kaldığı müddetçe bu ülkede muhalefet sorunu olur arkadaş. Her ikisi de Erdoğan’ın değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramıyorlar. Şimdi burada yine her iki genel başkanın geçmiş dönemlerdeki beceriksiz politikalarına değinmeyeceğim. Zaten bu konularla ilgili çok yazdım. Ancak Cumhuriyet Halk Partisinin kurultayı yaklaştıkça ve Milliyetçi Hareket Partisi de olağanüstü kongreye giderse yazmaya devam edeceğim. Ancak bugün değinmek istediğim konu bu değil. Konu, Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı Başkanlık konusunda çatışıyor görüntüsü ile Muhalefet Partilerini yanına çekme gayretidir. Erdoğan ile Davutoğlu ikilisi böyle bir taktik ile yarından sonra yeni yapılacak Anayasa konusunda muhalefeti iktidar partisi ile birlikte hareket etmeye zorluyorlar. Yoksa durduk yerde Davutoğlu Erdoğan’a rağmen’’ Yetki kimdeyse, sorumluluk onda olmalı’’ diyebilir mi? ‘’Türkiye’nin birinci gündem maddesi Başkanlık değildir’’ diyebilir mi? Elbette diyemez. Fakat mesele bu değil ki. Mesele şaşkın Muhalefeti Davutoğlu’nun peşine takmaktır. ‘’İllaki Başkanlık isterim’’ diye tutturan Erdoğan’a karşı muhalefeti Davutoğlu’na bağlamaktır. Asıl mesele budur. Bu konuda başarılı olurlar mı? Elbette olurlar. Muhalefet Partilerinin başında Kılıçdaroğlu ile Bahçeli olduğu müddetçe başarılı olurlar. Bugüne kadar nasıl başarılı olmuşlarsa yarından sonra da öyle başarılı olurlar. Yani demek istediğim, bu ülkede ne kadar iktidar sorunu varsa bir o kadar da muhalefet sorunu vardır. 15.12.2015