Makaleler

KILIÇDAROĞLU’NUN MİSYONU

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4,5 Kasım 2023 tarihlerinde gerçekleştirmiş olduğu 38. Kurultay da mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel yarışmıştı. Yapılan oylamada Kemal Kılıçdaroğlu 664, Özgür Özel 682 oy almıştı. Bu sonuçlar üzerine seçim ikinci tura kalmış ve ikinci turda Kemal Kılıçdaroğlu 536, Özgür Özel 812 oy alarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin 8. genel başkanı seçilmişti.

Seçimlerin sona ermesinden sonra Kemal Kılıçdaroğlu ve onunla hareket eden partililer yapılan kurultaya şaibenin karıştığını para karşılığı oy kullanıldığını iddia ettiler. Bu iddialar şimdi yargıya taşındı. Bu durumun tam olarak açıklığa kavuşması için Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultaya az bir zaman kala İl Başkanları, Milletvekilleri, Belediye Başkanları ile yapmış olduğu toplantılarının da incelenmesi gerekir. O toplantılarda oy için hangi sözlerin verildiği araştırılması gerekir. Çünkü normal şartlarda kurultay öncesi Milletvekilleri, İl Başkanları ve Belediye Başkanları ile toplantı düzenlemek adil bir yarışı lehe çevirmek anlamına gelir. Milletvekillerine, İl Başkanlarına ve Belediye Başkanlarına korku salmak veya milletvekilliği, belediye başkanlığı kontenjanı tanınarak makam karşılığı oy istemek anlamına gelir. Yoksa kurultaya günler kala İl Başkanları, Milletvekilleri ve Belediye Başkanları ile neden bir araya gelinir? Dolayısıyla gerek rüşvet karşılığı oy istendiği ile ilgili iddialar gerekse İl Başkanlarına, Milletvekillerine ve Belediye Başkanlarına ‘’ayağınızı denk alın dercesine’’ ayrı ayrı toplantı düzenlemek Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi iç sorunudur. Bu sebeple yapılan kurultayın yargıya taşınması doğru değildir. Bu mesele aile içinde çözülmelidir.

‘’Yenilen deve güreşe doymaz’’ diye bir atasözümüz vardır. Şu an Kılıçdaroğlu’nun geldiği nokta da işte budur. Yıllardır AKP iktidarı karşısında bir seçim kazanamamıştı. Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıktığı seçimi de kaybetmişti. En son Özgür Özel’e karşı genel başkanlık seçimini kaybetti. Sonuçta AKP iktidarına karşı bir seçim kazanamazsanız eninde sonunda kendi koltuğunuzu da kaybedersiniz. Bu durum esasen demokrasinin de bir gereğidir. Esasen seçim kaybeden kendiliğinden istifa etmesi gerekir.

Avrupa’da sol partilerin genel başkanları bile seçim kaybettiklerinde istifa ediyorlar. Bu anlayış maalesef Kılıçdaroğlu’nda da yok. Kılıçdaroğlu’na seçim kaybetmek bu sebeple zor geldi. İçerisinde biraz parti içi demokrasi anlayışı olsaydı bugüne kadar çoktan istifa etmiş olurdu veya kaybettiği bir seçim sonrası bir daha genel başkanlığa aday olmazdı. Bunların hepsini geçtim. Eğer Kılıçdaroğlu’nun içinde biraz özveri, biraz parti olgunluğu olsaydı Özgür Özel’in elini kaldırarak saygın bir genel başkan olarak veda edebilirdi. Ancak Kılıçdaroğlu böyle bir tavrı da maalesef sergileyemedi.

Seçimin 1. turu tamamlandığında Özgür Özel 18 oy farkı ile seçimi kazanmıştı. Bu sonuç üzerine Kemal Kılıçdaroğlu seçim yenilgisini istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kalmış ve Özgür Özel’i tebrik etmek istemişti. Ancak İmambakır Ükküş isimli bir partili yüksek sesle ve herkesin duyacağı bir şekilde ‘’seçimden çekilmeyi kabul etmiyoruz ‘’diye seslenince Kılıçdaroğlu başlayan ikinci tur için oyunu kullanmak üzere paşa paşa sandığa yönelmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu esasen seçimi ikinci kez orada kaybetti. Kılıçdaroğlu bir partilisini bile İkna edemediği için Özgür Özel’i tebrik edememiş oldu. Böylelikle Kılıçdaroğlu kurultayı kazanan bir partilisini tebrik edemeyerek tarihe geçti. Kılıçdaroğlu seçim sonucunda bir değerlendirme yaparak hareket etmiş olsaydı en azından partililerin önünde zor duruma düşmezdi. Buradan bir sonuç daha ortaya çıktı. O da Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanının görünürde ve resmiyette Kılıçdaroğlu olduğu ancak fiiliyatta İmambakır Ükküş olduğuydu.

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu seçim yenilgisini neden kabul etmedi? Neden olgun bir genel başkan gibi bir tavır sergilemedi? Bu soruların yanıtı aslında SILK ROAD PAPER OCTOBER 2008 adlı bir raporda gizlidir. Bu rapor 2008 yılında Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli tarafından yazıldı. Raporun adı, Prospects for a ‘’Torn’’Turkey : A. Secular and Unitery Future’dir. Raporun Türkçesi ise Parçalanmış Türkiye’nin Beklentileri: Laik ve Üniter Bir Gelecek mi? Bu rapora ‘’Hedef Ülke Türkiye’’ isimli kitabımda geniş olarak yer verdim. Çünkü bu rapor Kılıçdaroğlu’nun üstlendiği misyonu açığa veriyor.

Söz konusu bu raporda Türkiye ile ilgili üç senaryodan bahsedilmektedir. Birinci senaryoda AKP’nin iktidara geldiği dönemdeki misyonuna geri dönme olasılığıdır. Ancak analistler bu olasılığın gerçekleşme olasılığını düşük bulmuşlardır. Çünkü onlara göre AKP iktidar geldiği dönemdeki misyonundan uzaklaşmıştır. AKP’nin eski vizyonuna geri dönme olasılığı vardır ama bu olasılık hayli hayli düşüktür. Bu sebeple ikinci bir senaryoya yer vermişlerdir.

İkinci senaryoda ise alternatif bir siyasi partinin AKP’nin eski misyonunu devralma sürecidir. Bu siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ancak o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında Deniz Baykal vardır ve Deniz Baykal Türkiye’ye yüklenen misyonu yerine getirecek bir genel başkan değildir. Çünkü Deniz Baykal ulusalcı bir genel başkandır. Bu sebeple Deniz Baykal istifa ettirilip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi planlanmıştır.

O yıllarda Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına geleceği tahmin bile edilemezdi. Ancak raporun analistleri Svante E. Cornell ile Halik Magnus Karaveli 2008 yılında Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına geçeceğini tahmin etmişlerdir. Analistler bu senaryonun gerçekleşme ihtimalinin hayal ürünü gibi görünebileceğini ancak gerçekleşme oranının yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Analistler falcı olmadıklarına göre ortada bir senaryo vardır ve bu senaryoya göre Deniz Baykal İstifa edecek ve Kılıçdaroğlu genel başkan seçilecektir.

Deniz Baykal’a düzenlenen video kaset operasyonu biliyorsunuz. Bu video kasetleri o dönemlerde AKP ile ortaklığı devam eden FETÖ çekmişti. Orta Asya Kafkas Enstitüsünün SILK ROAD PAPER OCTOBER 2008 adlı raporunda Cumhuriyet Halk Partisi’ne düzenlenecek operasyonun bilgisi yer aldığına göre bu enstitünün FETÖ ile bir ortaklığının olduğu anlaşılıyor. Daha da açıkçası FETÖ Cumhuriyet Halk Partisi’ne çekilen operasyon konusunda Orta Asya Kafkas Enstitüsü ile ortak çalışmıştır. Çünkü 2000’li yıllarda Türkiye’ye bir yol haritası çizilmişti. Bu yol haritası da AKP iktidarı ile yol alacaktı. AKP esasen zaten bu yol haritası için iktidara getirilmişti. Çünkü ortada Büyük Ortadoğu Projesi vardı. AKP’de bu projenin içinde yer alıyordu. AKP iktidarı yıllar sonra kendisine biçilen rolden sapma gösterince Cumhuriyet Halk Partisi ele geçirilerek ve başına da Kılıçdaroğlu getirilmek suretiyle olası bir iktidar değişiminde AKP’nin rolünü Cumhuriyet Halk Partisi Kılıçdaroğlu ile sürdürecekti. Ancak Kılıçdaroğlu 2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayanınca bu plan suya düştü. Şurası bir gerçek ki, Kılıçdaroğlu’nun misyonu işte bu raporda gizlidir. Rapor gizlidir ama içeriği bellidir.

Söz konusu raporun üçüncü senaryosunda ise bir darbe seçeneği vardır. AKP belirlenen misyondan çıktığı için birinci senaryonun gerçekleşme olasılığı otomatikman ortadan kalkmıştır. İkinci senaryoya göre Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına geçmiştir ama Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayarak bu senaryonun da başarısız kalmasına neden olmuştur. Üçüncü senaryo ise 15 Temmuz Askeri Darbesiyle yönetimi ele geçirmektir. Ancak ABD / FETÖ ortak darbe girişimi de başarısız kalınca Türkiye istenilen rotaya sokulamadı. Ancak küresel çevrelerde senaryo bitmez. Bir senaryo biterken diğeri başlar. Bu duruma göre de aktörler değişir. Kılıçdaroğlu’nun tekrar geri dönme çabası bu doğrultuda değerlendirilmelidir. Çünkü Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’ni bugüne kadar salt kendi benliği ile yönetmedi. Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına küresel çevrelerin operasyonu ile geçti ve partiyi bu çevrelerin inisiyatifinde yönetti. Kılıçdaroğlu bu sebeple Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına geçerek yeniden rol almak istiyor. Bu sebeple çırpınıyor.

Kılıçdaroğlu’nun küresel çevrelerin inisiyatifinde olduğuna yönelik bir başka kanıt da 2010 tarihinde İnan Kıraç ile Cumhuriyet Halk Partisi MYK’sından Onur Öymen, Önder Sav ve Mustafa Özyürek’in çıkarılması isteğidir. Aslı Baykal Oda TV’ye verdiği mülakatta TÜSİAD kurucusu İnan Kıraç’ın Deniz Baykal’dan üç ulusalcı Onur Öymen, Önder Sav ve Mustafa Özyürek’in gönderilmesini istediğini öğreniyoruz. Ancak Deniz Baykal bu üç partilinin vatansever olduklarından dolayı bu isteği geri çevirmiş.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun merkez yürütme kurulunda Onur Öymen, Önder Sav ve Mustafa Özyürek’in olmaması şartıyla MYK’da görev alabileceğini açıklaması da İnan Kıraç ile aynı doğrultuda olduğunu gösteriyor. İşin enteresan yanı ise İnan Kıraç ve Kılıçdaroğlu’nun aynı üç ulusalcı partililerden rahatsız olduklarıdır. Bu durumda İnan Kıraç ile Kemal Kılıçdaroğlu aynı merkezden yönlendirildikleri aşikardır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun misyonunun daha net ortaya çıkarmak için bir buluşmanın da açığa çıkarılması gerekir. Hatırlanacağı üzere Kemal Kılıçdaroğlu 9 ile 13 Ekim 2022 tarihlerinde ABD’ye gitmişti. Kılıçdaroğlu bu ziyaret esnasında da sekiz saat ortadan kaybolmuştu. Bu kayıp sekiz saat Kılıçdaroğlu’nun yüklendiği misyon ile çok yakın ilgilidir. Geziye katılan İsmail Saymaz Kılıçdaroğlu’na ‘’ sekiz saat boyunca nereye kayboldunuz’’ diye sorduğunda Kılıçdaroğlu ‘’Arkadaşlarımla oturduk otel odasında, önce onlara açtım, düşüncem var diye. Doğrusunu isterseniz onlar da heyecanlandılar.’’ diye cevap veriyor. Bu yanıt kayıp sekiz saatin cevabı değildir. Bu yanıt soruyu geçiştirmektir. Bana böyle soru sormayın demektir.

Ülkesinin çıkarlarını düşünen bir genel başkanın gizli gündemi olamaz. Hele hele Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın gizli gündemi hiç olamaz. Gizli gündem ancak ve ancak küresel çevrelere çalışan genel başkanların olur. Kılıçdaroğlu bugüne kadar kayıp sekiz saat içinde nereye gittiğini açıklamadı. Bu kayıp sekiz saat ile ilgili hiçbir resim yayınlanmadı. Ancak gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi özelliği vardır. Kılıçdaroğlu’nun da kayıp sekiz saati bir gün ortaya çıkacak. Kılıçdaroğlu’nun misyonu işte o zaman bir kez daha perçinlenmiş olacak. 26.02.2025

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Menu Title