Makaleler

KILIÇDAROĞLU, VATANA İHANETİN EŞİĞİNDE

sait-balci
‘’Bu seçim Türk Milleti’nin seçimi değil’’ başlıklı yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır, şu an Cumhurbaşkanlığına aday gösterilen her üç adayın da aslında Büyük Ortadoğu Projesinin adayları olduğunu yazmıştım. Bu adayların milli olmadıklarını yazmıştım. Her üç adayın da memleketin bölünüp parçalanmasına yol açacak çözüm paketini desteklediklerini yazmıştım. Koskoca Türk Milleti bir tane adam gibi bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaramadı ya, asıl ona yanıyorum. AKP’nin adayını zaten hiç saymıyorum. HDP’nin adayının da durumu zaten belli. Elde kala kala MHP ile CHP vardı. Bu iki parti yerel seçimler sonrası milletten yedikleri tokattan sonra bir nebze de olsa akıllanır yönde görüntü vermişlerdi. Bu yüzden de ‘’Çatı Adayı’’ gündeme gelmişti. Söz konusu adayın CHP’li veya MHP’li olması pek fazla önem arz etmiyordu. Hatta ve hatta çatı adayının bu iki partiden de olması gerekmiyordu. Her iki parti tabanının tereddütsüz oy verebileceği bir aday olması yeterliydi. Böyle bir aday geçmişte Anavatan Partisinde veya Doğru Yol Partisinde siyaset yapmış partililer de olabilirdi. Hatta ve hatta böyle bir aday geçmişte AKP’de siyaset yapmış birisi de olabilirdi. Böyle bir aday da aranılan ortak özellik ise çatı adayına katkı veren partilerin tabanlarının oy verebileceği bir kişilik olmasıydı. Bunun dışında da Atatürkçü olması, Sevr yerine Lozan’ı savunan ve memleketin bölünmez bütünlüğünden yana olmasıydı. Büyük Ortadoğu Projelerini ret eden bir aday olmalıydı. Söylem ve eylemleri örtüşen aday olmalıydı. Ortaya koydukları kimlik, laik Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğünden yana tavır koyanlardan olmalıydı. Bölge siyasetini komşu ülkelerimiz ile birlikte sürdürecek bir aday olmalıydı. Ancak ne yazı ki bu fırsat bilinçli olarak kaçırıldı. Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri Büyük Ortadoğu Projesine hizmet edecek adaylara kaldı. Şimdi birisi seçilemezse diğeri seçilecek. Her ihtimalde seçimi Büyük Ortadoğu Projesi kazanacak.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya konan irade, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi beklenen ve İçişleri komisyonundan çıkan çözüm paketi ile devam ediyor. Plan ve programda bir değişiklik yok. Önceleri iktidar partisinin gündeme getirdiği çözüm paketini ilk başlarda Cumhuriyet Halk Partisi eleştirmişti. Ancak şimdi geldiğimiz noktada bu pakete Cumhuriyet Halk Partisi de evet diyeceğini açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ülkemiz üzerinde ameliyat yapmakta olan ABD ve onunla birlikte hareket etmekte olan küresel güçlerin adayına evet diyen Bahçeli’nin bu pakete karşı nasıl bir tavır takınacağını üç aşağı beş yukarı belli. Aslında işi Bahçeliye bıraksanız bu pakete de evet der ama gel gelelim milliyetçi taban böyle bir paketin onaylanmasını asla onaylamaz. Bu yüzden Bahçeli, Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olan bu pakete onay vermeyecek. Aslında Bahçeli’nin geçmişten bu yana ortaya koyduğu siyaseti incelediğimiz zaman Büyük Ortadoğu Projesi adına bu pakete benzer daha nice paketlere onay verdiğini görürüz. Demirel’in ünlü bir sözü vardır bilirsiniz.’’ Dün dündür, bugün bugündür’ ’diye. Bahçeli’nin durumu da aynen buna benziyor.

Şimdi artık asıl konuyu yazma sıra geldi. Şu ana kadar yazdıklarım girişten ibaretti. Tahmin edebileceğiniz üzere bugün Meclisin gündemine gelen ‘’PKK Yasası’ ’olarak da bilinen sözde çözüm paketini yazacağım. Hani Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na verilmeyecek olan her bir oyun Başbakan’a yarayacağını düşünüyoruz ya, işte bu paket de aynı Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile çok yakından alakalı bir paket. Aslında ha Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ha çözüm paketi de diyebiliriz. Sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ve bu paket PKK Terör Örgütü’nün yasallaşmasına olanak sağlıyor. Bu paket ile yasal bir statüye kavuşacak olan PKK Terör Örgütünün yarından sonraki takınacağı tavırları da varın siz düşünün. Zaten bugüne kadar iktidar partisi tarafından aldıkları tavizler neticesinde yeteri kadar şımarmışlardı. Bu paketten sonrasını da varın siz düşünün. İlk zamanlarda Cumhuriyet Halk Partisi bu pakete itiraz etmişti. Ancak şimdi geldiğimiz noktada Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yelkenleri yere indirmiş durumda. Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi beklenen ve destek verilmesi kararlaştırılan bu paket için Cumhuriyet Halk Partisi örgütlere TR 705 kod adıyla bilinen Sezgin Tanrıkulu imzasıyla bir mektup göndererek, PKK yasasının destekleneceğini bildirmişler. Hadi buyurun bakalım cenaze namazına. Bu işi de Sezgin Tanrıkulu yürütüyor, iyi mi? Peki, Sezgin Tanrıkulu kim? Sezgin Tanrıkulu, Amerika’nın çıkarları adına hizmet eden, gölge CIA olarak da bilinen STRATFOR adlı bir düşünce kuruluşunun 705 kod numaralı gizli bir çalışanı. Yani, Sezgin Tanrıkulu, ABD’nin çıkarlarına çalışan bir Milletvekilimizdir. Bunu ben söylemiyorum. Bu iddiayı daha önce Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz dile getirmişti. Sezgin Tanrıkulu bu suçlamaya karşı 705 kod adlı ajan olmadığına dair herhangi bir itirazda bulunmadı. Cumhuriyet Halk Partisinin içinde böyle bir ajanın bulunması vahim bir durum, şimdi de böyle bir kişinin PKK Yasası olarak da bilinen çözüm yasasını Cumhuriyet Halk Partisinin tabanına dayatma girişimleri de ayrı bir vahim durumdur.

Artık konunun özüne gelmiş durumdayız. Bugüne kadar ve halen de PKK ‘ya terör örgütü diyemediği için Başbakan’a kızmıyor muyuz? PKK’nın yol kesmelerine ve askerlerimizi şehit etmelerinden dolayı Erdoğan’a kızmıyor muyuz? PKK ile mücadele yerine müzakere ettiğinden dolayı Başbakan’a kızmıyor muyuz? Memleketi bölünmeye doğru sürüklediği için Başbakan’a kızmıyor muyuz? İmralı tutanaklarının ortaya saçılmasından öğrendiğimize göre PKK’ya verilen tavizlere kızmıyor muyuz? Peki, o zaman şimdi ben de sizlere soruyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin PKK Yasası olarak da bilinen bu pakete destek vermesi ne anlama geliyor? Bu durum hayra yorulacak bir olay mıdır? Bu paket ile ne yapılmak istendiğini biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. Bu paket ile PKK ile müzakere yasal hale geliyor. Yani bugüne kadar PKK ile müzakere sürecini başarıyla yürüten Milli İstihbarat Teşkilatına verilen dokunulmazlıklar yetmemiş olacak ki, şimdi de PKK ile sürdürülecek her türlü müzakere etmek suç kapsamından çıkarılıyor. Yani PKK’ya yardım ve yataklık etmek, artık suç olmaktan çıkarılıyor. Neden? PKK daha fazla silahlanabilsin diye tabi. Daha fazla çoluk çocuk kaçırabilsin diye tabi. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde daha fazla yol kesebilsin, haraç alabilsin diye tabi. Bundan böyle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde daha fazla cirit atabilsinler diye tabi. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ülkeyi bölebilsinler diye tabi. Şu an İmralı’da yatmakta olan Abdullah Öcalan dışarı çıkabilsin diye tabi. Daha ne diyeyim? Peki, şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı nedir? Cumhuriyet Halk Partisinin bu pakete onay vermesi PKK’ya hizmet etmek olmuyor mu? Peki, o zaman Cumhuriyet Halk Partisinin AKP’den ne farkı kaldı? Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’dan ne farkı kaldı? Yani memleketi Erdoğan bölmesinde biz bölelim mi diyeceğiz? Atatürk’ün partisi Büyük Ortadoğu Projesine destek veren bir parti mi olacak? Hadi şimdi yanıt verin soruma? Bir de utanmadan örgütlere bu paketi destekliyoruz diye mektup yazıp göndermişler. PKK Terör Örgütünün yeni statü kazanmasına yardımcı olmak, bu yolda yasaları çiğnemek, vatana ihanet etmekten başka bir şey değildir. 08.07.2014

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title