İHSANOĞLU KİMİN ADAYI?
Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı adayı olarak kamuoyuna deklare etmelerinden bu yana başlayan tartışmalar halen devam ediyor. Milliyetçi Hareket Partisi içinde çatı adayına itirazı olan partililerin olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi içinde de itirazı olan partililer var. Milliyetçi Hareket Partisi içindeki itirazlar pek ses getirmez ama Cumhuriyet Halk Partisi içinden yükselen itirazları dikkate almaya değer. Eğer çatı adayı eski AKP Milletvekili Abdüllatif Şener olmuş olsaydı bu tercihe kimsenin itirazı yoktu. Çünkü Abdullatif Şener’in iktidar partisi içinde bakanlık gibi, ikinci veya üçüncü adamlık gibi vasıfları elinin tersi ile itmesi onu diğerlerinden farkını ortaya koyuyor. Örneğin Ekmeleddin İhsanoğlu’da dün AKP’den milletvekili olmuş olsaydı Abdullatif Şener gibi partisinden istifa eder miydi? Makamı ve saltanatı terk edebilir miydi? Şimdi bunların sırası mı dediğinizi duyar gibiyim. Evet sırası. İhsanoğlu’nun seçileceğini düşündüğüm için yazmıyorum. İhsanoğlu’nu kimlerin hangi amaçlar adına aday gösterildiğinin bilinmesi için yazıyorum.
İhsanoğlu’nu Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi mi aday göstermiştir? Hayır. İhsanoğlu’nu Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Devlet Bahçeli aday göstermiştir. Cumhurbaşkanı adayı olan bir insanı partisinin aday göstermesi başka şeydir, partinin Genel Başkanının göstermesi başka şeydir. Kaldı ki İhsanoğlu ne Cumhuriyet Halk Partisinin üyesidir ne de Milliyetçi Hareket Partisinin üyesidir. Peki, o zaman İhsanoğlu kimin adayıdır? Hemen söyleyeyim. İhsanoğlu küresel güçlerin adayıdır. Çünkü küresel güçler Erdoğan’ı çizmişlerdir. Erdoğan’ın yerine de İhsanoğlu’nu getirmek istemektedirler. Bizler 10 Ağustos ta 12.Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz, küresel güçler de Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemiz ayağını temsil edecek adayını seçiyorlar. Bu işi de bize yaptırıyorlar. Biz Cumhurbaşkanı adayımızı seçerken aslında Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemiz ayağının temsilcisini seçmiş oluyoruz. İkisi bir arada yapılacak olan seçimin hangi ayağı önemli sizce? Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi, yoksa küresel güçlerin seçimi mi? Bizler açısından elbette Cumhurbaşkanlığı seçimleri önemli ama gerçekler hiç de öyle değil. Küresel güçler bugün iktidar partisinin raydan çıkan temsilcisini değiştiriyorlar. Hepsi bu.
ABD başta olmak üzere küresel güçler neden Erdoğan’ı çizdi sizce? Bizler şu an çizilen Erdoğan’ın durumunu net olarak göremiyoruz. Bizler şu an Erdoğan’ı ömür boyu sanki iktidardaymış gibi görüyoruz. Bu yüzden de bir an evvel gitmesini istiyoruz. Bunun için önümüze dayatılan adayın kimliğini sorgulama zahmetine bile katlanmıyoruz. Laik Cumhuriyeti temsil edebilecek iradesi var mı sorgulamıyoruz. Lozan ile sınırları çizilmiş olan vatan topraklarının bütünlüğünü savunabilecek mi diye bile düşünmüyoruz. Atatürk’ün ‘’Yurtta sulh cihanda sulh’’ sözüne ne kadar değer verip vermeyeceğine bile bakmıyoruz. Erdoğan’dan kurtulmak için Sözcü Gazetesinden Emin Çölaşan ve Rahmi Turan gibi, kim olursa olsun fark etmez düşüncesi içindeyiz. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduğumuzun farkında değiliz.
Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için biraz geriye gitmemizde fayda var. Yani Büyük Ortadoğu Projesinin yara aldığı dönemlere dönmemiz gerekiyor. Küresel güçler Suriye’ye topyekûn saldırdığı dönemlerde bu durumdan AKP iktidarı da kendine bir pay çıkarmıştı. Yani yıllar öncesinde Turgut Özal Irak’ta bir koyup iki almak adına Irak’a balıklama atlamak istemişti ya, onun gibi. Ancak o dönemlerde bu hayalci politikaya Türk Ordusu onay vermemişti. Aynı hayalci politikanın devamı olan Erdoğan’da Suriye politikasına balıklama atladı. Özal ile Erdoğan arasındaki tek fark ise Özal dönemindeki güçlü ordunun Erdoğan döneminde çökertilmiş olmasıdır. Yani Erdoğan Özal’a göre daha avantajlıydı. Dolayısıyla Erdoğan Suriye politikasına balıklama atladı. ABD ve onunla birlikte hareket eden küresel güçler Beşşar Esad’ın üzerine ordudan koparttıkları komutanların önderliğinde ‘’Özgür Suriye Ordusunu’’ yarattılar. Bunun için çok kere ülkemizde de toplantı yaptılar. Özgür Suriye Ordusuna dayanak olmak üzere geçici hükümetler kurdular. Ulusal konseyler oluşturdular. Burada Beşar Esat’ı iktidardan düşürmek için yapılan çalışmaların ayrıntısına girmeyeceğim. Ancak burada vurgulamak istediğim konu, AKP İktidarının küresel güçlerin ülkemize yükledikleri görevin dışına çıktığıdır. İpler de zaten burada koptu. Yani Erdoğan bir Özal gibi Suriye’den eli boş dönmek istemedi. Erdoğan, Suriye’den kim ne koparacaksa bir o kadar da o koparmak istedi. Bunun içerisine Suriye’de bulunan yer üstü ve yer altı zengin maden yataklarını koyabilirsiniz. Zengin petrol yataklarını koyabilirsiniz. Bu yüzden Erdoğan Suriye politikasına sağlam basmak istedi. Bunun için de bir taraftan küresel güçlerin ordusu olan Özgür Suriye Ordusuna destek verirken öbür taraftan da El Kaide, El Nusra ve IŞİD ile işbirliğine gitti. Özgür Suriye Ordusundan çok bu terör örgütlerine destek verdi. Ancak Suriye’nin bölünmesine İran, Rusya ve Çin izin vermeyince bütün planlar alt üst oldu. Özgür Suriye Ordusu Beşar Esat karşısında hiçbir varlık gösteremedi. Hatta Erdoğan’ın desteklediği El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi ile IŞİD Özgür Suriye Ordusundan daha riayetli çıktı. Ancak bu terör örgütlerinin uyguladığı akıl almaz işkenceler kısa zamanda tüm dünyanın tepkisini çekti. ABD, Özgür Suriye Ordusuna destek verirken gönderdiği silahların bu terör örgütlerinin eline geçmesinden çekindiği için bazı dönemlerde silah göndermekte çekince bile yaşadı.
Rusya, Çin ve İran’dan oluşan blok, Birleşmiş Milletler Örgütünde Suriye’nin talan edilmesine göz yummayınca işler tam tersine döndü. Suriye politikası adeta çöktü. Bu aşamada Erdoğan son bir hamle için Obama ile görüşme yapmak için ABD’ye gitti. Erdoğan Suriye’nin normal koşullarda işgal edilemeyeceğini anladığı için Obama’ya Beşar Esat’ın kimyasal silah kullandı yalanını ortaya attı. Hatta bir ara küresel güçler bu yalan üzerinden Suriye’yi işgal etme planı bile yaptılar ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bir araya geldikleri toplantıda Beşar Esat’ın kimyasal silahları Birleşmiş Milletler Örgütü’nün gözetiminde eritmesi fikri bütün planların alt üst olmasına neden oldu. Hatta bu plan Suriye’ye girme planına pek sıcak bakmayan Obama’yı bile rahatlattı. Sonrasında da bu plan uygulandı. Halen daha da devam ediyor. Dolayısıyla Erdoğan Suriye politikasından deyim yerindeyse avucunu yalayarak çıktı. ABD ve küresel güçler de Erdoğan yüzünden Büyük Ortadoğu politikasına yön veremediler. Yani bu politikanın Suriye ayağı Erdoğan yüzünden aksamış oldu.
ABD ile birlikte hareket etmekte olan küresel güçler bugün Büyük Ortadoğu politikasından henüz vazgeçmiş değiller. Ancak baştan da söylediğim gibi şimdilik ülkemiz ayağının temsilcilerini değiştirmekle meşguller. Siz hiç Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli’nin küresel güçlerin Suriye politikasına karşı geldiğini duydunuz mu? Hatta bir ara Mecliste Suriye’ye savaş tezkeresi çıkartılmasında en büyük savunuculuğu Milliyetçi Hareket Partisi yapmadı mı? Şimdi Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kimin adayı olduğuna artık varın siz karar verin. 23.06.2014
SAİT BALCI