GÜVENLİ BÖLGE OLUŞTURURKEN NEDEN HEDEF OLDUK?
09.10.2019 Tarihinde başlatmış olduğumuz Barış Pınarı Harekâtının ardından 17.10.2019 tarihinde ABD ile Ankara Mutabakatını ve hemen ardından 22.10.2019 tarihinde Rusya ile Soçi Mutabakatını imzalamıştık. Mutabakatlardan sonra ise maalesef ABD’nin hedefi haline geldik.
Barış Pınarı Harekâtını ülkemizin güney sınırlarının teröristlerden temizlemek amacıyla düzenlenmiştik. Bu konu da tam olarak başarı sağlayamadık ama yine de PYD’nin bu bölgeden iç kesimlerine doğru çekilmesini ABD ile Rusya ile yapmış olduğumuz mutabakatlar ile sağladık. Elde ettiğimiz bu sonuç ülkemizin güvenliği açısından hiç kuşkusuz son derece önemlidir. Fakat ABD Temsilciler Meclisi’nin 29.10.2019 tarihinde ülkemiz aleyhine almış olduğu yaptırım karaları ile Ermeni Soykırım iddiaları ile ilgili almış olduğu kararlar olumlu gelişmekte olan havayı tamamen bozdu. Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylama sonuçları da büyük bir şaşkınlığın yaşanmasına neden oldu. ABD Temsilciler Meclisi önceki dönemlerde de ülkemiz aleyhine birçok karar almaya çalıştı ancak 29.10.2019 tarihinde yapılan oylama sonuçlarının anlamı çok daha farklı oldu. Sonuç itibarıyla bu karar nihai bir karar değildir. Bundan sonra Senato oylaması olacak. Eğer Senato oylamasında üçte ikilik çoğunluk yaptırım kararlarını onaylar ise tasarılar aynen yasalaşacak. Yok, eğer oylama sonucunda üçte ikilik sonuca ulaşılamaz ise son kararı Başkan Trump verecek.
ABD Temsilciler Meclisi tarafından ülkemize yönelik yaptırım karalarının alınmasının asıl nedeni ise Suriye’de almış olduğumuz roldür. ABD zaten öteden beri ülkemizin Suriye’ye girmesine karşı duruyordu. Suriye’ye girmemizi ise Rusya ile İran sağlamıştı. Bu kapsamda ilk olarak 24.08.2016 tarihinde Fırat Kalkanı Harekâtını, 20.01.2018 tarihinde de Zeytin Dalı Harekâtını düzenlemiştik. Son olarak 09.10.2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtını düzenledik. ABD işte şimdi düzenlemiş olduğumuz bu operasyonların intikamını alıyor. ABD Temsilciler Meclisi’nin ülkemiz aleyhine almış olduğu kararların başka hiçbir anlamı yok. Hatta ABD Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Suriye topraklarında petrol sahalarını ele geçirmesinin ardından Suriye ile bir derdi de kalmadı. İleriki süreçte oluşturulmak istenen yapıya Beşar Esat’ın ciddi anlamda bir itirazının olmaması, Suriye üzerindeki eleştiri oklarının dağılmasını sağladı. Hatta bu eleştirİ okları şimdi PYD’ye karşı yapmış olduğumuz operasyonlardan dolayı bizim üzerimize evirilmesine neden oldu. Büyük Ortadoğu projesi kapsamında sıranın henüz bizim ülkemize gelmemesine rağmen hedefe maalesef şimdi biz oturtulmuş durumdayız.
Suriye’de hedef tahtasına oturtulmuş olmamızda elbette iktidar partisinin de çok büyük hataları vardır. Bu hatalardan en büyüğü Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirenlerin Beşar Esat’ın meşruluğunu kabul etmelerine rağmen bizim iktidar partisinin bu durumu kabul etmemesidir. Bu proje kapsamında ABD ile birlikte diğer küresel güçler ile ortak hareket dışında kalmış olsaydık bugün belki Beşar Esat’ın meşruluğunu kabul etmeyebilirdik. Bence bu öngörü de doğru değildir ama en azından söylem ve eylem birliği açısından bir nebze de olsa haklı görülebilirdik. Ortaya koyacağımız donelerle haklılığımızı savunabilirdik. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Suriye’ye müdahil olurken küresel güçler ile beraber hareket etmiş isek ve şimdi bu küresel güçler Beşar Esat’ı meşru görmeye başlamışlar ise bizim ülkemiz Beşar Esat’ın meşruluğunu tartışmaya devam edemez. Esasen böyle bir tutarsızlık olamaz. Suriye’de gerek kendi başımıza veya küresel güçler ile birlikte hareket ediyor isek de geldiğimiz durum itibarıyla Beşar Esat’ın meşruluğunu tartışabilecek konumda değiliz. Beşar Esat Rusya ve İran ile Astana sürecinde ortak hareket etme noktasında zaten tartışma konusu dahi olamaz. Ayrıca bu durum bindiğimiz dalı kesmekten başka bir anlama da gelmez.
Geldiğimiz durum itibarıyla artık kendimize bir soru sorma zamanı geldi de geçiyor bile. İktidar partisinin kendisine sorması gereken soru, güney sınırlarımızda bulunan terör örgütleri ile 20.10.1998 tarihinde Suriye ile imzalamış olduğumuz Adana Mutabakatı çerçevesi içinde mücadele etmiş olsaydık, bugün ABD Temsilciler Meclisi’nin kararları ile karşılaşır mıydık? Ülkemizi yönetmekte olan iktidar partisinin içtenlikle bu soruya yanıt araması gerekir. ‘’Öfke ile kalkan zarar ile oturur’’ diye bir atasözümüz vardır, bilirsiniz. Şu an maalesef bu durumdayız. 04.11.2019