GELDİKLERİ YERE DÖNDÜLER
Az gittiler uz gittiler. Dere tepe düz gittiler. Sonunda geldikleri yere döndüler. Kimlerden mi bahsediyorum? Elbette az gelişmiş ülkenin çokbilmiş siyasi iktidarından bahsediyorum. İktidara geldikleri ilk yıllarda Milli Güvenlik Kurulu Toplantılarında irticai faaliyetlere adı karışan askerlerin ordudan atılması kararlarına şerh koyarlardı. Bu askerlerin atılmasına güçleri yetmediği için bu yöntemi uygularlardı. Böylelikle dava arkadaşları olan Cemaat üyelerine sözde sahip çıkmış olurlardı.
Gün geldi devran döndü. Şimdi işler tam tersine döndü. Gülen Cemaati ile yaşamış oldukları kavga ortalığa saçıldı. Tüm kirli çamaşırları da ortalığa döküldü. Bakan ve Bakan çocuklarının kirli işleri ülkenin gündemine oturdu. Pazartesi günü haklarında fezleke olan eski dört Bakan kendilerini Meclis kürsüsünden savundular. Milletin yüzüne bakacak halleri olmadığından olsa gerek, kendileri doğru dürüst bile savunamadılar. Savunma konuşmalarını da kâğıda yazıp gelmişler. Eğer üzerlerine atılı olan suçlar iftira ise montaj ise bunu yazmaya ne gerek vardı? İnsanoğlu insan çıkar kürsüye verilen konuşma süresi içinde kendini takır takır savunur. Belli ki suçluluk hissi içindeler. Bu yüzden derslerine önceden hazırlanmışlar. Meclis kürsüsünden konuşurken atılan laflara bile aldırmadan hiddetle savunmalarını okudular. Erdoğan Bayraktar ise savunma bile yapamadı. Sonuçta iktidar partisi soruşturmayı örtbas etmiyoruz diye Araştırma Komisyonu kurulmasını önerdi. Hâlbuki Cumhuriyet halk Partisinin zaten araştırma önergesi vardı. Normal şartlarda bu önerge oylanacaktı. Ancak Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi iktidar partisininkinden farklıydı. Cumhuriyet Halk Partisi her Bakan için ayrı ayrı Araştırma Komisyonu kurulmasını önermişti. Böyle bir önergenin görüşülmesi de uzun zaman alacaktı. Ancak iktidar partisinin acelesi vardı. Kısa bir süre için bu işi bitirmek istiyorlardı. Çünkü önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Öte yandan da bakanların aklanmasını istiyorlardı. Muhalefet partilerinin halka karşı ‘’Bakanları bir oturumda akladılar’’ diye şikâyet etmesinler diye kendileri Araştırma Komisyonu kurulmasını önerdiler. Doğal olarak da bu önerge kabul edildi. Araştırma Komisyonunda iktidar partisi üyelerinin fazla olacağını söylememe zaten gerek yok. Çoğunluğu iktidar partisinde olan bir Araştırma Komisyonundan nasıl bir sonuç çıkacağını kestirmek hiç de zor olmasa gerek. Pazartesi günü yazdığım gibi bu Araştırma Komisyonundan asla ‘’Yüce Divan ‘’kararı çıkmayacak.
İktidar partisi bir taraftan Mecliste ‘’Aklama Komisyonu’’ kurarken öte yandan da hiç de beklemediğimiz bir hamle yaptı. Yani eskiden olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerden irticacı askerleri atmanın adımlarını atmaya karar verdi. Neden peki? Elbette Türk Ordusundan Cemaat üyelerini temizlemek için. Öncelikle Polisleri temizlediler. Sonra yargı cephesinde temizliğe giriştiler. Bürokraside temizleme operasyonu zaten devam ediyor. Şimdi de sıra orduya geldi. Bundan böyle Milli Güvenlik Kurulu Toplantılarında irticai faaliyetlere adı karıştığı tespit edilen muvazzaf askerleri kurulunun gündemine taşıyacaklar. Milli Güvenlik Kurulunun Başkanı olan Başbakan da eskiden olduğu gibi şerf koymak yerine bu sefer kasıla kasıla imza koyacak. Böylelikle eskiden olduğu gibi Türk Ordusundan irticai faaliyetlere adı karışanların Türk Ordusundan uzaklaştırılması adı altında Cemaat Operasyonu yapılmış olacak.
Başbakan bu gidişle ‘’Laiklik elden gidiyor’’ diye yaygara kopartmasa şaşırırım. Çünkü gidişat onu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaştıkça demokrasi rüzgârları esecek gibi görünüyor. Balyoz Davasında yaşanan gelişmelerde buna işaret ediyor. Ne zamana kadar? Elbette bu gelişmeler Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuna kadar sürer. Sonrasında yine kaldıkları yerden aynen devam ederler.08.05.2014
SAİT BALCI