ERGENEKON’DAN ÇIKTIK, SIRA BALYOZ’DA
Silivri duvarları nihayet yıkıldı. Yurtsever aydınlar ve Türk Ordusunun muzaffer komutanları özgürlüklerine kavuşmaya başladılar. Zaten daha fazla tutamazlardı. Halkın öfkesine daha fazla dayanamazlardı. Her şey ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için planlanmıştı. Bunun yanına bir de Cemaatin bitmek tükenmek bilmeyen kini ve öfkesi eklendi. AKP’nin öç alma duygusu zaten baştan belliydi. Böylelikle muhteşem üçlüler büyük bir suç ortaklığına imza attılar. Çıkarları uğruna hak ve hukuku rafa kaldırdılar. Böylelikle Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemiz ayağını başlatmış oldular.
Hatırlayalım. Öncelikle öteden beri Türk Ordusunun kozmik odasından çalmış oldukları savaş tatbikat planlarını ve seminer konuşma kayıtlarını CD’ye kayıt yaparak bulabilecekleri yerlere sakladılar. Askeri darbe ile ilişkilendirebilmek için memleketin arazilerine Türk Ordusunun cephanesinden çalmış oldukları silahları gömdüler. Bazı evlerin tavan aralarına kendi elleri ile el bombaları koydular. Sonra Özel Yetkili Mahkemeleri kurdular. Bu mahkemelerde görev yapacak hâkimleri ve savcıları ayarladılar. Bu mahkemelerde görev yapacak hâkim ve savcıların güvenliğini sağladılar. Artık bundan sonrası çocuk oyuncağıydı. Önceden belirlemiş oldukları yurtsever komutanlara ve yurtsever aydınlara eş zamanlı operasyonlar düzenlediler. Hırsızlardan, tecavüzcülerden ve teröristlerden gizli tanıklar yaptılar. Bundan sonrası da zaten çorap söküğü gibi geldi. Bütün dünyanın gözü önünde Türk Ordusu düzmece darbe planları ile çökerttiler. Komutanlarının tutuklanmasını hazmedemeyen onlarca muvazzaf subay istifa etti. Artık Büyük Ortadoğu Projesinin uygulanması için önlerinde hiçbir engel kalmamıştı.
Bu arada Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Tunus’ta, Mısır’da Arap Baharları yaşandı. Keza Libya’da aynı yalancı baharın kurbanı oldu. Ancak sıra Suriye’ye gelince evdeki hesap çarşıya uymadı. Suriye’de Esat rejimine karşı verilen mücadele başarıya ulaşamadı. Suriye’nin talan edilmesine Rusya ile Çin müsaade etmedi. Bunu gören ABD geri adım attı. ABD uzun bir süre Suriye’yi diplomatik yollardan devirmeye çalıştı. Ancak bu yolla da başarıya ulaşamadı. Ülkemiz üzerinden Esat’la çatışmaya giden teröristler de başarı elde edemediler. Daha aksine Esat her geçen gün ülkesine hâkim olmaya başladı. Başbakan ile ABD’nin arası tam bu noktada açıldı. Çünkü Başbakan Suriye’ye karadan müdahale etmek istiyordu. Bu amaçla Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Milliyetçi Hareket Partisinin de desteği ile savaş tezkeresi çıkartmıştı. Ancak ABD, Suriye sorununu Rusya ile diplomatik yöntemlerle çözme girişiminden dolayı Başbakan’ın önerisini kabul etmedi. Bu arada Mısır’da İhvan rejimi çöktü. ABD, Mısır’da yönetime el koyan Genel Kurmay Başkanı Sisi’yi tanımasıyla birlikte Başbakan’ı Büyük Ortadoğu Projesinden dışlamış oldu. Böylelikle Başbakan için de geri sayım başlamış oldu.
Diğer taraftan iktidar partisinin ülkemiz ortakları ‘’Açılım Politikaları’’ yüzünden birbirlerine girdiler. Cemaat bu amaçla Oslo ve İmralı tutanaklarını basına sızdırarak Başbakan’ın ülkeye yapmakta olduğu ihaneti gözler önüne serdi. Büyük Ortadoğu projesinden dışlanan Başbakan bu seferde Cemaat tarafından dışlandı. İktidarın suç ortakları aralarındaki sorunları çözemeyince birbirlerine vurmaya başladılar. Başbakan Cemaatin dershanelerini kapatma yolunda adım atınca Cemaat da boş durmadı. Bakan çocuklarının adların da karışmış olduğu 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunu başlattı. Bu soruşturmanın patlak vermesinden sonra artık geriye dönüş yoktu. Başbakan Cemaate yakın olan polisler ile savcıları dağıtırken Cemaat de daha önceden kayda almış olduğu ses kayıtlarını piyasaya sürmeye başladı. Ne olduysa işte bu aşamada oldu. Başbakan yolsuzluk ve Rüşvet skandalından paçaları kurtarmak için Cemaate karşı savaş açtı. Türk Ordusunu ve yurtsever aydınların esir alınırken sanki kendi parmağı yokmuş gibi Orduya kumpas kurulduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. İçeride suçsuz insanların yattıklarını kabul etti. Bu amaçla Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun girişimi ile uzun tutukluluk süreleri ile ilgili yasa düzenlendi. İlgili yasayı Cumhurbaşkanının imzalamasıyla birlikte de Türk Ordusunun vatansever komutanlarına ve yurtsever aydınlara özgürlük yolu açılmış oldu.
Mustafa Balbay bu süreçten önce örgütlüğüne kavuştu. Anayasa Mahkemesi yapılmış olan bireysel başvurular neticesinde Ergenekon Davalarında gerekçeli kararın daha yazılamamış olmasını bir hak ihlali olarak yorumladı ve Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un özgürlüğü için ilk adımını attı. İlker Başbuğ’un tahliyesini Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ve diğerleri izledi. Böylelikle Ergenekon Davası çökmüş oldu. Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü hedef alan ihanetlerin sonu gelmiş oldu. Ülke şimdilik Büyük Ortadoğu Projesine bir Irak gibi, bir Mısır gibi, bir Tunus gibi ve bir Libya gibi yem olmaktan kurtulmuş oldu. Ülkeye bugüne kadar yaptıkları ihanetler de başarıya ulaşamamış oldu. Türk Ordusunun vatansever komutanlarının özgürlüklerine kavuşmaları bu yüzden önemlidir. Yurtsever aydınlarımızın tutsaklıklarının sona ermesi bu yüzden anlamlıdır. Bu tahliyeler hem kendi özgürlükleri açısından önemlidir hem de Ülkemize kurulan kumpasların uğradığı başarısızlıklar açısından önemlidir.
Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemiz ayağının çökmesiyle birlikte başta Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Merdan Yanardağ, Hasan Iğsız, Şener Eruygur, Yalçın Küçük, H.Attila Uğur, Mehmet Ali Çelebi, Alaattin Sevim, Levent Göktaş, Kemal Kerinçsiz ve Doğu Perinçek’in özgürlüklerine kavuşmalarından dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum. Özgürlüklerine kavuşan yurtsever aydınlarımızı, bugüne kadar Silivri zindanlarında başlarını eğmeden dimdik Türk Milletini temsil ettikleri için de ayrıca yürekten selamlıyorum. 12.03.2014
SAİT BALCI