ERDOĞAN OPERASYONUN DIŞINDA KALAMADI
‘’ERDOĞAN OPERASYONUN DIŞINDA KALABİLİR Mİ’’ başlıklı yazımı okuyanlar, Erdoğan’ın ABD’ye kafa tutamayacağına ilişkin öngörümü hatırlayacaklardır. Yazmış olduğum bu makalede Erdoğan’ın ABD’nin yörüngesinden çıkamayacağını, çıktığı takdirde de geçmişte ANASOL D hükümetinin başına gelenlerin aynı şekilde kendi iktidarının başına da geleceğine değinmiştim. Erdoğan tercihini yaparken bu duruma göre hareket edeceğini söylemiştim. Erdoğan iktidara geldiğinden bu yana belki de ilk defa böylesine köşeye sıkışmıştı. Kaçacağı yer de maalesef yoktu. Yani anlayacağınız Erdoğan iki arada bir derede kalmıştı. Bu kısırdöngüden çıkabilmesi için bir tercihte bulunması gerekiyordu. Fakat rehine krizi de bir nevi elini kolunu bağlıyordu. Nihayetinde geçen hafta sonu yapılan uzun pazarlıklar sonucunda IŞİD’in rehineleri serbest bırakması, Erdoğan’ın ABD’ye karşı ileri sürdüğü bahanelerin son bulmasına neden oldu. Dolayısıyla Erdoğan, önceki makalede de söylediğim gibi, iktidarının dağılmasını göze alamadığı için ‘’ABD’nin operasyonunun bölgedeki terör örgütlerine yönelik olumlu bir adım olarak görüyoruz’’ diyerek ABD’nin isteklerine boyun eğmek zorunda kaldı. Yani ABD’ye daha fazla direnemeyeceğini böylelikle itiraf etmiş oldu.
Peki, Erdoğan bu noktaya nasıl geldi? Cidde’de düzenlenen toplantı sonrasında hazırlanan bildiriye imza atmaması ne demek oluyordu? ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in ve Kerry’nin devreye girmesine rağmen ikna olmayan Erdoğan şimdi nasıl oldu da ABD’ye evet dedi? Önceki tutumu ile şimdiki tutumu arasındaki farklar nelerdir? Yoksa gelişen bütün bu olaylar bir oyundan ibaret miydi? İsterseniz şimdi bu sorulara hep beraber yanıt arayalım. Sonuçta Erdoğan zaten bilinmeyenli bir denklem değil. Öyle ya da böyle Erdoğan’ı çözmek hiç de zor değil.
Erdoğan’ın öncelikli sorunları arasında rehine krizinin olduğunu söyleyeyim. Bu kriz öteden beri zaten Erdoğan’ın elini sürekli zayıflatıyordu. IŞİD’i her ne kadar da desteklemiş olsa da rehine krizini bu ilişkiye rağmen çözemiyordu. Kaçak petrol ortaklığına rağmen çözemiyordu. Irak’ta ve Suriye’de yaralanan IŞİD militanlarını ülkemizde tedavi ettirmesine rağmen çözemiyordu. Yine bu teröristlere silah ve mühimmat yardımı yapmasına rağmen çözemiyordu. Çünkü IŞİD Erdoğan’ın elini kolunu bağlamıştı. IŞİD’in Irak ve Suriye sınırına yakın olması da ayrı bir dezavantajdı.
Diğer taraftan ise Erdoğan’ı ABD’de sıkıştırıyordu. ABD bir an evvel Erdoğan’ı ikna edip IŞİD’in Irak’ta Kürt bölgesine doğru ilerlemesini önlemek istiyordu. Bu yüzden ABD, ilk önce eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone’yi devreye soktu. Ricciardone, Erdoğan’ın Suriye’de Özgür Suriye Ordusu yerine El Kaide’nin bir kolu olan El Nusra Cephesini desteklediğini söyledi. Arkasından Kerry, ABD’de basının karşısına geçtiği bir toplantıda Erdoğan’ı, İŞİD ile beraber Irak’ta kaçak petrol satmak ile suçladı. Tüm bu gelişmeler Erdoğan’ı olağandan daha fazla köşeye sıkıştırdı. Erdoğan artık o saatten sonra başına gelecekleri çok iyi bildiği için en kısa süre içinde ABD’nin çizgisine gelmesi gerektiğinin farkına vardı. Hatta IŞİD’e yapılması planlanan operasyonlara Katar ve Suudi Arabistan’ın da destek vermesi Erdoğan’ın İslami çevrede de yalnız kalmasına yol açtı. Bu durum elbette Erdoğan için sürdürülebilir bir politika değildi. Hatta bölgede yalnızlaşan Erdoğan daha fazla iktidarını da koruyamazdı.
Erdoğan bu yüzden IŞİD’in elinde bulunan rehineleri acil olarak geri almak zorunda kaldı. Milli İstihbarat Teşkilatı aracılığı ile her türlü pazarlıkları yaptırdı. Sonuç olarak geçtiğimiz hafta sonu IŞİD’in rehineleri serbest bırakması sonucu üzerindeki büyük bir yükü kaldırdı. Bundan sonra artık sıra ABD’nin isteklerine gelmişti. Bunun için de yeni oluşan koalisyonda kendisine verilecek görevleri üstleneceğinin sinyalini verdi. Erdoğan, dün de bu durumu teyit etti. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’de IŞİD’e yapılacak operasyonlarda ülkemizin en sıralarda yer alacağını söyledi. Artık ileri ki günlerde de IŞİD’e karşı yapılacak operasyonlarda ülkemize düşen görevin ne olduğunu tam olarak göreceğiz.
Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.24.09.2014
SAİT BALCI