DIŞ GÜÇLER
Dış Güçler, söylemi ABD / FETÖ darbe girişimiyle başladı ve döviz kurlarının artmasıyla birlikte devam etti. Şimdi ise yeni bir sürece girdik. Bu süreçte yabancı yatırımcılara güven ortamı yaratmak ve dış borç almak için ABD’li McKinsey şirketi ile denetim anlaşması yapıldı. Yani anlayacağınız bu yeni süreçte ‘’Dış Güçler’’ söylemi yerini yabancı yatırımcılara güven ortamı yaratmak amacıyla ‘’Pak Güçler’’e dönüşmüş oldu. Aslında ‘’Dış Güçler’’ile ‘’Pak Güçler’’ aynı zihniyet ama görünen lüzum üzerine şimdilik bu sürece girildi. Yarından sonra yine ‘’ Pak Güçler’’ Dış Güçler’’e dönüşebilir. Çünkü ne de olsa biz AKP politikalarının günlük olarak değiştiği bir ülkede yaşıyoruz.
‘’Dost Güçler’’ den Dış Güçler’’e ve ‘’Dış Güçler’ ’den Pak Güçler ’’e nasıl geldik, biliyor musunuz? Aslına bakarsanız ABD hiçbir zaman ne ‘’Dost güçler’’di ne de ‘’Pak Güçler’’di. ABD her zaman dış ve düşman güçlerdi. Ancak AKP on altı yıllık iktidarın ardından ABD’yi işine geldiği zaman ‘’Dost güçler’’, işine gelmediği zaman da ‘’Dış Güçler’ olarak tanımlayarak iktidarını devam ettirmesini bildi. Doğrusunu söylemek gerekirse bu konuda da başarılı oluyor. Eğer AKP bu konuda başarısız olmuş olsaydı bugüne kadar seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkamazdı. Son seçimlerde Meclis çoğunluğunu kaybedeceğini çok öncesinden öngördüğü için yeni bir hamle ile Başkanlık Sistemi’ne geçti. Artık uzunca bir süre de böyle idare edecek. Sonrasında yine yeni bir hamle yaparak iktidarını devam ettirmeye çalışacak. Ana Muhalefetin başındaki lidersizlik maalesef işte böyle sonuçlara yol açıyor. Bu durumu öngörmek için sanıyorum âlim filan olmaya da gerek yok. Bu öngörüyü sokaktaki vatandaş bile anladı ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultay delegeleri ile Milletvekilleri maalesef anlayamadı. Anlanmaya çalışanlara da Olağanüstü Kurultay’ı toplama sürecinde baskı yapıldı. Genel merkez tarafından tekrar aday yapılan milletvekillerinden bazıları da ülkenin gidişatını düşünmek yerine maalesef Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu düşünmek zorunda kalınca AKP’nin yerel seçimler öncesinde ülkeyi yönetememesine rağmen eli yeniden güçlenmiş oldu.
Yerel seçimler öncesi AKP’nin yeniden güçlenmiş olması mevcut politikaların da güncellenmesine neden olacak. Çünkü bir ABD şirketi olan McKinsey danışmanlık şirketi ile yapılan sözleşmenin içeriği salt ekonomiyi denetlemekle kalmayacak. Bu şirket hükümetin ekonomi politikalarını denetlemekle birlikte hükümetten yeni adımların atılmasını isteyecek. AKP önerilen bu adımları atmasına atacak ama ortada başka bir sorun var. O da atılacak olan bu adımlara Bahçeli’nin göstereceği tavırdır. Bahçeli bugüne kadar AKP’nin FETÖ ve PKK Terör Örgütü ile mücadele kapsamında Başkanlık Sistemi’ne bile razı olmuştu. AKP’nin bu terör örgütleri ile mücadele de ne derece samimi olduğu tartışılır ama görünürde bu iki terör örgütü ile mücadele ediyor olmak bugüne kadar Bahçeli’ye yetmişti. Ancak AKP’nin yakın bir zamanda bu yeni sürece evrilmesi Bahçeli ile iplerin kopmasına neden olabilir. Ancak AKP bu süreci yerel seçimler öncesinde başlatması mümkün değil. Çünkü yerel seçimler öncesinde yapılacak bir politika değişimi oy kaybettirebilir. AKP bu yüzden böyle bir riske giremez. Atalarımız bile ‘’ Dere geçerken at değiştirilmez’’ diye boşuna söylememişler. AKP’de yerel seçim sürecinde McKinsey Danışmanlık şirketinin kendisinden istediği adımları atamayacak. Ancak yerel seçimler sonrasında genel bir politika değişikliğine tanıklık edeceğiz.
Yerel seçimler sonrasında başlatılacak bu süreç hiç kuşkunuz olmasın ki ‘’ Pak Güçler’’ süreci olacak. Bu sürece AKP’nin ABD’ye teslim olduğu süreç de diyebiliriz. Dış yatırımcıların güven duymadığı bir ülkeye ABD’li bir danışma şirketi kefil oluyorsa bu durumun hayra yorulacak bir durum olmadığını sanıyorum burada tekrar anlatmama gerek yok. Aklı başında olan her bir vatandaş bu durumu pekâlâ anlayabilir. ABD’li danışma şirketine teslim olmanın faturasının da yine bu ülkenin vatandaşlarına çıkarılacağından hiç şüpheniz olmasın.08.10.2018
