Makaleler

BİZİM DOSTLARIMIZ DA BİZİM İÇİN TOPLANIRLAR MI?

      1 Nisan 2012 Pazar günü Suriye’nin dostları İstanbul’da toplandılar. Birleşmiş Milletlerin ve Arap Birliği’nin özel temsilcisi Kofi Annan’ın planını, bilindiği üzere Suriye’de kabul etmişti. Bu planı Suriye’nin gerçek dostları olan Rusya ve Çin’de destekliyor. Sözde Suriye’nin dostları olarak anılan toplantıya Kofi Annan katılmadı. Rusya ve Çin’in de katılmadığı toplantıda Kofi Annan’ın planına destek mesajı verildi. Bundan böyle Suriye’nin dostlarına, Suriye’nin iç işlerine daha fazla karışmaları istendi. Bu plan çerçevesinde bize de bekle denildi, ama ben planın çok da sağlıklı işleyeceğine inanmıyorum. Çünkü Suriye’nin görünürdeki dostları bu safhada boş durmayacaklardır. Öncelikle içerdeki İrlandalılar kaldıkları yerden bizim ve Vahşi Batı’nın sayesinde silahlanmaya devam edeceklerdir. Yer yer eski kaybettikleri bölgelere silahlı saldırılar düzenleyeceklerdir. Bu sırada her ne kadar Büyük Ortadoğu Projesinin patronu ‘’Kasım Ayındaki Amerika’da yapılacak seçimlere kadar biz bu işte yokuz’’ demelerine rağmen alttan alttan Suriye muhaliflerine destek vermeye devam edecektir. Yani Birleşmiş Milletlerin ve Arap Birliğinin özel temsilcisi Kofi Annan’ın planını ilk olarak ABD’nin desteği ile muhalifler ile görünürdeki dostlar bozacaktır.

Bu arada bizimde Suriye gibi dostlarımız var mıdır? Bu soruya çok yönlü yanıtlar aramaya çalışacağım. Şu an için görünürde pek dostumuz olduğu söylenemez. Hangi taraftan bakarsak bakalım komşularımızın içişlerine burnumuzu sokmamızdan bu yana meydanda pek dost kalmadı. Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik beldesine füze kalkanı kurulmasından bu yana İran ile de ilişkilerimiz pek sağlıklı değil. Bu yüzden İran doğalgaz konusunda da sıkıntı yaratıyor. Enerji Bakanı doğalgaz konusunda farklı arayışlar içerisine girmesi de zaten bu yüzdendir. İran ayrıca Suriye konusunda aldığımız tavır yüzünden ayrıca mesafeli bir duruş sergiliyor.

Suriye ile komşuluk ilişkilerimize baktığımız zaman resmi anlamda dostluk bitmiş durumda. Gayri resmi anlamda ise dostluk artarak ilerliyor. Tabi bu dostluğun hukuki anlamda bir değeri yok. Yarından sonra Beşşar Esad, yaşanmakta olan bu kargaşadan güçlenerek çıkarsa ayvayı yedik. Bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda ciddi bir kriz bizi kapıda bekliyor. Şu an için böyle bir olasılığın gerçekleşmesi zor görünüyor ama yine de Bölge Ülkelerinin bu seçeneği de göz ardı etmemesi gerekiyor. Çünkü Suriye’nin arkasında İran, Rusya ve Çin bulunmaktadır. Özellikle Rusya ve Çin şimdiye kadar gerçekleşen ‘’Arap Baharlarına’’, Suriye’de gösterdiği hassasiyeti göstermemişti. Şu an için devreye Birleşmiş Milletlerin ve Arap Birliğinin özel temsilcisi Kofi Annan’ın girmesi sürecin kısa zamanda sonuçlanmayacağına bir işaret olarak görüyorum. Eğer ABD, Suriye’nin işini bir an evvel bitirmek isteseydi Irak’ta olduğu gibi Birleşmiş Milletleri ortaya sürmezdi. ABD geldiğimiz bu süreci kasım ayında yapılacak Başkanlık Seçimleri yüzünden askıya aldı diyebiliriz. Bu yüzden de Beşşar Esat’ın gidişi şimdilik ertelenmiş görünüyor. İşte benim önemli gördüğüm nokta da burasıdır. Suriye’ye karşı aldığımız tavır yüzünden şimdi Beşşar Esad gidene kadar PKK kozunu yeniden oynamaya başlayacaktır. PKK de bu durumdan yararlanmaya bakacaktır.

Irak ise ilk ‘’Arap Baharını’’ yaşayan Ülke oldu. Saddam’ın devrilmesinin ardından gelen demokrasi hat safhaya ulaşmış durumda. Bu yüzden hemen hemen her gün bu demokrasi aşkına onlarca insan ölüyor. Bir zamanlar bizim kırmızı pasaport verdiğimiz insanlar bugün Arap Baharı yüzünden Devlet Başkanı sıfatına eriştiler. Geçmiş de yaptığımız fedakârlıklar bugün hatırlanmıyor bile. Şimdilerde sanki aynı eşit statüdeymişiz gibi bize zaman zaman kafa bile tutabiliyorlar. Hiç çekinmeden PKK’yı bize karşı koz olarak kullanabiliyorlar. Gelişleri ve gidişleri takdire şayan bir durum arz ediyor. Komşumuz Irak’ın içişlerine karışmamak adına ABD’nin isteği doğrultusunda 25 Şubat 2003’te Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ve tam adı ‘’ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerinin Türkiye’de bulunması için hükümet’e yetki verilmesine’’ ilişkin Başbakanlık tezkeresini 1 Mart 2003 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan oylamada reddetmiştik. Talabani, o dönem Saddam’ın devrilmesi adına içişlerine karışmamızı yürekten istemişti. Ancak şimdi yine Irak’ da bir Arap Baharı estirilmek istense, bu sefer bırakın içişlerine karıştırmayı böyle bir tavır alınması halinde bile Suriye gibi o da PKK kozunu her zamankinden daha fazla oynayacaktır. Irak’la olan ilişkileri bu açıdan değerlendirdiğimiz zaman iyi bir komşuculuk sergilediğimiz hiç söylenemez. Irak, yarın bir gün ‘’Arap Baharı’’ bize de sıçrarsa hiç kuşkusuz karşımızda yer almaktan asla hiç çekinmeyecektir.

Tüm bu olasılıkları gözden geçirdiğimiz zaman, ileriki günlerde zor günlerin bizleri kapıda beklediğini söyleyebiliriz. Dostlarımız olarak gördüğümüz komşularımız mevcut havanın değişmesi ile birlikte bir gün içinde nasıl bukalemun gibi yüz seksen derece dönüş yaptıklarına tanık olabiliriz. Mevcut komşularımızın Suriye’de olduğu gibi ABD’nin çıkarları doğrultusunda bizim içinde toplandıklarına şahit olabiliriz. O zaman, geçen bir yazımda da belirttiğim gibi bize ‘’Sarı Öküz’ün ‘’ hikâyesini hatırlamak düşer.01.04.2012

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title