Makaleler

BAŞBAKAN NEDEN TUTUKSUZ YARGILAMA İSTİYOR ?

Sait Balcı
Başbakan son günlerde militarist bir tutum sergilemeye başladı. Başbakan kimilerine göre saadete geldi, kimilerine göre de üzerinde odaklaşan kara bulutları dağıtmaya çalışıyor. Ancak Başbakan bu tavrını hiç kuşkusuz ABD ile birlikte paralel sergiliyor. Ortaya konan bu irade önceden tasarlanmış ve planlanmış bir iradedir Yani nabza göre şerbet verme durumu. Şimdi isterseniz durduk yerde Başbakan’ın neden bu kadar askerci kesildiğine bir göz atalım.

1-Son günlerde en başta Donanma Komutanlığı olmak üzere asker, Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk ve benzeri davalar la büyük bir moral kaybına uğramıştı. Bir taraftan muvazzaf subaylar diğer taraftan da emekli subaylar elma armut gibi toplanıp zindanlara atıldılar. Kamuoyunda onurları rencide edildi. Bugüne kadar mücadele ettikleri teröristler karşılarına tanık olarak çıkarıldı. Görev yaptıkları bölgelerdeki gerçekleştirmiş oldukları tatbikatlar, darbe planları olarak karşılarına kondu. Ordunun üzerinde oynanan bu oyunlar elbette askerin moralini bozdu. Muvazzaf subaylar, komutanları tek tek içeri alınırken komutanlarına sahip çıkamamanın ezikliğini yaşadılar. Hani bir yerde adaletin bir an evvel tecelli etmesini istemekten başka bir şey yapamaz hale geldiler. Ancak bugüne kadar olan gelişmeler hiç iç açıcı olmadı. Bu moral bozukluğu en üst rütbeliden en alt rütbeliye kadar yansıdı. Tutuklu, emekli ve muvazzaf subaylar içeride isyan ederken görev başında olan subaylar da bu duruma isyan etti. Bu durumu içine sindiremeyen muvazzaf subaylar istifa etmeye başladı. İlk etapta Genel Kurmay Başkanı Işık Koşaner ile birlikte Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit, Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay istifa ettiler. Bu istifalar gelecek istifaların da habercisi oldu. En son olarak Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner istifa etti. Hava Kuvvetlerinde on yıllık mecburi hizmeti tamamlayan pilotlar da istifa etmeye başladılar. Bu tablo hiç kuşkusuz siyasi iktidarın orduyu sindirdiğini ancak orduya hakim olamadığını ortaya koydu. Bugüne kadar yaşanmayan bu durum siyasi iktidarı da huzursuz etti. Yani siyasi iktidar orduyu hizaya getirdiğini zannederken kontrolü elinden kaçırmaya başladığını gördü. Bu duruma elbette seyirci kalınamazdı. Yoksa Başbakan askerin yargılanmasına zaten karşı değildi. Ancak Başbakan kamuoyunda aksi yönde esen rüzgârları dağıtmak istiyordu. Başbakan bu yüzden askere sahip çıkmaya başladı.
2-Askerin kamuoyunda kaybettiği itibar ABD’yi de rahatsız etti. Aslına bakarsanız ordunun hizaya gelmesini en başta zaten ABD istiyordu. Ancak Irak’ın işgali sırasında ABD askerlerini kabul etmeyen Türk Ordusunu ABD’ de zaten istemezdi. Gelinen noktada geçmişte ABD askerlerine kucak açmayan subaylar bin bir düzmece planlarla içeri atılmışlardı. Haklarında da uzun dönemi kapsayan cezalar verilmişti. Hani bir yerde Cumhuriyet’in bekçileri olan Türk Ordusunun muzaffer subayları ordudan uzaklaştırılmıştı. Ancak şimdi sırada Büyük Ortadoğu Projesinin tamamlanamayan ayağı olan Suriye vardı. Suriye’den sonra sıra İran’a gelecekti. Bu durumda sindirilmiş ve ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek moralli bir ordu gerekiyordu. Asker üzerinde tertiplenen oyunların devam etmesi durumunda yarından sonra Suriye ve İran üzerinde etkili olacak bir ordunun kalmaması anlamına geliyordu. Elbette böyle bir durumu ABD’de istemezdi. ABD’de bu yüzden yargının asker üzerindeki baskısının sona ermesini istedi. Başbakan’da zaten bu paralelde askere sahip çıkmaya başladı. Sanki Türk Ordusu üzerindeki sahnelenen oyunları Başbakan ABD ile birlikte Büyük Ortadoğu Projeleri adına icat etmemişler gibi.

3-Sonuçlanan Balyoz Davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yansıyan bölümleri de sıkıntı yaratmaya başladı. Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın tertiplenen Balyoz Davasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmesini buna bir örnek olarak gösterebiliriz. Sonuçlanan Balyoz Davasında iddia edildiği gibi ortada bir örgütün bulunamayışı, davaya delil niteliğinde sunulan CD’lerin sahte çıkması ve gizli tanıkların tecavüzcülerden ve teröristlerden oluşması bu davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülmeye başlaması halinde ülkeye çok büyük tazminatların gelebileceği tahmin edilmektedir. Yargıtay aşamasına gelen bu dava ile ilgili ve sürmekte olan Ergenekon Davası ve Askeri Casusluk Davası tutukluları bu kapsamda değerlendirilmektedir.

İşte Başbakan ABD ile birlikte bu nedenlerden dolayı orduya sahip çıkar gibi görünmeye başladılar. Yani tutuklu askerlerin bir taraftan yargılamasının devam etmesini istiyorlar fakat öbür taraftan da tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesini istiyorlar. İşte şimdi bu planın altyapısını oluşturmaya başladılar. Bu durumda ortada üç seçenek bulunuyor. Birincisi şimdilik niyet ortaya atıldı. Zaten daha önceki yargı paketinde adli kontrol ile tutuksuz yargılamanın önü açılmıştı. Ancak bu yasa yine de son durumu hâkimin takdirine bırakıyordu. Ancak yargı bugüne kadar bu takdir yetkisini bu davalar lehine kullanmadı. Şimdi bu uzun tutukluluk sürelerinin Yargıtay aşamasında çözülmesi umut ediliyor.
Konu Yargıtay aşamasında çözüme ulaşılamazsa yeni çıkacak yargı paketinde son adli kontrol yasasına da el atılacağı sanılıyor. Her ne kadar uzun tutukluluk süreleri ile ilgili bu süreç bu yargı paketleri ile çözülmesi düşünülmüşse de konu, Yeni Anayasa Paketinde ele alınacağı düşüncesi içindeyim. Çünkü Başbakan Muhalefet Partileri ile birlikte müzakere etmekte olduğu yeni Anayasa’nın tahmin edilen süreç içinde tamamlanmazsa alternatif Anayasa Paketinin devreye gireceğini söylüyor. Zaten son günlerde basına yaptığı açıklamalardan da bu anlaşılıyor. Yeni Anayasa’ya Mart ayı sonuna kadar verilen süre bu durumu kanıtlamaktadır. İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden BDP’nin desteği ve CHP ile MHP’den gelecek transferler ile Yeni Anayasanın halkoyuna sunulması planlanmaktadır. İşte halkın önüne getirilecek yeni anayasada uzun tutukluluk sürelerinin çözülmesi hatta tahliyelerin önünün açılmasına yönelik yasa maddesi konularak Yeni Anayasa’nın yüksek oranda kabul edilmesinin önü açılmak istenmektedir. Bu yüzden gerek tutuklu Milletvekillerinin gerekse tutuklu asker, akademisyen, gazeteci ve yazarların salıverilmesi Yeni Anayasa Paketine bağlanmak istenmektedir.
Başbakan’ın tutuklu askerler ve Milletvekillerinin durumu ile ilgili söylemlerini bu kategoride değerlendirmek gerekmektedir. Yoksa Başbakan’ın kamuoyuna yansıtıldığı gibi tutuklu askerlerin yargılanmaları ile ilgili düşüncelerinde gözle görülen kayda değer bir değişim olmamıştır.06.02.2013
SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title