BugünMakaleler

AZİL SÜRECİ VE TRUMP

ABD Temsilciler Meclisi’nde ve 31.10.2019 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump hakkında azil süreci başlamış ve Cumhuriyetçilerin tamamı söz konusu tasarının aleyhinde oy kullanmalarına rağmen tasarı 196 ya karşı 232 oy oranıyla kabul edilmişti. Bu sonuç Başkan Trump için hiçte hayra yorulacak bir durum değildi. Azil sürecine yönelik soruşturmanın kamuoyuna açık bölümü de kongre de başladı. Bu şartlarda Başkan Trump ile gerek Suriye’deki son gelişmeleri, gerekse Temsilciler Meclisi’nin ülkemiz aleyhine aldığı yaptırım kararlarını görüşmek ne kadar doğru oldu, bilemiyorum.

Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesinin ardından kamuoyuna yazılan tehdit mektubunun geri iade edildiği ve ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, 1915 Ermeni olaylarının Senato tarafından “soykırım” olarak tanınmasını öngören bir karar tasarısının oylanmasını bloke etmesinden başka kayda değer bir açıklama yapılmadı. Aslına bakarsanız Başkan Trump’ın yazdığı küstah mektubu geri iade etmek yerine aynı tarz ve terbiye kuralları içinde bir yanıt yazılması gerekiyordu. Çünkü diplomasinin gereği budur. Yarından sonra ABD Başkanı Trump’ın yazdığı küstah mektup hem kayıtlarda, hem de hafızalarda kalacak ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu mektubu geri iade edişi ne diplomasi anlamında, ne de hafızalarda kalacak. Eğer yazılmış olan bir mektubu geri iade etmek diplomasi anlamında geçerli bir yol olmuş olsaydı bugüne kadar birçok lider böyle bir tavrı sergilerdi. Ancak diplomaside yazılı kurallar geçerlidir. Eski Başbakan İsmet İnönü’de dönemin ABD Başkanı Lyn B. Johnson’ın yazmış olduğu mektubu geri iade etmiş olsaydı İsmet İnönü bugün hem ABD Başkanına yanıt veremeyen bir Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçecekti. Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan maalesef ABD Başkanı Trump’ın yazmış olduğu mektubu geri iade ederek diplomasi yönden hem ülkemizi temsil etmekten geri kaldı, hem de tarihe ABD Başkanı Trump’ın yazdığı mektubu yanıtsız bırakan bir Cumhurbaşkanı olarak geçti.

ABD Başkanı Trump’ı azil soruşturmasına maruz kaldığı bir dönemde ziyaret etmek de ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bir an için ülkemizde Meclis çoğunluğunu kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunu düşünün. Böyle bir durumda ABD Başkanı bizim Cumhurbaşkanı ile önemli meseleleri görüşmeye gelir miydi? Ne olacağı belli olmayan bir lider ile kim görüşmek ister? Hem görüşülse ne olacak? Trump yarından sonra azil edilirse yapılan görüşmenin içeriği ne olacak? Azil edilen Başkanın yerine gelen Başkan eski görüşmeye sadık kalır mı? Trump kendisinden önceki Başkan Obama’nın Ortadoğu’da ABD adına aldığı kararları ne derece de uyguladı? Trump Obama’nın İran’a uygulanan ambargoyu kaldırmasını bile kabul etmedi. Diplomasi, yapılan görüşmelerin devamını gerektirir ama günümüzde hangi süper devlet işine gelmeyen anlaşmaları devam ettiriyor? Günümüzde devletlerarası diyalogda maalesef söylem eylem birliği diye bir şey kalmadı. Güç kimin elinde ise maalesef haklı da o oluyor.

ABD Başkanı ile gündemde yer alan diğer önemli konularda da bir ilerleme kaydedilememesi yapılan bu görüşmenin işlevsiz kalmasına neden oldu. Örneğin PYD, yapılan anlaşmaya göre çekilmesi gereken bölgeden tam olarak çekilmemiş ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harekât sonrasında söylediği gibi yeni bir hareket yapılabilecek mi? Peki, Doğu Akdeniz konusunda haklılığımızı kabul edildi mi? Bu soruların yanıtı oldukça önemlidir. Mesela CIA’nın da terörist olarak rapor ettiği Mazlum Kobani kod adlı Şahin Cilo’nun yakalanıp ülkemize teslim edilmesi konusunda Trump ikna edilebildi mi? Her şeyden evvel PYD’nin terörist bir yapılanma olduğu konusunda ABD ikna oldu mu? ABD bundan böyle PYD’ye Tır’lar dolusu silah vermeyi bırakacak mı? Bugüne kadar vermiş olduğu silahları geri toplayacak mı? Halkbank Davasında bir gelişme yaşandı mı? FETÖ ülkemize geri iade edilecek mi? Yapılan görüşmelerde bir ilerleme kaydedilemediği gibi bir de S- 400 konu var elbette. Trump’ın S-400 konusunu gündeme taşımasının anlamı bu konunun ABD açısından henüz bitmediği anlaşılıyor. Dolayıyla bu konu yine gündeme geldiğine göre ülkemiz aleyhine alınmış olan yaptırımların kaldırılması da bu aşamada söz konusu değil tabi.

ABD ile yapılan görüşmeleri hangi açıdan değerlendirirseniz değerlendirin, sonuçta elle tutulur gözle görülür bir kazanım elde edilemediği net bir şekilde ortaya çıktı. Bu görüşmenin ülkemiz açısından olumlu sonuçlanmayacağı yazılan mektuba yanıt bile verilememesinden belliydi. 18.11.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title