Academıa

YENİ DÜNYA DÜZENİ YENİDEN ŞEKİLLENECEK

Egemen bir devlet için güvenlik şemsiyesinin ne kadar önemli olduğunu sanırım yazmama gerek yok. Esasen kurulduğu yıllardan bu yana ayakta kalan devletler kurdukları güvenlik şemsiyesinin varlığına borçludurlar. Bu düzende güvenlik şemsiyesini kuramayan bir devlet maalesef yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur.

Egemen devletler güvenlik şemsiyesini kimi zaman kendileri, kimi zamanda bağlı bulundukları kuruluşlar vasıtası ile yerine kurarlar. Sonuçta her iki koşulda aynı kapıya çıkar. Ancak bağlı bulunulan örgüt günden güne güç kaybediyorsa bu durumda ek önlemler almak gerekir. Bu önlemlerin en başında kendi güvenlik şemsiyelerini kurmaları gelir.

Avrupalı devletler uzun zamandan beri NATO sayesinde güvenlik şemsiyesi altındaydılar. Bugün de halen bu güvenliğin altında bulunuyorlar. Ancak öte yandan da NATO günden güne eski varlığını ve gücünü kaybetmeye başladı. NATO diğer yandan da Avrupalı devletlerin güvenliğinden çok kendi kurucusu ABD’nin güvenliğine hizmet eder hale geldi. NATO için Avrupa’nın güvenliği de elbette önem arz ediyor ancak diğer yandan da asıl ABD’nin çıkarları adına varlığını devam ettiriyor.

Çin Faktörü
Bugünün şartlarında esasen Avrupalı ülkeleri tehdit eden bir ülke yok. Ancak günden güne gelişen bir Çin var. Ve bu Çin ekonomik yönden ABD’yi yakaladı. Diğer taraftan da Hindistan’ın ekonomisi her geçen gün daha da büyüyor. Esasen ekonomisi güçlü olanın siyasi gücü de güçlü olur. Çin gelecek yıllarda gelişen ekonomisi ile daha da etkin bir ülke haline gelecek. Böylelikle ABD güçlü ekonomisi sayesinde elde ettiği konumu kaybedecek.

Rusya Faktörü
Sovyetler Birliği’nin mirasını alan Rusya’da önemli bir güç haline geldi. Dün Irak’ın işgaline ses çıkaramayan Rusya bugün Ortadoğu’da etkin hale geldi. Rusya bir taraftan NATO şemsiyesi altına girmeye hazırlanan ve kendi vatandaşlarına baskı politikası uygulayan Ukrayna’ya askeri bir harekât başlattı, diğer yandan da Suriye’nin parçalanmasına müsaade etmeyerek bu ülkenin daveti üzerine askeri personel gönderdi. Bugün Suriye Irak gibi parçalanamamış ise bunu Rusya’ya borçludur. ABD Suriye’yi işgal etmesine rağmen Rusya engelini aşamadığı için bu ülkeyi tam olarak parçalayamadı.

NATO Faktörü
NATO 04.04.1949’da kurulduğunda 30.12.1922 tarihinde kurulan Sovyetler Birliği vardı. Bu sebeple NATO Avrupalı ve Asyalı ülkelerin güvenliğini sağlamak için değil, Sovyetler Birliği’nin genişlemesini önlemek için kurulmuştu. Sovyetler Birliği ileriki süreçte genişlemesini sürdürür ise ABD’nin geleceği tehlikeye girecekti. Dolayısıyla ABD’nin yeni gelişen bir dünyada herhangi bir hükmü olmayacaktı. Dünya’ya sosyalizm egemen olacaktı. ABD bu sebeple bir hamle yapma gereği hissetti. Sovyetler Birliği’nin etkisine girmemiş ülkeleri korumak maksadı ile Sovyetler Birliği’nin genişlemesini önlemek için NATO’yu kurdu. NATO’ya üye olan ülkeler vasıtası ile Sovyetler Birliği’nin genişlemesini önledi.

Varşova Paktı Faktörü
NATO’nun kurulmasından sonra Sovyetler Birliği de üye devletleri NATO tehdidinden korumak maksadıyla 14.05.1955 tarihinde Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Demokratik Almanya, Macaristan, Polonya, Romanya ile Varşova Paktı’nı kurdu. Paktın amacı NATO’ya karşı dostluk, iş birliği ve karşılıklı yardım antlaşmasıydı. Ancak Varşova paktı gelişen olaylar nedeniyle 01.07.1991 tarihinde kapandı. Sovyetler Birliği ‘de Mihail Gorbaçov ve Boris Yeltsin tarafından 25.12.1991 tarihinde dağıtıldı. Sovyetler Birliği’nin mirasını bugün Rusya Federasyonu devam ettiriyor.

NATO, Sovyetler Birliği’nin dağılmış olması ve Varşova Paktı’nın kapanmış olmasına rağmen kendisini feshetmedi. NATO salt Sovyet tehdidine karşı Avrupalı ve Asyalı devletleri korumak maksadıyla kurulmuş olsaydı NATO ‘da kendisini feshetmiş olacaktı. Ancak NATO Sovyetler Birliği’nin genişlemesini önlemek için kurulmuştu. ABD Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO’yu kendi amaçları doğrultusunda kullanmak maksadı ile devam ettirdi. Bugünün şartlarında NATO ülkelerini tehdit eden bir ülke yok. Ancak NATO ülkelerini kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı sürdüren bir ABD var.

Avrupa Ordusu Faktörü
Avrupalı ülkeler sözde Rusya tehdidine karşı Avrupa Ordusu fikrini 2017 yılında ortaya atmışlardı. Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda Avrupa Ordusunun kurulmasının gerektiğini ortaya koyan devletlerdi. Bu ülkelerin öncülüğünde Avrupa Birliği’nin bir parçası olan Permanent Structured Cooperation ( PESCO ) Avrupa Birliği üyelerinin Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarının 14.11.2017 tarihindeki Brüksel toplantısında imzalandı. Ancak anlaşmayı Portekiz, Malta, İrlanda ve Danimarka imzalamadılar.

Avrupa Ordusunun alt yapısını oluşturacak Kalıcı İş birliği Anlaşmasının asıl amacı, Avrupa ülkeleri arasında ekonomik ve kültürel iş birliğini sağlamak ve herhangi bir saldırı durumunda karşılıklı yardımlaşmayı sağlamaktır. Bu anlaşma bir Avrupa Ordusu değildir ama yine de üye ülkelerin herhangi bir tehlike ile karşılaşması durumunda bu tehlikeye karşı birlikte karşı durma ve güç birliği yapma durumudur. Bu sebeple bu anlaşma Avrupa ülkelerini koruyan bir güvenlik anlaşmasıdır. Aynı zamanda bu anlaşma, üye ülkelerin savunma anlamında kabiliyetlerini geliştirmek ve AB ülkelerinin askeri deneyimlerini geliştirmektir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2018 yılında Avrupa Ordusu hakkına şu açıklamayı yaptı.

“Gerçek bir Avrupa ordusuna sahip olmadıkça Avrupalıları koruyamayacağız. Tehditkâr olabileceğini gösteren ve sınırlarımıza dayanmış bir Rusya’ya karşı, daha egemen, ABD’ye bağımlı olmayan ve tek başına kendini savunan bir Avrupa’ya ihtiyacımız var”

Keza dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel de şu açıklamayı yapmıştı.

‘’ABD ve İngiltere’ye “Başkalarına tümüyle güvenebileceğimiz zamanlar bir parça geride kaldı. Son günlerde bunu deneyimledim”

Almanya’nın eski Sosyal Demokrat Partili Başbakanı Gerhard Schröder, ABD’nin Berlin Büyükelçisi’nin Alman hükümetine emir veren açıklamalarını, Washington’ın ticaret politikalarını ve Avrupa’ya karşı sergilediği ‘işgalci’ tavrı sert dille eleştirdi.

“Bize işgal edilmiş bir ülke olarak davranılmasına tahammül edemeyiz.Amerikan büyükelçinin yaptıklarını izlerken, kendisini ABD’nin egemen bir ülkedeki büyükelçisi olarak değil de işgalci bir ordunun subayı olarak gördüğü izlenimine kapılıyorum”

Avrupa Ordusu ile ilgili yapılan girişimlerden herhangi bir sonuç ortaya çıkmadı. Çünkü Avrupalı ülkeler NATO’ya rağmen Avrupa Ordusu kurabilecek bir cesaretleri yoktu. Bugüne kadar NATO’ya alternatif olarak Avrupa Ordusu fikrini ortaya atabilmişlerdi ama ABD’ye rağmen böyle bir adımı atacak güçleri yoktu. Çünkü bugüne kadar güvenliklerini tehdit eden bir ülke olmadığı için kendi başlarının çaresine bakma gereği duymamışlardı. Arkalarında her zaman NATO ve ABD vardı. Bu sebeple hiçbir zaman bir ordu kurma deneyimine sahip olamadılar.

NATO bugüne kadar Avrupalı ülkelerin güvenlik ihtiyacını karşılama konusunda gerçek anlamda bir garanti vermiş olsaydı bu liderler Avrupa Ordusu fikrini ortaya atmamış olacaklardı. Ancak NATO bir gün bugünkü işlevini kaybedecek. Keza ABD’de mevcut gücünü kaybedecek. Bu gelişmeler ABD’li yeni başkanlarının yeni stratejileri veya ABD’nin gelişen çok kutuplu dünya düzeninde bugünkü işlevini kaybetmesiyle gelişecek. Dolayısıyla Avrupalı ülkelerin güvenlik sorunu yine ortaya çıkacak. Avrupalı ülkeler kendi ayakları üzerinde duramadıkları sürece güvenlik sorunları hiç bitmeyecek.

Bugün NATO’ya üye olmayan ülkeler bile kendi ayakları üzerinde duruyorlar. Bu ülkeleri ne Rusya ne de Çin tehdit ediyor. Dolayısıyla bu ülkeler egemen bir devlet olarak varlıklarını devam ettiriyorlar. Bu ülkeler diğer taraftan da ne NATO’nun ne de ABD’nin emirlerini yerine getirmek zorundalar. Dolayısıyla NATO ve ABD sonrası gibi bir endişeleri de yok. Oysaki Avrupalı ülkelerin NATO ve ABD sonrası gibi bir endişeleri var. Henüz kendi ayakları üzerinde durabilecek bir güçlü orduları da yok. Avrupa Ordusu’nu da kuramamış durumdalar. Dolayısıyla bu ülkeler NATO sonrası büyük bir şok geçirecekler. Eskisi gibi sırtlarını NATO’ya ve ABD’ye dayayamayacaklarından mazlum devletler üzerinde etkileri de kalmayacak. Bugüne kadar ortaya sürdükleri sözde demokrasi kriterlerinin de hiçbir hükmü kalmayacak.

Avrupalı ülkelerin eski işlevini kaybedecek NATO ve ABD sonrası konumları kendileri açısından olumlu sonuçlar doğurmayacağı aşikardır. Ancak bugüne kadar ABD ve İngiltere kadar olmasa da mazlum devletler üzerindeki etkilerini kaybedecek olmaları olumlu gelişmelerin yaşanmasına vesile olacak.

İleriki bir süreçte ABD ile birlikte İngiltere’nin eski güçlerini kaybetmesiyle çok kutuplu dünya düzeni resmen kurulmuş olacak. Esasen çok kutuplu dünya düzeni resmen olmasa da halen bu yönde hızla ilerliyor. Bu gelişmeleri ne ABD ne NATO ne de Avrupalı ülkeler engelleyebilir. Bugün Rusya, Çin, Hindistan yeni dünyanın belirleyici kutupları olacaklar. Dahası dünyaya gerçek anlamda bir denge gelmiş olacak. 14.05.2024

https://www.academia.edu/119048652/YENI_DUNYA_DUZENI_YENIDEN_SEKILLENECEK

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title