Academıa

YİNE YENİDEN İMRALI GÖRÜŞMELERİ

Günümüzde İmralı görüşmeleri olarak adlandırılan PKK Terör Örgütü ile yapılan görüşmelerin başlangıcı Oslo görüşmeleridir. Bu görüşmeler hiç kuşkusuz devlet ile terör örgütü arasında yapılan görüşmelerdir. Esasen egemen bir devlet terör örgütü ile müzakere yerine mücadele yapmalıdır. Müzakereyi ancak ve ancak terör örgütüne mağlup olmuş ülkeler yapar.

Oslo Görüşmeleri Avrupalı parlamenterlerin gözetiminde ve arabuluculuğunda Norveç’in Oslo kentinde yapıldı. Oslo Görüşmelerine Türk Heyetini MİT, PKK Terör Örgütünü de Sabri OK, Mustafa Karasu, Zübeyir Aydar temsil ettiler.

Oslo Görüşmeleri ilk olarak 03.09.2008 tarihinde Norveç’in Oslo kentinde garantör devletlerin arabuluculuğu ile başladı. İkinci Oslo Görüşmesi 12.03 2009, Üçüncü Oslo Görüşmesi 22/23Mayıs 2009, Dördüncü Oslo Görüşmesi 01.07 2009, Beşinci Oslo Görüşmesi ise 13.09.2009’da yapıldı. 6. Oslo Görüşmesi 2 /3 Mayıs 2010 tarihinde, 7. Oslo Görüşmesi 2010 yılının Mayıs ile Ağustos ayları arasında, 8. Oslo Görüşmesi Ağustos 2010’da 9. Oslo Görüşmesi Ocak 2011’de, 10. Oslo Görüşmesi 12 / 13 Mayıs 2011’de ve 11. Oslo Görüşmesi 05.07.2011 tarihinde yapıldı.

İmralı görüşmeleri de Oslo Görüşmeleri gibi Açılım Sürecinin kayıt altına alınmış görüşme belgeleridir. Öyle ki bu görüşmeler devletin bilgisi ve denetimi altında yapılmıştır. Diğer bir deyimle Açılım Süreci kapsamında PKK Terör Örgütü ile ilgili yapılmış olan tüm görüşmeler devletin izni ve bilgisi dâhilinde yapılmıştır.

Devletin gerek Oslo görüşmelerine gerekse İmralı görüşmelerine izin vermesindeki temel amaç, ülkenin Açılım Süreci vasıtasıyla Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemiz ayağını harekete geçirmektir. Bu nedenle bu süreçte aktif rol alan ve üstlenen tüm kişiler emperyalist ülkelerin başlatmış olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ne hizmet etmişlerdir. Yoksa var olan bir devletin içinde yeni bir devlet kurma projesi başka türlü açıklanamaz.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin Amacı Türkiye’yi Bölmektir.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin genel amaçlarını incelediğimiz zaman ülkemizde yürütülen Açılım Süreci ile tıpa tıp uyuştuğunu anlayabiliriz. Uygulanmakta olan projeye neresinden bakarsanız bakın, hep aynı kapıya çıkar. Bölge ülkeleri arasında uygulanmakta olan projeler zaman ve strateji açısından farklılık gösterebilir. Çünkü her bir ülkenin kendine göre kırmızıçizgileri vardır. Bu kırmızıçizgileri görmezden gelerek hareket edemezsiniz. Zaten böyle bir girişim bir çuval incirin heba olmasına neden olur. Bu nedenle projeye dâhil edilen ülkelerin hassasiyetleri ön planda tutulur. Bu hassasiyetlere göre plan ve program yapılır.

Açılım sürecinin başarıya ulaşması için 03.01.2013 tarihinden 29.11.2014 tarihine kadar toplam 24 İmralı görüşmesi gerçekleştirildi. AKP iktidarı oy kaybetmeye başlayınca süreci dondurmaya karar verdi. Yoksa iktidarını kaybediyordu. Şimdi aynı süreç yeniden başlatıldı. Bu sürecin diğer süreçten farkı ise ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin de sürece dahil edilmiş olmasıdır. Yani Cumhur İttifakı yine oy kaybına uğrarsa bu sefer ana muhalefet partisinin de oy kaybına uğraması planlanmıştır. Yani süreç başarıya ulaşırsa kazanan Cumhur İttifakı olacaktır. Yok eğer süreç yine başarısız kalırsa kaybeden Cumhur İttifakının yanında Cumhuriyet Halk Partisi de olacaktır.

Egemen bir devlet küresel güçlerin icat ettiği terör örgütlerine karşı mücadele etmek zorundadır. Çünkü küresel güçlerin icat etmiş olduğu terör örgütleri üniter devletleri çökertme amacına hizmet ederler. PKK Terör Örgütü’nün de görevi budur. Yoksa PKK Terör Örgütü’nün yasal bir bütçesi yok. Küresel güçler bu terör örgütüne destek vermedikçe bu terör örgütü ayakta dahi kalamaz. Dolayısıyla PKK Terör Örgütü ile masaya oturmak demek aslen ABD ile masaya oturmak demektir. ABD istediklerini normal şekillerde kabul ettiremez ise terör örgütleri vasıtası kabul ettirmeye çalışır. Bugün PKK Terör Örgütü ile masaya oturmanın gerçek anlamı budur.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağı harekete geçmemiş olsaydı ne IŞİD denen terör örgütü olacaktı ne de yüzlerce Suriye vatandaşı yaşamını kaybetmiş olacaktı. IŞİD bugün halen daha varlığını devam ettiriyor. Çünkü misyonunu daha tam olarak tamamlamadı. IŞİD Suriye’de SDG, İran’da PJAK özerkliğini ilan etmedikçe misyonunu tamamlayamaz. Çünkü bu terör örgütünün yaşam kaynağını ABD sağlıyor. Siz ABD’den mali ve askeri destek almadan bu terör örgütünün ayakta kalabileceğine inanıyor musunuz? İŞİD ilk etapta Suriye’de YPG’nin belirli bölgeleri ele geçirmesini sağlamak için öncelikle bu bölgeleri ele geçirdi. Sonrasında sözde SDG’ye işgal ettiği yerleri teslim etti. Bu bir oyundu ve ABD bu oyunu çok güzel oynadı. Sonrasında YPG’yi IŞİD’i Suriye’den temizlediği için kahraman ilan ettiler. Yani tiyatroyu kendileri kurguladılar ve kendileri oynadılar.

SDG Suriye’de Özerkliğini İlan Edecek
Bugüne gelirsek, dün Irak’ta nasıl bölgesel bir yönetim oluşmuş ise yakın bir gelecekte Suriye’de de yeni bir bölgesel yönetim oluşacak. Bunun adımları zaten atıldı. İlk engel Beşar Esat idi ve Beşar Esat İsrail’in de yardımıyla yönetimden uzaklaştırıldı. Esasen Beşar Esat görevde olduğu sürece Suriye’yi yasal olarak parçalamak mümkün olmayacaktı. Irak bile Saddam Hüseyin devrildikten sonra parçalanabildi. Suriye’nin akameti de aynı olacak. Ülkeyi yönetenler her ne kadar Suriye’nin parçalanmayacağını söyleseler de Suriye Beşar Esat’ın devrildiği anda fiilen parçalandı. Suriye’yi HTŞ terör örgütüne devirterek parçaladılar. SDG özerkliğini Suriye’yi kontrol altında tutan HTŞ adlı terör örgütünün himayesinde ilan edecek. HTŞ’nin bu planı engelleyecek maalesef bir şansı da yok. Çünkü kendisi de bir terör örgütüdür. Bu örgütün elebaşısı esasen İŞİD içinde yer alırken ABD’nin himayesi altındaydı. Sonuçta ABD’den destek alırsanız bu ülkenin çıkarları adına hizmet etmekten başka bir misyonunuz olamaz.

PKK Terör Örgütü bugünün koşullarında aslında bitmiş bir konumdaydı. Çünkü bu örgütün elebaşısı İsrail ile barışık değil ve bu ülkenin egemenliğini kabul etmiyor. Ne de olsa kendisini MOSSAD 15.02. 1999 tarihinde Türkiye’ye teslim etmişti. Dolayısıyla PKK Terör Örgütü’nün İsrail ile arası açık. PKK’nın Irak’ta bulunan bölgesel yönetim ile de arası açık. PKK bu sebeple bölgesel yönetim ile yer yer çatışmalara girdi.

ABD PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ettiğinden bu yana bu örgüt güç kaybetti. ABD için asıl mesele Irak’tan sonra Suriye’deki PKK yapılanması idi. Dolayısıyla ABD açısından sıra Türkiye’den önce Suriye’de bulunan SDG ve İran’da bulunan PJAK’tır. Bu yapılanmalar her ne kadar PKK’nın diğer bir kolları olsa da bu yapılanmalar asıl ABD ve İsrail’e yakındırlar. Irak’ta bulunan bölgesel yönetim de İsrail ve ABD yanlısıdır. Ancak PKK’nın kendisi salt ABD yanlısıdır. Bölgede salt ABD yanlısı olmak yetmiyor. Aynı zamanda İsrail yanlısı da olmanız gerekiyor. PKK elebaşısı bugün İsrail’e MOSSAD’ın kendisini Bülent Ecevit’in başında bulunan hükümete teslim etmesinden dolayı ateş püskürüyor. PKK elebaşısı bu sebepten dolayı kendi başına bir devlet kurma hayalindeydi. Ancak İsrail kendisine biat etmeyen bir örgüte özerk bir yönetim kurdurmaz. Bugün Irak’ta bulunan bölgesel yönetim İsrail’e göbeğinden bağlıdır. Keza PKK elebaşısının silah bırakma talimatı verdiği SDG İsrail’e bağlı olduğu için göstermelik de olsa silah bırakmıyor. Suriye’de esasen PKK’ya bağlı YPG değil İsrail’e bağlı SDG vardır.

İran’nın Terör Örgütü PJAK’tır
PKK’nın diğer bir kolu olan İran’daki PJAK’da İsrail’e bağlı bir terör örgütüdür. Bu terör örgütü bu sebeple 12 gün savaşında İsrail’in istemesi halinde İran’a başkaldırabileceğini açıklamıştı. Buradan bölgenin efendisinin İsrail olduğu net bir şekilde anlaşılır. Bu gerçekleri PKK elebaşısı da net bir şekilde görüyor ancak bu koşullarda bu gruplara egemen olamıyor. Çünkü SDG ve PJAK bölgede İsrail’in sözünün geçtiğini biliyorlar ve özerk yönetimleri İsrail’in himayesinde kurabileceklerini düşünüyorlar. Bu sebeple PKK elebaşısının talimatlarını umursamıyorlar. Dolayısıyla gerek SDG’ gerekse PJAK artık PKK’ya bağlı değillerdir. PKK elebaşısı bu yapılanmalara ne kadar hâkim olmaya çalışsa da bugüne kadar başarılı olamadı.

Ülkeyi yönetmekte olan AKP iktidarı da SDG’nin İsrail’e olan yakınlığını biliyor. Bu durumu tersine çevirmek için Terörsüz Türkiye süreci ile SDG’nin PKK elebaşısının himayesine girmesi için çaba sarf ediyor. Çünkü AKP Suriye’de desteklemekte olduğu HTŞ iktidarının bu ülkenin tamamına egemen olmasını istiyor. Eğer HTŞ Suriye’nin tamamına egemen olursa SDG etkisini kaybederek Suriye ordusuna entegre olursa kontrol altında tutmuş olduğu bölgeler Türkiye’nin inisiyatifine girecek. Dolayısıyla AKP iktidarı bir taşla iki kuş vurmuş olacak. Bir yandan PKK’nın Suriye kolu SDG’yi İsrail’in kontrolundan çıkarmış olacak diğer yandan da bu örgütün kontrol etmiş olduğu bölgeleri Türkiye’nin kontrol alanına sokmuş olacak. Böylelikle hem desteklemekte olduğu HTŞ iktidarının önünü açmış olacak hem de İsrail’in Suriye’deki etkisini ortadan kaldırmış olacak. Ancak burada bir sorun var o da İsrail’in hiçbir şekilde Suriye’den elini çekmeyeceğidir. Çünkü Suriye’den elini çeken kaybeder.

AKP iktidarının çok yönlü stratejisinin tutup tutmayacağını ileriki günlerde göreceğiz. Hiç kuşkusuz ABD ile İsrail’in bölge üzerindeki etkisi ne kadar azalır ise bu durum bölge ülkelerinin yararına olur. HTŞ iktidarının bölge barışına vereceği hiçbir katkı olmaz ama bu iktidarın Suriye’de SDG’yi etkisizleştirmesi Suriye’nin parçalanmasını geciktirebilir. Böyle bir olasılık binde bir olsa da insanın kulağına ister istemez hoş geliyor. Ancak bu bir rüyadır. Çünkü ABD ile İsrail Suriye’yi HTŞ’nin kendisine böldürttüler. Ve buradan geriye bir çıkış mümkün değildir. Şurası bir gerçek ki, fiilen bölünmüş bir Suriye fiziken ne kadar geç bölünürse sıra İran’a o kadar geç gelecektir.

AKP’nin Suriye Politikasının Bir Geçerliliği Yok
AKP iktidarının çok yönlü strateji politikasını incelediğim zaman bu yolun her koşulda hedefine ulaşacağını göremiyorum. Esasen AKP iktidarının uygulamakta olduğu çok yönlü politikalar bugüne kadar hedefine hiç ulaşamadı. Eğer bu politikalar hedefine ulaşmış olsaydı bugün bölge üzerinde güçlü bir devlet statüsünde olurduk. Lafımız gerek NATO toplantılarında gerekse Birleşmiş Milletler Örgütü düzeyinde geçerli olurdu. Bugün Gazze’nin neredeyse tamamı İsrail’in kontrolü altında bulunuyor. İsrail kabinesinden çıkan son karara göre de Gazze’nin tamamının kontrol altına alınması kararı çıktı. Eğer Türkiye güçlü bir ülke konumunda olsaydı İsrail bu adımları atamazdı. İsrail yarından sonra bu kararından vazgeçerse bu durum Türkiye’nin caydırıcı konumundan değil Avrupalı ülkelerin rahatsızlığından dolayı olur. Çünkü İsrail üzerinde sadece ve sadece bir nebzede olsa Avrupalı ülkeler etkili olabilir. Bu da o ülkelerin meclislerinde Yahudi üyeler etkili değilse ancak gerçekleşebilir. Yoksa Yahudilerin egemenliğinde bulunan hiçbir Avrupa ülkesi İsrail üzerinde etkili olamaz. Başta ABD’nin İsrail üzerinde etkili olmadığı bir dünyada Avrupalı ülkelerin ne kadar etili olabileceği tartışılır.

AKP iktidarının bölge üzerinde kurmaya çalıştığı denkleme geleyim. Türkiye Kuzey Irak Bölgesel Yönetim ile sıcak ilişkilerini bugüne kadar hiç aksatmadan devam ettirdi. Bu sebeple bölgesel yönetim PKK ile mücadele sürecinde Türkiye’nin yanında yer aldı. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi aynı zamanda İsrail ile de sıcak ilişkilerini sürdürüyor. Bu duruma paralel olarak Türkiye’nin de İsrail ile ilişkileri hiçbir zaman çıkmaza girmedi. Türkiye Gazze olayından dolayı her ne kadar İsrail’e atıp tutuyorsa da ticaret vasıtası ile bu ülkeye destek vermiş oluyor. Tabi bu arada olan Gazze’ye oluyor. Ancak AKP açısından Gazze hassasiyeti İsrail ile ikili çıkarları kadar önemli değildir. Bu durum dün de böyleydi bugün de böyledir.

Sırası gelmişken bir soru sorarak devam edeyim. AKP iktidarı geldiğimiz süreçte misyonunu tamamlamış PKK Terör Örgütü ile neden tekrar masaya oturur? Yanıtlanması gereken soru budur. Çünkü İsrail açısından kendisine biat etmeyen bir örgüt yok hükmündedir. Dolayısıyla bitmiş bir terör örgütünü İsrail’in de tanımadığı bir ortamda büyütmek ne anlama gelir? Dağılma aşamasına gelmiş terör örgütü ile mücadeleye devam etmek gerekirken neden masaya oturulur?

PKK Terör Örgütü bugünün şartlarında Türkiye’de misyonunu tamamlamıştır. Bu örgüt her ne kadar ABD tarafından destekleniyor olsa da İsrail tarafından aynı şekilde desteklenmiyor. İsrail’in desteğini alamayan hiçbir terör örgütünü ABD uzun vadede desteklemez. Çünkü ABD açısından İsrail’in çıkarları önde gelir. Bu durumda geriye iki seçenek kalıyor. Bunlardan birisi YPG ve SDG’yi Suriye ordusuna entegre etmek vasıtasıyla bu yapıların silahsızlanmasını sağlayarak HTŞ’nin Suriye’nin tamamına egemen olmasını sağlamak olur. AKP böylelikle Mısır’da kaybettiği ihvan hükümetinin bir benzerini Suriye’de kurmak vasıtası ile bölge üzerinde söz sahibi olmak istemektedir. Ancak bu durum bölge üzerinde etkili olan İsrail’e rağmen mümkün olacağına dair hiçbir yeterli veri göremiyorum. Çünkü İsrail Suriye’yi bölmek ve parçalamak istememiş olsaydı Beşar Esat’ı iktidardan uzaklaştırmak istemezdi. Esasen ortada Büyük Ortadoğu Projesi var ve bu proje bölge ülkelerinin parçalanmasını öngörüyor. Bu projenin Suriye ayağı gerçekleşti ve son olarak SDG’nin özerkliğini ilan etmesine kaldı. Bu durumu engelleyecek bir ülke ekonomik bakımından güçlü ve tutarlı bir dış politika güden bir ülke olması gerekir. İsrail’in Gazze’yi ve İran’ı bombalanmasına engel olamayan bir Türkiye Suriye’nin parçalanmasına engel olamaz.

Türkiye Suriye’nin parçalanmasına engel olmak istemiş olsaydı en başta Beşar Esat iktidarının yanında olması gerekirdi. İran ile Suriye’nin yanında yer alması gerekirdi. Beşar Esat iktidarını devirmek için ABD ve İsrail ile ortak hareket etmek demek bu ülkelerin HTŞ iktidarını kabul etmeleri anlamına gelmez. Bu ülkeler Beşar Esat iktidarını devirmek için HTŞ’ye destek vermediler. Bu ülkeler Suriye’yi parçalamak için HTŞ’ye destek verdiler. ABD ile İsrail’in gerçek amacını bilmeden bu ülkeler ile ortak hareket edilmez. Devlet aklı geleceği algılayıp ona göre hareket etmeyi öngörür.

AKP Derdi DEM Seçmeninin CHP’ye Oy Vermesini Önlemek
AKP iktidarının PKK Terör örgütü ile tekrar masaya oturmasının asıl anlamı ise 2028 veya daha evvel yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olmasını ve seçilmesini sağlamak için DEM partiyi Cumhur İttifakına bağlamaktır. Bugün itibarıyla DEM Parti her ne kadar itiraz etse de Cumhur İttifakına bağlanmıştır. Bu süreçte PKK elebaşısının Terörsüz Türkiye sürecinden beklediği adımlar Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürecektir. PKK Terör Örgütü ilk etapta göstermelik olarak bıraktığı silahları hiçbir şekilde bırakmasa da bu süreç seçim sürecine kadar beklentilerin gerçekleşmesi umuduyla devam edecektir. PYD ile YPG silah bırakmasalar da durum değişmeyecektir. Çünkü DEM seçmeninin Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayına oy vermemesi önemlidir. Bu seçmen kitlesini ortada bırakmak bile Cumhur İttifakı açısından bir başarı sayılır.

PKK elebaşısının bazı istekleri süreci çıkmaza sokmamak için karşılanacaktır. Ancak bazı istekler de var ki, bu istekler karşılanırsa Türk devleti PKK Terör Örgütü’nün önünde diz çökmüş olacaktır. Terör örgütünün ele başsısı bu isteği 30.05.2005 günü yapılan İmralı görüşmelerinde dile getirmiştir. Görüşme esnasında İmralı’ya giden DEM Parti heyetinden bir üye terörist başına TBMM çatısı altında kurulan komisyonun ayağına gelip gelmeyeceğini soruyor. Terörist başı da bu soruya,

‘’Gelmek zorundalar, Gelmezlerse hepiniz ayağınızı ona göre denk atarsınız. Gelmezlerse savaş riski artar. Beklenen cehennem bu’’

diyerek yanıt veriyor. Bu açıklamaları içine sindiren komisyon üyeleri var mıdır bilemiyorum. Eğer komisyon üyeleri bu açıklamaları içlerine sindirip aynı zamanda PKK Terör Örgütünün elebaşısını dinleyip İmralı’ya giderlerse Türkiye Cumhuriyeti bitmiş demektir.

Normal şartlarda Cumhur ittifakı terörist başsısının tüm isteklerini karşılamaz. Çünkü beklentilerin tamamı karşılarsa Cumhur İttifakının elinde koz kalmaz. Eğer büyük bir değişiklik olmaz ise süreç bu kapsamda ilerleyecektir. Çünkü Cumhur İttifakı için asıl amaç ülkenin sorunlarının çözümü değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olabilmesi ve yeniden seçilebilmesidir. Gerisi abesle iştigaldir. 13.08.2025

https://www.academia.edu/143413089/Y%C4%B0NE_YEN%C4%B0DEN_%C4%B0MRALI_G%C3%96R%C3%9C%C5%9EMELER%C4%B0

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Menu Title