SEÇİM YENİLGİSİNİN NEDENLERİ
14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimleri, Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nde sular henüz durulmuş değil. Gelinen durum itibarıyla Kılıçdaroğlu ’da istifa etmiş değil. İstifa edecek gibi de görünmüyor. Dahası olağan kurultayda yeniden aday olarak koltukta oturmaya devam edecek gibi görünüyor.
Şurası bir gerçek ki, AKP ne kadar Erdoğan’ın partisi ise Cumhuriyet Halk Partisi de o kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisi haline dönüştü. Yoksa Cumhuriyet Halk Partililer bugüne kadar tamı tamamına on dört seçim kaybetmiş bir genel başkana biat etmeye devam etmezlerdi. AKP’liler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ne kadar biat ediyorlarsa Cumhuriyet Halk Partililer de o kadar Kılıçdaroğlu’na biat ediyorlar. Aradaki tek fark ise Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar yapılan tüm seçimleri kazanırken Kılıçdaroğlu’nun hiçbir seçimi kazanamamış olmasıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin aldığı seçim yenilgisini inceleyecek olursak birçok neden bulabiliriz. Seçim yenilgisinin en önemli sebeplerden birisi sandığa gitmeyen seçmen kitlesidir. Bu kitle hiç kuşku yok ki, AKP’ ye oy vermeyecek kitledir. Yoksa bu seçmen kitlesi normal koşullarda AKP’ye oy verirlerdi. AKP’ye oy vermeye gitmedikleri gibi muhalefete de oy vermeye gitmediler. Çünkü muhalefetin yapmış olduğu siyaseti benimsemiyorlar. Muhalefeti vaatlerini inandırıcı bulmuyorlar. Muhalefetin seçim kazanacağına inanmıyorlar. Dahası Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının bugüne kadar çizdiği politikayı benimsemiyorlar. Sandığa gittiği halde geçersiz oy kullanan seçmenlerde aynı endişeleri taşıyorlar.
Milletvekili seçimlerinin kaybedilmesinde milletvekili adaylarının ön seçim yerine atama usulü olarak belirlenmesi de önemli rol oynadı. Partililer Millet İttifakının kayda değer bir oyu dahi bulunmayan partilere bol keseden kontenjan dağıtması ve bu partilerin gösterdiği bazı adayların toplumda tepki görmesine neden olmuştu. Milletvekili listelerinin gelen tepkiler üzerine inatla değiştirilmemesi de kızgınlık yarattı. Seçmenle inatlaşmak, istenilmeyen adayların seçilmesini ısrarla istemek oy kaybına neden oldu.
Seçim yenilgisinin bir başka sebebi de milliyetçi oyların yükseldiği bir dönemde karşı bir politika ile seçim kazanılacağına inanılmasıdır. Kılıçdaroğlu bu durumu seçimin birinci turun sonunda anladı ama geç kaldı. Esasen Kılıçdaroğlu’nun bugüne değin sürdürdüğü politika milliyetçiliğin tam tersine küreselci bir politikaydı. Bu sebeple ikinci tur öncesi söylem değişikliği de inandırıcı gelmedi. Esasen bu söylem tek başına bir anlam ifade etmez. Bunun için köklü politika değişikliği gerekir. Öte yandan bir genel başkan hem küreselci hem de milliyetçi olamaz. Küreselci bir partili milliyetçi, milliyetçi bir partili de küreselci olamaz. Her iki yöne de savrulan partilinin de sağlıklı bir çizgisi olamaz. Çünkü inandırıcı olamaz. Söylem ve eylem birliği uyuşmaz. Hele hele iktidar partisinin politikayı milliyetçi bir söyleme konumlandırdığı bir ortamda küresel söylemin başarı sansı yoktur. Her iki yöne savrulmakta çözüm değildir. Ancak ne yazık ki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yapısı ve Millet İttifakının yapısı seçmenin endişelerini giderecek durumda değildi.
Seçimlere Yeşil Sol Parti ile giren HDP’nin Kılıçdaroğlu’na açıktan destek vermesi ve Ahmet Türk’ün seçim meydanında, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vereceklerini söylerken ‘’ Herkes şunu bilsin, yarın iktidara geldiklerinde yanlış yaparlarsa bunun hesabını soracağız’’ söylemi kapalı kapılar ardında Yeşil Sol Parti’ye hangi sözlerin verildiğinin sorgulanmasına neden oldu. HDP’den sonra Yeşil Sol Parti’nin de terörle arasına mesafe koymadığı bir süreçte bu partinin Kılıçdaroğlu’nu açıktan desteklemesi, milliyetçi ve ulusalcı oyların uzaklaşmasına neden oldu. İyi Parti’ye gelecek oylar da bu söylemlerin etkisiyle MHP’ye gitti. Meral Akşener’in bu endişeleri giderme adına seçim meydanında yapmış olduğu açıklamalar da etkili olmadı.
Seçimin kaybedilmesinin bir başka nedeni de Kılıçdaroğlu’nun kazanacak aday olup olmadığının etraflıca değerlendirilmemiş olmasıdır. Meral Akşener kazanacak bir adayın gösterilmesi konusunda çok çaba sarf etti ancak Kılıçdaroğlu 6’lı masanın yeni üyelerine ve Saadet Partisine bol keseden milletvekili kontenjanı tanıyınca bu partiler Meral Akşener kadar kazanacak aday konusunda ısrar etmediler. Çünkü onlar Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından gösterilen milletvekili adaylarının seçilmelerine odaklandılar. Bu sebeplerle 6’lı masanın diğer ortakları Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tartışmak yerine iktidara gelinmesi halinde uygulanacak politikalara yöneldiler.
Cumhurbaşkanlığı seçimini ve milletvekili genel seçimlerini kazanmak için salt muhalefetin oyları da yetmiyor. Seçimi kazanmak için iktidar partisi seçmeninden de oy almak gerekiyor. İktidar partisinden oy alabilmek için de bu seçmen yapısına yakın bir aday göstermek gerekirdi. AKP seçmeni ne 6’lı masayı, ne de Kılıçdaroğlu’nu kendinden görüyor. AKP’den kopan partilileri de kendisinden görmüyor. Aslı varken astarına oy vermiyorlar. Bu durum analiz edilmedi. Çünkü Kılıçdaroğlu hem muhalefetin Cumhurbaşkanı adayıydı hem de ana muhalefet partisinin genel başkanıydı. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu gerek kendi partisi açısından gerekse 6’lı masa açısından Cumhurbaşkanı adayını tek başına belirleme konumunda olduğu için kendi eksikliklerini görmezden geldi. Oysaki Cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı bir başka partili olsaydı bu durum değerlendirilebilirdi. Ancak Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olurken partinin genel başkanlığını bırakmadığı için kazanacak aday konusu ona rağmen değerlendirilemedi. Meral Akşener kazanacak aday konusunda uzun bir süre diretti ancak sonunda o da pes etmek zorunda kaldı. Çünkü Kılıçdaroğlu kendi partisine olduğu gibi 6’lı masaya da kendi adaylığını dayatıyordu.
Kılıçdaroğlu 6’lı masaya adaylığını dayatırken öte yandan da başka bir aday çıkmamasını istiyordu. Oyların bölünmemesini istiyordu. Muhalefet cephesi Muharrem İnce ile ilgili aslı astarı olmayan iddialar ortaya attılar. Sonunda Muharrem İnce adaylıktan çekildi ancak Sinan Oğan sonuna kadar devam etti.
Nihayetinde seçim sonuçları açıklandığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kıl payı seçimi kazanamamış olduğu görüldü. Muharrem İnce’den sonra eğer Sinan Oğan’da adaylıktan çekilmiş olsaydı Erdoğan seçimi birinci turda kazanmış olacaktı. Ancak Sinan Oğan seçimi ikinci tura taşımış oldu. Kılıçdaroğlu seçimi açık farkla kazanacağını berklerken neredeyse birinci turda kaybediyordu. Bu durumdan Kılıçdaroğlu’nun birinci turda açık farkla kazanacağını öngören anket firmaları ya bilerek Kılıçdaroğlu’nu yanılttılar ya da gerekli araştırmayı yeterli oranda yapmadıkları için en başta kendileri yanıldılar. Ancak şu gerçek ki, seçmen bütün olumsuzluklara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tercih etti.
Seçimler sonrasında Selahattin Demirtaş’ın yapmış olduğu açıklamalardan Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olmak istediğini ancak adaylığını Yeşil Sol Partinin reddettiği ortaya çıktı. Yeşil Sol Parti bu konuda bir açıklama yapmadı ama Ahmet Türk seçim meydanında ‘’ Herkes şunu bilsin, yarın iktidara geldiklerinde yanlış yaparlarsa bunun hesabını soracağız’ ’demişti. Yeşil Sol Parti’nin Demirtaş’ın adaylığını kabul etmemesi ve aynı zamanda bir aday çıkarmaması nihayetinde Ahmet Türk’ün yapmış olduğu açıklamalar Kılıçdaroğlu ile Yeşil Sol Parti arasında bir anlaşmanın yapılmış olma olasılığını güçlendiriyor. Buradan da Kılıçdaroğlu’nun Muharrem İnce öncesinde Demirtaş’ı da aday yaptırmadığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla önündeki bütün engelleri tek tek ortadan kaldıran Kılıçdaroğlu için bu yenilgi, hiç sıradan bir yenilgi değildi. Kılıçdaroğlu hem Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, hem Millet İttifakı ve 6’lı masanın lideri, hem de Cumhurbaşkanı adayı olarak yenildi.
Cumhurbaşkanı seçimini kazanmak için her kesimden oy almak gerekir. Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını Cumhur İttifakı seçmeninden de oy alarak kazandılar. Ekrem İmamoğlu ikinci turda Cumhur İttifakından daha fazla oy alarak seçildi.
Belediye Meclis üyeliklerine verilen oylar partiye verilen oylardır. Bu sebeple belediye meclis üyeliklerine verilen oylar her iki başkanın seçilmesi için yeterli değildi. Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş kimliklerine verilen oylar ile kazandılar. Cumhur İttifakı seçmenlerinden bazıları meclis üyeliklerinde kendi partilerine, belediye başkanlığı seçiminde ise Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’a oy verdiler. Buradan çıkan sonuç ise Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanın şifresi toplumun geniş kesimlerinden oy alma sıkıntısı olmayan bir adayın gösterilmesiydi. Kılıçdaroğlu bu durumu salt kendi adaylığını dayattığından bilerek görmedi. Dolayısıyla bu seçimin kaybedilmesinden tek sorumlu Kılıçdaroğlu’dur.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilme sebeplerinden birisi de mezhepçilik üzerinden çekilen videonun ters tepki vermiş olmasıdır. Tarikatlar ve Cemaatlerin kol gezdiği bir ülkede bu yapılara karşı mezhepçilik üzerinden verilen mesaj ancak demokrasinin olduğu ülkelerde geçerli olur. Ancak demokrasi, insan hakları, hak hukuk adalet, kadın erkek eşitliği konularında bir anlayış henüz gelişmemiş ise toplumun bağnaz kesimleri üzerinde etkili olunamaz. Aksine mezhepçilik bu kesimleri birleştirir.
Bir başka konuda sığınmacılar konusudur. Suriyeli ve Afganlı göçmenleri dışlayan söylemler doğal olarak bu seçmenlerin tamamını iktidar cephesine itti. Elbette kaçak ve düzensiz sığınmacılar ülkenin huzurunu bozdu. Ancak öte yandan da iktidar partisi sığınmacıların bulunduğu illerden daha fazla oy alıyorsa bu illerde seçim kazanmak için sığınmacıları dışlayan söylemler sarf edilmemesi gerekirdi. Toplumun tüm tabakasını kucaklayan söylemler geliştirilmeliydi. Nihayetinde salt sığınmacıları kucaklasanız yerliyi karşınıza alırsınız. Salt yerliyi kucaklarsanız da sığınmacıları karşınıza almış olursunuz.
Sandıklara sahip çıkılamaması da seçim yenilgisine zemin hazırlayan nedenlerden birisidir. Cumhuriyet Halk partisi bugüne kadar seçim öncesi sandıklara sahip çıkma adına verdikleri sözlerin hiçbirini yerine getiremediler. Sandıklara sahip çıkma konusunda 14 Mayıs seçimleri öncesinde de söz verdiler. Bu sefer 6’lı masa vardı. 6’lı masanın partilileri tüm sandıklara sahip çıkacaklardı. Ancak yine her zamanki gibi verilen sözler yine tutulmadı.
Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerini kaybetmelerinin bir başka nedeni de Cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masaya adaylığını dayatması sonucunda Meral Akşener’in masadan kalkarak 6’lı masa ile ilgili sert eleştiriler yapmış olmasıdır. Meral Akşener daha sonra masaya geri döndü ancak yaptığı eleştiriler seçmen üzerinde etkili oldu. Kararsız seçmenin Millet İttifakından uzaklaşmasına sebep oldu.
Avrupa ülkelerinde göreve geldiğinden bu yana yapılan on üç seçimin tamamını kaybederek görevde kalan bir ana muhalefet partisi genel başkanı var mıdır bilemiyorum ama Türkiye’de var. Ve halen hiçbir şey olmamış gibi görevine devam ediyor. 27.06.2023