Makaleler

PM VE MYK’YA NE GEREK VAR?

sait-balci

Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına tekrar seçilmesinin ardından Parti Meclisi de şekillenmişti. Şimdi de MYK belirlendi. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu, Açılım ve Cemaat ile ilişkilerini daha sağlıklı bir ortamda sürdürebilmek için tek başına MYK’yı belirledi. Böylelikle ( seçimle belirlenen demiyorum çünkü MYK seçimle değil atama ile belirleniyor ) atama ile belirlenmiş olan bu MYK, gelecek sene yapılacak olan Milletvekili Genel Seçimlerinde partiye yön verecek. Atanan MYK partiyi iktidara taşıyacak diyemiyorum çünkü bugüne kadar Genel Başkan’ın ağzından pek iktidar lafı duymadım. Ancak yine de Kılıçdaroğlu’nun hakkını yemeyeyim. Arada bir ‘’Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında’’ diye cümle kurduğu da oldu. Fakat Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının ne zaman gerçekleşeceği belli değil. Kılıçdaroğlu’nun kurduğu cümleye nereden baksanız bakın, ucu açık bir söylemden başka bir şey değil. Böyle söylemi şu an Mecliste grubu olmayan siyasi partilerde söyleyebilirler. Nasıl olsa herhangi bir zaman dilimini içermiyor ya o yüzden. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanına böyle ucu açık söylemler yakışır mı? Şimdi diyeceksiniz ki sanki eski Genel Başkanlar partiyi iktidar mı yaptılar? Ben de şimdi, eski Genel Başkanlar partiyi iktidara taşıyamadılarsa Kılıçdaroğlu’nun da partiyi iktidara taşımama hakkı mı vardır, diye sorarım. Partinin mecliste grup kurması yeterli midir diye sorarım. Partiyi iktidara taşıyamayan Genel Başkanlar kuyuya kaçsalar, siz de mi kuyuya kaçacaksınız diye sorarım.

Parti Meclisinin seçilmesinden sonra MYK’nın da belirlendiğini söyleyerek sözlerime başlamıştım. Kaldığım yerden devam edeyim. Parti Meclisi neden seçilir biliyor musunuz? MYK neden atanır biliyor musunuz? Partinin en üst organları olan bu yönetim kadroları, tüzükte yer aldığından çok, partinin politikalarına yön vermek, gelişen yenidünya düzeni içinde sağa sola yalpalamadan partinin kırmızıçizgilerini korumak, ülkenin birliğini ve bütünlüğüne sahip çıkmak, Lozan ile sınırları çizilmiş olan vatan topraklarına sahip çıkmak ve en önemlisi de partiyi iktidara taşımaktır. Yoksa daimi Ana Muhalefet partisi konumunu korumak için Parti Meclisi ve MYK oluşturulmaz. İktidar partisinin politikalarına destek vermek için Parti Meclisi ve MYK oluşturulmaz. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projelerine destek vermek için Parti Meclisi ve MYK oluşturulmaz. AKP’nin ortaklıktan attığı Cemaate destek olmak için Parti Meclisi ve MYK hiç oluşturulmaz. Eğer hedefiniz iktidar olmak yerine açılım politikalarına ve Büyük Ortadoğu Projelerine destek olmak ise Parti Meclisini ve MYK’yı oluşturmanıza hiç gerek yok. Çünkü zaten Kılıçdaroğlu önemli konularda bir karar alırken partinin bu yüksek organlarını devre dışı bırakıyor. O halde böylesine önemli konularda Parti Meclisi İle MYK söz sahibi olamayacaksa boşu boşuna parti içi demokrasiden de söz etmemek lazım. Tıpkı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Parti Meclisinin ve MYK’nın bilgisi dışında çatı adayı olarak belirlendiği gibi. Yine Cumhuriyet Halk Partisinin yeni transferlerden olan Mehmet Bekaroğlu’nun kadın kotasından Parti Meclisine seçtirildiği gibi. Yine delegelerin çizdiği Bekaroğlu’nun MYK’ya taşındığı gibi. Madem delegelerin iradesine saygı göstermeyecektiniz o halde ne diye İl kongrelerinde kurultay delegesi seçtiriyorsunuz? Parti Meclisinin ve MYK’ın iradesini hiçe saydığınız gibi kurultay delegelerinin iradelerini de hiçe sayacaksanız, komple kurultay delegeliğini, Parti Meclisini ve MYK’yı da kaldırıverin gitsin. Söz sahibi olmayan organları seçmeye ve atamaya ne gerek var?

Aslında bugün Parti Meclisi ile MYK’nın atanmasından çok, bu organların oluşumunu irdelemek istiyorum. Çünkü bu organlar Cumhuriyet Halk Partisinin tüzüğüne göre partinin en üst organlarıdır. Sakın eski köye yeni adet mi getiriyorsun demeyin. Sadece okuyun. Sonuçta değerlendirmesi size ait olacak. Ancak öncelikle parti kimliğinizi çıkarıp bir taraf koyun. Yoksa sağlıklı bir değerlendirme yapamazsınız. Zaten parti içi bir özeleştiri yapmadığınız müddetçe ve olayları düz mantıkla değerlendirdiğiniz müddetçe de partiye en çok zararı siz vermiş olursunuz. Onun için istesek de istemesek de bu değerlendirmeleri yapmak zorundayız. Parti içi yanlış uygulamaları tespit etmek zorundayız. Cumhuriyet Halk partisini iktidara taşımak istiyorsak, bu değerlendirmeleri yapmak zorundayız. Yok, eğer zaten böyle bir derdiniz yoksa yazdıklarımı unutun gitsin.

Bu kadar önsözden sonra artık konuya girme zamanı geldi. Cumhuriyet Halk Partisinin il ve ilçelerinde düzenlenen kongrelerde İl ve İlçe Başkanları ile birlikte Yönetim kadroları da aynı listelerde seçilirken, Genel Başkan ile Parti Meclisi neden ayrı günlerde seçilir? Neden Genel Başkan önce seçilirken Parti Meclisi daha sonra seçilir? Neden Genel Başkan partinin en üst karar organı olan MYK’yı kendi başına belirler? Sakın parti tüzüğü böyle de o yüzden diye bahane üreteyim demeyin. Çünkü partinin tüzüğü Cumhuriyetin değişmez ilkeleri gibi değil. Şimdilerde Cumhuriyetin kırmızıçizgileri de kalmadı ya neyse. Neden olduğunu ben söyleyeyim. İl ve İlçelerde düzenlenen kongreler bir nebzede olsa kurultay seçimlerine göre biraz daha demokratik de o yüzden. Kurultay seçimlerinde Genel Başkan Adayları, Parti Meclisinden ve MYK’dan çok kendilerini düşünürlerde o yüzden. Öncelikle kendilerini garanti altına almak isterler de o yüzden. Yoksa Parti Meclisi Adayları ile birlikte seçime girerlerse, listelerinde yer vermedikleri delegelerin oylarını alamazlar da o yüzden. Peki, neden MYK’yı da, Genel Başkan kendi başına belirler? Elbette Genel Başkan partiyi istediği gibi yönetsin diye tabi. Seçim yenilgisi almasına rağmen koltuğunu koruyabilsin diye tabi. Hâlbuki MYK’ya girmek isteyen Partililer parti Meclisi üyelerinin oyları ile seçebilirler. Hem böylelikle MYK, Parti Meclisinin iradesi ile seçilmiş olamaz mı? Bir de tüzüğe Muharrem İnce’nin de söylediği gibi ‘’üst üste iki defa partiyi iktidara taşıyamayan Genel Başkanın görevi otomatikman son bulur’’ ibaresini koyduğunuz zaman bakın bakalım partiye demokrasi geliyor mu? Bakın bakalım o zaman seçilen Genel Başkanlar delegenin ve Parti Meclisinin iradesi dışına çıkıyorlar mı? Cumhurbaşkanı Adayını kendi başlarına belirleyebiliyorlar mı? Seçim yenilgisine rağmen koltukta oturmaya devam ediyorlar mı?

Bugünlük te bu kadar. Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın. 16.09.2014

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title