MHP’NİN KONGRESİ
Geçen hafta Pazar günü Milliyetçi Hareket Partisinin Kongresi vardı. Kongreyi televizyonlardan muhakkak sizlerde takip etmişsinizdir. Kongreyi ben de yer yer seyrettim. Gördüğüm kadarı ile bu kongrenin önceki kongrelerden pek de farkı yoktu. Devlet Bahçeli her zamanki gibi gene ipi göğüsleyen isim oldu. Zaten bu atmosferden başka bir adayın çıkma olasılığı da hemen hemen yok gibiydi. Milliyetçi Hareket Partisi delegeleri mevcut siyasetten memnun olmalılar ki tekrar Bahçeli’yi seçtiler. Bahçeli’de delegeleri coşturan bir konuşma yaptı. Bu da Milliyetçi Hareket Partisi Delegelerine yetti de arttı bile. Bana göre Devlet Bahçeli’nin, Atatürk ve Milliyetçi Hareket Partisinin lideri Alparslan Türkeş’in resimlerinin yanına kendi resminin asılmasına müsaade etmemesi diğer adaylar adına kongrenin en anlamlı jestiydi. Bu hareketin diğer partilere de örnek olmasını dilerim.
Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını biraz açacak olursak içerikte bol miktarda Milliyetçi söylemlere rastlıyoruz. Peki, Devlet Bahçeli’de söylem ve eylem birliği var mı? İşte maalesef o yok. Yani bugün Devlet Bahçeli İktidar Partisinin vagonu haline gelmiş durumdadır. Başbakan ne zaman sıkıştıysa Bahçeli’de her zaman imdadına koşmuştur. Devlet Bahçeli bir taraftan İktidar Partisinin Bütün Şehir Yasasına karşı çıkmaktadır ama öbür taraftan da yerel seçimlerin öne alınması için iktidarın önünde gitmektedir. Bahçeli, bir taraftan Siyasi İktidara Ülkenin bölünmesi ile ilgili endişelerini sıralarken öbür taraftan sessizce iktidara destek vermeye devam etmektedir. Başbakan göstere göstere PKK ile görüşüyoruz diyor, Devlet Bahçeli ise halen daha nasıl katkıda bulunabilirim diye çaba sarf ediyor. Bu mudur tutarlı siyaset? Cumhuriyet bu politikalarla mı korunacak? Yurttaşlar Cumhuriyeti kutlamak için Ulus’sa akın ederlerken Devlet Bahçeli ise Cumhuriyet Bayramını halka yasaklayan Başbakan’ın yanında yer alıyor. Yani Millet Mersin’e giderken Bahçeli tersine gidiyor. Yani birilerinin Bahçeli’ye Muhalefet Partisi olduğunu hatırlatmasında sonsuz yarar görmekteyim.
Bahçeli’nin kongre konuşmasının tamamını seyredemedim ama bütünsel olarak baktığımızda ileriye dönük ciddi bir projesinin de olmadığını görüyoruz. Bahçeli için tek bir hedef var o da Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına girmek. Peki, Meclis’te yer almış olmak memleketin sorunlarını çözüyor mu? Hayır. Ülkenin bölünmeye doğru gidişatına engel olabilecek mi? Evet. Peki, bunun için İktidar Partisine karşı Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte mücadele etmek gerekmiyor mu? Evet, ama Bahçeli’de o tutarlı siyaset’i yapacak irade yok ki. Neresinden bakarsanız bakın Bahçeli aynı bildiğimiz Bahçeli’dir. ANA SOL D Hükümetini bitiren Bahçeli değil midir? Böylelikle AKP’nin iktidarının önünü açan Bahçeli değil midir? Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığının önünü açan yine Bahçeli değil midir? 4+ 4+ 4 adlı kesintili eğitimin önünü açan Bahçeli değil midir? Suriye’ye savaş tamtamları çalan Başbakan ve yaverinin savaş tezkeresini çıkarmasına destek olan yine Bahçeli değil midir? Şu anda duraklama dönemine giren Bölünme Anayasasına destek verecek olan yine Devlet Bahçeli olacaktır. Bahçeli Milliyetçi kesimlere ‘’Ülkeyi AKP İktidarına böldürtmem’’ diyor ama göreceksiniz Başbakan’a en büyük desteği gene kendisi verecektir. Siyaset artık böyle oldu. Başbakan’da bir gün başka söylüyor fakat ertesi gün başka söylüyor. Bahçeli’ye bu karakter, Başbakan’dan bulaşmış olmalı. Ne demiş atalarımız ‘’Üzüm üzüme baka baka kararır’’Bahçeli’nin ki de o hesap işte.
Önümüzdeki dönem siyaset birçok olaylar gebe görünüyor. Başbakan’ın yerel seçimlerin öne alma planı da tutmadığına göre yakında Oslo görüşmelerine yine tanık olabiliriz. Yeni Anayasa çalışmaları kaldığı yerden yeniden start aldığına tanık olabiliriz. Bütün bu gelişmeler için İktidar Partisinin hiç endişelenmesine gerek yoktur. Çünkü arkada dağ gibi Devlet Bahçeli vardır. Böyle bir muhalefet partisini kim sevmez ki. Demek ki son günlerde Başbakan’ın Devlet Bahçeli’ye yakınlaşması boşuna değilmiş. 07.11.2012
SAİT BALCI
