Makaleler

CUMHURBAŞKANI’NA DÜŞEN GÖREV

sait-balci
Medeni bir ülkede Bakan çocukları ile Başbakan’ın adı yolsuzluk ve rüşvet skandalına karışmışsa o ülkede Başbakan dâhil Bakanlar derhal istifa ederler. Görevde bir gün dahi duramazlar. Münhasır medeniyetlere ulaşmak için kendimize örnek aldığımız Avrupalı Milletlerde uygulama böyledir. İstifa mekanizmasının hangi durumlarda geçerli olduğu Türkçe sözlükte de yazılıdır. Ancak AKP iktidara geldiğinden bu yana bu kavram unutulmaya terk edilmiş görünüyor. Pek tabi ki Mecliste siyasal çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisinden böyle örnek bir davranış beklemek de zaten hayalcilik olurdu.

Peki, böylesine yolsuzluk ve rüşvet skandallarının havada uçuştuğu bir ortamda Başbakan ile Bakanların istifa etmediği bir duruma kimin müdahale etmesi beklenir? Cumhurbaşkanı dediğinizi duyar gibiyim. Elbette böylesine kargaşa ortamına Cumhurbaşkanı’nın el atması gerekir. Peki, Cumhurbaşkanı böyle bir krizi çözme adına adım atabilir mi? Hemen hemen her gün İktidar partisinin kasetlerinin internete sızdırıldığı bir ortamda siyasi irade ülkeyi idare edebilir mi? İktidar partisi yolsuzluk ve rüşvet kasetleri yayılmasın diye interneti kısıtlıyor. Cumhurbaşkanı ise yasa tasarısını geri göndereceğine düzeltme yapılsın diyerek imzalıyor. Oysaki böyle bir durumda ilgili yasa imzalanmadan meclise geri gönderilir. İlgili yasa tasarısı Mecliste tekrar ele alınıp sakıncalı bölümleri yasa tasarısından çıkarılmışsa öylelikle imzalanır. Ancak bu uygulama 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görevini tamamlamasından sonra uygulanmaz hale geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin etmiş bir Cumhurbaşkanı, parti kimliğini çıkararak görevini ve yetkilerini millet adına kullanması gerekirken tam tersi olarak iktidar partisinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Böylesine bir yetki kullanımı kendimize örnek aldığımız Avrupalı Milletlerde uygulanmaz. Böylesine bir yetki kullanımını gelişmekte olan ülkeler bile bu denli kullanmamaktadır. Ha kendimize Suudi Arabistan’ı örnek alacaksak o zaman iş başka. Ancak iktidar partisi zaten böylesine bir hedef için iktidara gelmişse o zaman diyeceğim daha pek çok sözüm var.

Her şeyden evvel siyasi iktidarın yönetmekte olduğu ülkenin rejimi laik cumhuriyettir. Kabul etseler de etmeseler de bu gerçeği bilmek zorundalar. Cumhuriyetin dibine dinamit de koysalar, Cumhuriyetin kazanımlarını tek tek yok etmeye çalışsalar da bu ülke onlara teslim olmayacaktır. İşte geldikleri durum ortada apaçık duruyor. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’ne ‘’bir çivi bile çakmadınız’’ diye yaygara koparttılar. Oysaki kendileri çakılmış olan çivileri çıkartmakla uğraştılar. Ülkenin varını yoğunu babalar gibi sattılar. Hem de bir hiç uğruna. Hem de yandaş işadamlarına peşkeşler çekerek. Yaptıkları ise sadece duble yollardan ibaret. Ha yollar gerekli değil mi? Elbette gerekli. Ancak yol yapmak zaten bir iktidarın asli görevlerinden birisidir. Değişen nüfus yapılarına göre ve bozulmuş olan yolların yapımı iktidar partisinin görevidir.

Şimdi tüm bu gerçekler ortada iken ülkenin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması adına atılan herhangi bir adım da maalesef yok. Üstüne üstlük Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında Ülkemize verilen bağışların nerelerde kullanıldığı ile ilgili ciddi anlamda tereddütlerinin olduğu ortaya çıktı. Buyurun bakalım cenaze namazına. Öte yandan ise yolsuzluk ve rüşvet tavan yapmış durumda ama nedense Başbakan istifa anlamımda herhangi bir adım atmıyor. Oysaki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı böyle suçlamalar karşısında sağa sola tehditler savuracağına aklanmayı seçmeliydi. Veya bu ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını ispat etmeliydi. Böylesine bir inatlaşmayı daha önce iktidara gelmiş Başbakanlarda bile görmedik. Bu ülke böylesine yolsuzluk ve rüşvet iddialarına maruz kalmayı hiç hak etmiyor. Hele hele yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar ile mücadele etmek amacıyla yola çıkan bir iktidar hiç vakit kaybetmeden aklanma yolunu seçmelidir. Körü körüne ülkeyi daha fazla çıkmaza sürüklememelidir. Vakit daha henüz varken istifa etmelidir.

Medeni ülkelerde insanlar koltuklara yapışıp kalmazlar. Oturdukları koltukların emanet olduğunun her zaman bilincindedirler. Ülkelerini görevleri süresince en iyi bir şekilde temsil ederler. Her zaman için ülkelerine nasıl bir ilerleme kaydedebilirim diye mücadele verirler. Eğer bu süreç içinde yanlış yaparlarsa ülkelerine daha fazla zarar vermeden oturmuş oldukları koltukları medenice boşaltırlar. Biz de ise son on yıldır tam tersi uygulanıyor. Birçok Milletvekili meclis koltuklarını memur koltuğu gibi görüyor. Başbakan’da sanki hiç gitmeyecekmiş gibi koltuğuna sıkı sıkaya yapışıyor. Bu sorunu Cumhurbaşkanı ’da çözemeyeceğine göre sanıyorum çare ayaklar altına aldığımız Türk Milletinde.05.03.2014

SAİT BALCI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title