15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN ARDINDAN
15 Temmuz Cuma günü ABD destekli Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün yapmış olduğu darbe girişimi Emniyet Güçleri tarafından bastırılmasıyla birlikte normal yaşama dönmüş bulunmaktayız. Olağanüstü durumun yerini ise bu örgütün Emniyet, Askeri ve Yargı içindeki yapılanmalarına yapılan gözaltılar almış durumda. Dolayısıyla bu örgüte yapılmakta olan bu baskınlar uzun bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. İnsanın bu durumda bugüne kadar neredeydiniz diyesi geliyor. İstediklerini verirken bugünleri neden düşünemediniz diyesi geliyor. Bugünleri o zamanlardan görecektiniz diyesi geliyor ancak, 14 yıldır iktidarda olmalarına rağmen ülkeyi yönetemeyen bu iktidarın dünden bugünleri görmesini beklemek te sanırım hayalcilik olurdu.
Bugün hiç birimiz Fethullah Gülen’in ABD ile birlikte yapmaya çalıştığı darbe girişimini savunacak değiliz. Esasen Laik Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırıp yerine şeriat benzeri bir rejimin getirilme çalışmalarını da asla kabul edemeyiz. Biz Atatürk’ün kurmuş olduğu laik Türkiye Cumhuriyetine bağlı yurttaşlarız. Onun ilke ve devrimlerini özümsemiş aydınlarız. Onun açmış olduğu yoldan ülkenin çağdaş uygarlıklar seviyesine ulaşması hedefine kilitlenmiş devrimcileriz. Daha da açıkçası Laik Türkiye Cumhuriyetinin bekçileriyiz. Bu durumda ne Fethullah Gülen Terör Örgütüne, ne de ülkeyi her geçen gün biraz daha çıkmaza doğru sürükleyen AKP iktidarına karşı eyvallahımız olur. Bizim yolumuz ancak ve ancak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yol olur.
Bu nedenlerden dolayı 15 Temmuz Cuma günü Fethullah Gülen Terör Örgütünün yapmaya çalıştığı darbe girişimini tüm benliğimle kınıyor ve lanetliyorum. Atatürk’ün kurmuş olduğu laik Türkiye Cumhuriyetini her kim ortadan kaldırmaya teşebbüs ediyorsa da onların karşısında olurum. Ancak bu darbe girişiminden sonra ortaya farklı bir tablo çıktı. AKP iktidarı sanki bugüne kadar laik Türkiye Cumhuriyetini savunuyormuş gibi şimdi kahraman ilan edilmeye çalışılıyor. Sanki bugüne kadar Atatürk’ün devrimlerini bir bir yok eden AKP iktidarı değilmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Sanki bugüne kadar laik Türkiye Cumhuriyetini koruyup kollayan AKP iktidarıymış gibi insanlar yönlendirilmeye çalışılıyor. Hakikaten durum böyle mi? AKP iktidarı gerçekten laik Türkiye Cumhuriyetini içine sindirmiş bir iktidar mı? Daha da doğrusu AKP iktidarı sütten çıkmış ak kaşık mı? Şimdi sizlere soruyorum.
*18 Şubat 2013 tarihinde Midyat Köşk Meydanında düzenlenen Toplu Açılış Töreninde ‘’Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de, Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok” diyen bir Cumhurbaşkanı ne kadar meşrudur?
*İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği AY-BİR’in düzenlediği Yeni Türkiye Konferanslarının altıncısında, “Ladinilik olmamalı yeni anayasada ve dindar bir anayasa olmalı” diyen TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*’’Cumhuriyeti kuran kadro pozitivisttir’’, diyen TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*28.05.2016 Tarihinde TBMM Genel Kurulunda “Cumhuriyetin temelinde herhangi bir altı ilke mevzubahis değil. Bilahare eklenen bir madde var “diyen TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*Milletvekillerine vereceği iftar yemeği davetiyesine TBMM’nin kurumsal kimliğini temsil eden TBMM yaldızlı logosundaki Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ sözünü bastırmayan bir TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*100’üncü Yılında Milli Türk Talebe Birliği ve Gençlik Sempozyumu töreninde “Laiklik, Cumhuriyetin temel esaslarından değil” diyen TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*26 Nisan 2016 Tarihinde “Laiklik bir kere yeni anayasada… ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan! … ”Yahu bu milletin bütünlüğü ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesiyle sağlanır mı? … Şimdi artık millet yalnız aktörleri değil, senaryoyu da değiştirmeye talip! . Dikkat edin.’’ diyen TBMM Başkanı ne kadar meşrudur?
*’’Hiçbir anayasal kurumun millet egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını söyleyen ve bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz’’ diyen İçişleri Bakanı ne kadar meşrudur?
* ‘’Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyen bir Cumhurbaşkanı ne kadar meşrudur?
* “Türkiye 10 ağustos 2014 tarihinde, milletin doğrudan Cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir Cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı elbette yetkiler çerçevesinde, ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır, ister kabul edilsin ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir’’ diyen bir Cumhurbaşkanı ne kadar meşrudur?
*Andımızın okullarda okutulmasını yasaklayan bir iktidar ne kadar meşrudur?
* Resmi kuruların tabelalarından T.C.yi kaldıran bir İktidar ne kadar meşrudur?
*Milli Bayram kutlamalarını yasaklayan bir iktidar ne kadar meşrudur?
*Atatürk’ün ölüm yıldönümüne katılmayan bir Cumhurbaşkanı ne kadar meşrudur?
* ‘’İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da, dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor’’ diyen bir Cumhurbaşkanı ne kadar meşrudur?
Buna benzer örnekleri daha çoğaltabiliriz. Burada önemli olan Fethullah Gülen Terör Örgütünü zamanında devletin kritik noktalarına yerleştirmekte sakınca görmeyen AKP iktidarının bu terör örgütünden ne farkı olup olmadığıdır. Laik Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırmaya her ikisi de teşebbüs ediyor mu, etmiyor mu? Önemli olan budur. Lozan Barış antlaşması ile sınırları çizilen vatan topraklarına sahip çıkıyorlar mı, çıkmıyorlar mı? Büyük Ortadoğu projesinin hayata geçirilebilmesi için Türk Ordusunun emekli ve muvazzaf askerlerini zindanlara attılar mı, atmadılar mı? Daha düne kadar PKK Terör Örgütü ile beraber masaya oturdular mı, oturmadılar mı? Şimdi var mı bunların birbirlerinden farkları? O halde biz neyi tartışıyoruz?19.07.2016
