Academıa

YİNE YENİDEN YENİ DÜNYA DÜZENİ- 1

ABD seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasıyla birlikte yeni dünya düzeni sil baştan yeniden kuruluyor. Çünkü Donald Trump’ın yönetim anlayışı Joe Biden ’in yönetim anlayışından farklıdır. Sonuçta Trump’da elbette ABD’nin çıkarları için çalışacak. Ancak Biden ’in ABD’ye rakip gördüğü düşman ile Trump’ın ABD’ye rakip gördüğü düşman arasında fark var. Trump sıcak savaşın yerine ticaret savaşını destekliyor. Farklılığın asıl sebebi de budur.

Evet, sonuçta ABD’de seçimler yapıldı ve seçimi tahmin edildiği üzere Donald Trump kazandı. Bu sonuç elbette geleceklerini NATO’ya bağlamış olan ülkelerin liderlerini rahatsız etti. Çünkü söz konusu Avrupalı liderler geleceklerini NATO’nun güvenliği altında görüyorlardı. Onlara göre ABD’nin tüm dünyanın efendisi olmasının hiçbir sakıncası yoktu. Yeter ki ABD NATO vasıtasıyla onların güvenlikleri alsındı. Onlardan NATO’nun artan maliyetlerinin karşılanması istenmesindi. Onlar suya sabuna dokunmadan varlıklarını devam ettirebilesinlerdi. Ancak seçimi Biden ‘in devamı olan Harris kazanamayınca her şey alt üst oldu. Seçimi Trump’ın kazanmasıyla birlikte eski çamlar bardak oldu. Yeni dünya düzeni de güncellenmiş oldu.

Büyük Ortadoğu Projesi Duraksamaya Devam Edecek
Joe Biden başkanlığı 20.01.2021 tarihinde Donald Trump’tan almasıyla birlikte Büyük Ortadoğu Projesi kaldığı yerden devam edecekti. Ancak Rusya 30.09.2015 tarihinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın isteği üzerine bu ülkeye asker göndermesiyle plan bozuldu. Bu dönemde ABD Başkanı Barack Obama’ydı. Esasen Büyük Ortadoğu Projesi Obama’nın Putin’in Suriye’ye asker göndermesine engel olamadığı için sekteye uğramasına neden olmuştu. Biden ‘in Büyük Ortadoğu Projesi’ni devam ettirmesi bir nevi Rusya’nın Suriye’den çıkmasına ve Beşar Esad’ın iktidarını kaybetmesine bağlıydı. Bu sebeple Biden seçildiği günden itibaren Rusya’yı Suriye’den çıkarmaya çalıştı. Esasen Rusya Suriye durulduktan sonra bu ülkedeki askerlerinin bir bölümünü geri çekmişti. Biden şimdi giderayak Rusya’nın Suriye’deki varlığını tamamen yok etmeye çalışıyor.

Joe Biden Büyük Ortadoğu Projesi’ni devam ettirebilmek için Rusya’yı Suriye’den çıkarmak için çok çalıştı. Çünkü Rusya’ya rağmen Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağı devam edemezdi. Bu sebeple Vladimir Putin’i Ukrayna üzerinden kışkırtarak bu ülkeye askeri müdahale yapmak zorunda bıraktı. Böylelikle Rusya Ukrayna’da yıpranacak ve Suriye’den asker çekmek zorunda kalacaktı. Ancak gelişmeler Biden ‘in düşündüğü gibi gelişmedi. Rusya ilk etapta Ukrayna’yı komple işgal etme yanlışına düşmüşse de sonrasında bu yanlıştan geri döndü. Rus kökenli vatandaşlarının yaşadığı Luhansk ve Donetsk bölgelerini aldı. Sonrasında bu bölgelerde yaşayan Rus vatandaşları düzenlenen seçimlerde Rusya’ya katılma yönünde oy kullandılar ve bölgeler Rusya’ya bağlı federal bir bölge oldu.

ABD İsveç ile Finlandiya’yı NATO Ülkesi Yaparak Kazanım Elde Etti
Rusya’nın Suriye’de varlığını devam ettirmesi ve Ukrayna’dan çekilmemesi ABD adına bir kayıptır. Biden bu sebeple Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağını tamamlayamadı ancak öte yandan da Rusya tehlikesi ile korkuttuğu İsveç ile Finlandiya’yı NATO’ya dahil ederek Rusya’yı kuşatmaya devam etti. Joe Biden her ne kadar Rusya’yı Suriye’den ve Ukrayna’dan çıkaramamış ise de İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılmış olmaları ABD adına bir kazançtır.

ABD Ukrayna hamlesini Sovyetler Birliği’nin dağılmasından hemen sonra yapmış olsaydı bugün Ukrayna bir NATO ülkesi olacaktı. Dolayısıyla ABD daha ilk baştan Rusya’yı daha yakın markajdan çevrelemiş olacaktı. Ancak ABD Varşova Paktı’nın dağılma sürecinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Başkanı Mihail Gorbaçov’a NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine dair söz vermişti. Bu söz Varşova Paktı’nın eski üyelerini de içeriyordu. Dolayısıyla ABD verilen söz üzerine kısa bir süre içinde Varşova Paktı’nın eski üyelerini NATO’ya alamazdı.

Varşova Paktı 01.07.1991 tarihinde dağıldı. ABD Varşova Paktı’nın dağılmasından tam sekiz yıl sonra verdiği sözleri unutarak bu ülkeleri NATO’ya kabul etmeye başladı. Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya 1999 yılında NATO’ya kabul edildiler. Bulgaristan ve Romanya 2004 tarihinde NATO’ya alındı. Varşova Paktı ülkelerinin NATO’ya kabul edilmesinden sonra Rusya’ya yakın ülkelerde sırayla NATO’ya üye yapıldılar. Ancak ABD yakın bir süre içinde Ukrayna’yı NATO’ya dahil etme cesaretini gösterememişti. ABD Rusya’nın Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra toparlanma sürecine girmesiyle beraber bu ülkenin komşularını NATO’ya üye yapma sürecini hızlandırdı. Rusya süper bir güce dönüşmeye başlamamış olsaydı ABD doğu ülkelerini NATO’ya alma ihtiyacı hissetmezdi. Dolayısıyla doğu ülkelerinin NATO’ya üyelik süreci Rusya’nın kendisini toparlamaya başlamasıyla hızlandı.

Ukrayna ABD’nin Rusya stratejisi açısından hiç kuşkusuz önemli bir ülkedir. Ancak ABD açısından renkli devrimlerin yapıldığı ülkelerin halkları nasıl önemli değilse Ukrayna halkının güvenliği de önemli değildir. Önemli olan ABD’nin geleceğidir. ABD’ye rakip olmaya aday olan ülkelerin bastırılmasıdır. Bu uğurda her şey mübahtır. Ukrayna halkı da ABD çıkarları adına feda edildi. Esasen Ukrayna bu süreçte NATO ülkesi olamayacak. Çünkü NATO savaşta olan bir ülkeyi üye kabul edemiyor ancak silah desteği sağlayabiliyor. Ukrayna bugün bu aşamada bulunuyor.

Ukrayna Rusya’nın yaptığı askeri müdahaleye artık karşı koyamaz hale geldi. Avrupalı ülkelerin ve ABD’nin yaptığı silah yardımına rağmen Rusya’yı işgal edilen yerlerden çıkaramadı. Ukrayna Rusya’nın Kurs bölgesinde bir ilerleme kaydetti ancak bu ilerlemenin devamı yok. Dahası Rusya ileriki süreçte bu bölgeyi Ukrayna askerlerinden temizleyecek. Ancak Rusya bu süreçte Ukrayna askerlerini Kursk bölgesinden strateji gereği çıkarmayı ağırdan alıyor. Rusya böylelikle Batılı ülkeleri Ukrayna’nın da Rus topraklarını işgal etmiş olmasından dolayı ayrıştırma politikası güdüyor. Diğer taraftan batılı ülkeler Ukrayna’ya yapacakları yardın konusunda da sona geldiler.

Avrupalı Ülkeler Ukrayna Yüzünden Ekonomik Sıkıntıya Girdiler
Almanya bugün ekonomik kriz yüzünden erken seçime gidiyor. Başbakan Olaf Scholz sıkı ekonomik tedbirlerin gevşetilmesi konusunda yapmış olduğu baskı maliye bakanının istifası ile sonuçlanmıştı. Esasen Olaf Scholz Ukrayna’ya yapılan yardımların devam etmesini istiyordu. Ancak alınan sıkı maliye politikasına göre bu yardımlar Almanya’yı zor duruma sürükleyecekti. Maliye Bakanı Christian Lindner ülkenin zor duruma düşeceği için bu yardımların sona ermesini istedi. Bunun üzerine Başbakan Olaf Scholz Maliye Bakanını görevden aldı.

Almanya’da yaşanan ekonomik sıkıntılar diğer Avrupa ülkelerinde de yaşanıyor. Bu sebeple yaşanan ekonomik sıkıntılar Ukrayna’ya yapılmakta olan yardımları dolaylı yoldan etkiliyor. Bu sebeple Avrupalı ülkeler dün Rusya’yı Ukrayna’dan çıkarmak için mücadele ederlerken bugün bu sorununun barışçıl yönden çözülmesi aşamasına geldiler. Almaya Başbakanı Olaf Ssholz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bu sebeple görüştü.

ABD bugüne kadar Avrupa ülkelerinde yaşanmakta olan ekonomik krize rağmen bu ülkeleri Ukrayna’ya yardım etme konusunda sürekli baskı uyguladı. Ancak gelinen nokta itibarıyla istenen sonuç elde edilemedi. Yeni seçilen Başkan Donald Trump 20.01.2025 tarihinde göreve başlayacak. Trump seçim kampanyalarında sıkça Rusya Ukrayna savaşını bitireceği sözünü vermişti. Trump doğal olarak ticaret adamı olduğu için göreve gelmesinden sonra Ukrayna’ya yapılmakta olan mali ve silah desteğini sonlandıracağı öngörülüyor. Böylelikle Ukrayna bir zafer barışı yapamayacak. Dahası kaybetmiş olduğu toprakları Rusya’ya bırakarak bir barış antlaşması imzalamak zorunda kalacak.

Harris Kazansaydı ABD’yi Derin Devlet Yönetmeye Devam Edecekti
ABD seçimlerini Kamala Harris kazanmış olsaydı Rusya – Ukrayna savaşı yine bitecekti. Esasen Harris seçimi kazanmış olsaydı ABD’yi kendisi yönetmeyecekti. ABD’yi bugüne kadar Joe Biden ‘in arkasında bulunan derin devlet yönetmeye devam edecekti. Derin devletin çıkarları neyi gösteriyorsa Kamala Harris onu yapacaktı. Dolayısıyla Joe Biden’in arkasında bulunan derin devlet Ukrayna’nın Rusya’ya yenilmesini kabul etmeyecekti. Ukrayna’nın Rusya ile barış antlaşması yapmasından sonra Ukrayna NATO’ya üye yapılacaktı. Rusya ile mücadele bu sefer Ukrayna’nın NATO ülkesi olmasıyla devam edecekti. Ancak şimdilik bu hedef geride kaldı. Çünkü Donald Trump NATO’yu büyütmek yerine ABD’yi büyütmek istiyor. NATO’ya mali destek sağlamayan Avrupalı ülkelerin geleceği yerine kendi ülkesinin geleceğini düşünüyor. Bu aşamadan sonra Ukrayna’nın NATO ülkesi olma hayali artık başka bahara kaldı. ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikası da bir başka bahara kaldı.

ABD’nin Yeni Dönemdeki Hedefi Çin
ABD’nin yeni dönemdeki hedefi hiç kuşkusuz Çin olacak. Joe Biden esas düşman olarak Rusya’yı görüyordu ancak Donald Trump Çin’i düşman olarak görüyor. Ancak şurası bir gerçek ki, Donald Trump her ne kadar Çin mallarına yüksek oranlı gümrük vergileri uygulasa da Çin’in büyümesini engelleyebilmesi zordur. Çünkü Çin’in ticaret yaptığı tek ülke ABD değil. Trump bu sebeple Çin’in ticaret yaptığı ülkelerin mal bağımlılığını bir anda ortadan kaldıramaz.

Avrupalı ülkeler Rusya Ukrayna savaşında Rusya’dan aldıkları maliyeti düşük doğal gazı bu ülkeye uygulanan yaptırımlar nedeniyle ABD’den daha maliyetli olarak almaya başlamışlardı. Bu durum hiç kuşkusuz ABD’nin işine gelmişti. Ancak Avrupalı ülkeler daha ne kadar maliyetli doğalgaz almaya dayanabilecekleri belli değil. Avrupalı ülkeler ABD seçimini Kamala Harris kazanmış olsaydı doğalgazı ABD’den almaya devam etmek zorunda kalabilirlerdi. Ancak yeni dönem Rusya karşıtı bir süreç olmayacağı için bu zorunluluk sona erebilir. Avrupalı ülkeler eskiden olduğu gibi yine Rusya ile ikili ilişkileri güçlendirme yoluna gidebilirler. Açıkçası Donald Trump’ın Avrupalı ülkeleri Rusya ile ilgili yaptırımlara devam etmeleri konusunda ısrarcı olmayacağını öngörmek hayal olmayacaktır. Çünkü Trump’ın asıl düşman gördüğü Rusya değil Çin’dir. Hatta Trump Rusya ile ikili ilişkileri güçlendirip salt Çin’e odaklanması son derece muhtemeldir.

Dünyanın Çok Kutupluluğa Evrimi Hızlanacak
Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Barack Obama ve Joe Biden ikilisinin Yeni Dünya Düzeni de sona erdi. Joe Biden yeni başkan göreve başlayana kadar her ne kadar Suriye’yi yeniden karıştırmaya çalışsa da görev süresi 20.01.2025 tarihinde sona erecek. 20.01.2021 tarihinden bu yana ilerletemediği Büyük Ortadoğu Projesi’ni 20.01.2025 tarihine kadar tamamlayabilmesi mümkün değil. Bu sebeple Yeni Dünya Düzeni Trump’ın başkanlığında yeniden şekillenecek. Avrupalı ülkeler isteseler de istemeseler de güncellenen yeni dünya düzenine alışmak zorunda kalacaklar.

Barack Obama ile Joe Biden ‘in dayattığı Yeni Dünya Düzenine Rusya ile Çin öteden beri itiraz ediyorlardı. Esasen bu ülkelerin söz sahibi olmaları Çok Kutuplu Dünya Düzenini yaratmıştı. ABD seçimini Kamala Harris ’de kazanış olsaydı dünya esasen çok kutupluluğa evrilmişti. Bu süreç şimdi daha da hızlanacak. Bundan böyle dünyada tek bir ülkenin sözü değil birçok ülkenin sözü geçerli olacak. 05.12.2024

https://www.academia.edu/126079679/YINE_YENIDEN_YENI_DUNYA_DUZENI

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title