Makaleler

YENİ DÜNYA DÜZENİ ÇİN VE RUSYA İLE ŞEKİLLENİYOR

Dünya çok kutupluluğa doğru hızla yol alırken Rusya ile Çin’in rolü belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Bu sebeple yeni dünya düzeni Asya ve Avrasya merkezli olacak.

ABD öteden beri Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Arap ülkelerini İran’dan uzak tutmaya çalışıyordu. Çünkü İran İsrail’in düşmanıydı. Dolayısıyla Arap ülkeleri İran ile normalleşirlerse İran güçlenirdi ve İsrail’in konumu zayıflardı. Eğer İsrail zayıflar ise işgal ettiği toprakları koruyamaz hale gelirdi. Bu durum ne İsrail’in ne de ABD’nin işine gelir. Çünkü ABD’nin amaçları arasında Ortadoğu’daki Arap ülkelerini parçalamak suretiyle buradaki zengin yeraltı enerji kaynaklarına sahip olma isteği yatmaktadır.

ABD’nin Ortadoğu’da bulunmasının diğer bir amacı da Ortadoğu ülkelerini kontrol altında tutmak istemesidir. Çünkü Rusya’yı kontrol etmek için Ortadoğu ülkelerini kendi hizası içinde bulundurmak zorundadır. Yoksa Ortadoğu’yu Rusya’ya kaptırırsa ne İsrail’in güvenliğini sağlayabilir, ne de Arap ülkelerini kendi amacı içinde kullanabilir. ABD bu sebeplerle Ortadoğu ülkelerini sıkı kontrol altında tutmak ve İran ile yakınlaşan Arap ülkelerini uzaklaştırmak ve birbirleri arasında husumet sokma amacını güder. Arap ülkelerinin bugüne kadar İran ile yakınlaşamamalarının bir sebebi de budur.

ABD’nin Ortadoğu ülkelerini kontrol altına almak istemesinin diğer bir sebebi de Arap ülkelerinin olası birlikte hareket etmelerini önlemektir. Eğer Arap ülkeleri kendi aralarında güç birliği yaparlarsa gelecekte daha da güçleneceklerdir. Böylesine gelişecek bir durum doğal olarak ABD’nin işine gelmez. Çünkü ABD’ye göre tüm dünya ülkeleri kendisine sonsuz olarak biat etmelidirler. Yoksa Arap ülkeleri de Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi kendi başına karar alacak düzeye gelirlerse ABD’nin bu ülkeleri kontrol altına alması daha da zorlaşacaktır. ABD bir taraftan Rusya, İran, Çin ve Kuzey Kore ile mücadele ederken diğer taraftan bu ülkelere Arap ülkeleri de dahil olursa işi daha da zorlaşacaktır. ABD bu sebeplerle her daim Arap ülkelerini kontrol altında tutmak ister. Esasen İsrail’in Arap ülkeleri arasında kurulmasının bir sebebi de budur. İsrail Arap ülkeleri arasında denge devleti olmak amacıyla kurulmuştur. Bu ülkeyi korumak amacıyla da Büyük Kürdistan kurulmak istenmektedir.

Ancak gelişmeler ABD’nin istediği gibi ilerlemiyor. Çünkü Çin günden güne gelişti ve şimdi ABD’nin üstlendiği misyonu devralmaya başladı. ABD açısından asıl tehlike de budur. ABD’ye göre Rusya’nın genişlemesi ve Ortadoğu’da söz sahibi olmaya başlaması bir sorundur ancak Rusya mali açıdan ABD’nin dengine henüz gelemedi. Ancak Çin mali açıdan ABD’yi yakaladı ve yakın bir zamanda geçecek. Bu da demektir ki, ABD silahlanmaya ne kadar bütçe ayırırsa bir o kadar da Çin ayıracaktır. Dahası Çin teknoloji açısından ABD’nin önündedir. Eğer olası bir 3. Dünya savaşı çıkarsa bu savaştan Çin ayakta kalarak yoluna devam edebilir, ancak ABD mali yönden çöker. Esasen Çin teknoloji ihracını durdurduğu anda dünya ülkeleri zorda kalır. Çin şimdilik bu konuda dünya ülkelerini tehdit etmiyor. İçten içten gelişmesini devam ettiriyor.

ABD bugün Rusya’yı Ukrayna ile oyalamaya çalışırken Çin’i de Tayvan konusu ile sıkıştırmaya çalışıyor. ABD’nin Rusya Ukrayna savaşını uzun vadeye yaymak istemesinin bir sebebi de Rusya’ya daha fazla güç kaybettirmek ve bu ülkeyi mali yönden çökertmek istemesidir. ABD aynı zamanda Rusya’yı Suriye’den çıkarma amacı da güdüyor. Eğer Rusya Suriye’den çıkarsa ABD bu bölgeye tamamen egemen olur. Beşar Esat’ı iktidardan indirir. Suriye’yi üçe böler. Böylelikle Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağı da gerçekleşmiş olur. Ancak Rusya Suriye’den çıkmadığı müddetçe ABD Suriye’yi parçalayamaz. Bu sebeple ABD Rusya’yı Ukrayna’da ne kadar oyalayabilirse ve Rusya’ya ne kadar güç kaybettirebilirse o kadar karlı çıkacak. Ancak gelişmeler ABD’nin lehine gelişmiyor. Rusya Ukrayna’nın Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerini ele geçirmesinin ardından Ukrayna bu bölgeleri bir daha geri alamadı. Dahası yakın zamanda Bahmut’da Rusya’nın eline geçebilir.

Öte yandan gelecek yıl ABD’de başkanlık seçimleri var. Dolayısıyla ABD Başkanı Biden gelecek yıl ABD seçimlerini yeniden kazanabilmek için bu yıl içinde Ukrayna’da bir zafer kazanmak zorundadır. Yoksa verilen onca yardıma rağmen Ukrayna gözle görülür bir başarı kaydedemez ise ve Rusya Ukrayna’dan çıkmaz ise Biden ‘in işi daha da zor olacak. Dolayısıyla her geçen gün Biden ’in aleyhine işliyor. Dahası Biden Ukrayna’da zafer beklerken hüsrana uğrayabilir. Rusya’yı gerek mali gerekse askeri yönden sıkıştırmaya çalışırken Rusya bu savaştan daha da güçlenerek çıkabilir. Böylelikle ABD Ukrayna’da kaybedebilir.

Çin ise 3 Mart tarihinde yapmış olduğu hamle ile Suudi Arabistan ile İran’ın normalleşmesini sağladı. Böylelikle Çin Büyük Ortadoğu Projesi’ne bir darbe vurmuş oldu. İsrail’in güvenliği de tehlikeye atmış oldu. ABD Rusya ile uğraşırken Çin tarafından da bir gol yemiş oldu. Deyim yerindeyse ABD şimdi iki arada bir derede kaldı. ABD bu süreçten sonra elbette Suudi Arabistan’ı İran’dan uzaklaştırmak için yeni hamleler yapacaktır. Ancak Suudi Arabistan Şanghay İş birliği Örgütü’nün Taşkent zirvesinde diyalog ortaklığı protokolünü imzaladı. Dolayısıyla Suudi Arabistan geleceğini Atlantik yerine Avrasya cephesini tercih etti. Bu durum İran ile Suudi Arabistan ilişkilerinin daha da gelişmesine neden olacak. Bu sebeple Çin yapmış olduğu bu hamle ile ABD’nin misyonunu çalmış oldu.

Çin geçen yıl Suudi Arabistan ile ilişkilerini de ileri bir noktaya taşımıştı. İmzalanan sözleşmeye göre, iki taraf, birbirlerinin temel çıkarlarını sıkı bir şekilde desteklemeye, ulusal egemenliğin ve toprak bütünlüğünün korunmasında birbirlerini desteklemeye ve uluslararası hukukun temellerini ve karışmama ilkesi gibi uluslararası ilişkilerin temel normlarını ortaklaşa savunmaya devam edeceklerini kayıt altına aldılar.

Çin bir taraftan İran ile Suudi Arabistan arasında arabuluculuk görevi yaparken diğer taraftan da ABD’nin Suriye’deki varlığını sorgulamaya başladı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin, yapmış olduğu bir konuşmada ABD’yi Suriye’de petrol ve tahıl kaçakçılığı yapmakla suçladı.

“Bu haydutluk Suriye’deki enerji krizini ve insani krizi derinleştiriyor. Suriye halkının yaşama hakkı ABD tarafından çiğneniyor. Suriye halkı az miktarda petrol ve gıdayla kara kışı geçirmeye çalışacak”
“Söz konusu askeri yardım olunca milyarlarca, hatta on milyarlarca dolar sağlama ‘cömertliğini’ gösteren ABD’nin, Suriye’nin kaynaklarını çalarken ki açgözlülüğü gerçekten çarpıcı”

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin’in ABD hakkında yapmış olduğu suçlamalar yenilir yutulur cinsten değil. Çin bugüne değin ABD’ye bu denli suçlama getirmemişti. Şimdi görülüyor ki, Çin bugünden sonra ABD’nin hırsızlıklarına göz yummayacak. ABD’nin kirli çamaşırlarını deşifre etmeye devam edecek. Çin daha da açıkçası ABD’yi tamamen karşısına almış bulunuyor.

ABD Tayvan üzerinden Çin’i köşeye sıkıştırmaya çalışırken şimdi kendisi Suriye’de petrol ve tahıl hırsızlığı sebebiyle uluslararası kamuoyu önünde suçlanıyor. ABD elbette Çin’in öne sürdüğü suçlamaları kabul etmeyecektir. Suriye’ye demokrasi getirmek için müdahale ettiklerini söyleyecektir. ABD Irak’ı 2003 yılında kimyasal silah var yalanı ile işgal ettiğinde dönemin CIA ajanı John Nixon, Saddam Hüseyin’i sorguladıktan sonra Irak’ta kimyasal silah olmadığını itiraf etmek zorunda kalmıştı. ABD belki bugün değil ama yıllar sonra Suriye’de petrol ve tahıl kaçakçılığı yaptığını da itiraf edecek. Böylelikle Çin’in öne sürdüğü suçlamaları kabul etmiş olacak. ABD ancak prestij açısından Çin’in yapmış olduğu suçlamaları bugün asla kabul etmez.

Çin’in ABD’yi alenen Suriye’de petrol ve tahıl hırsızlığı ile suçlaması yeni bir gelişmedir. Bu durum aynı zamanda Çin’in ABD’ye bir meydan okumasıdır. Bu durum bundan böyle Çin’in de ABD’nin hırsızlıklarına göz yummayacağına dair bir işarettir. Bu durum aynı zamanda ABD’nin Tayvan konusunda Çin’e yapmış olduğu baskı politikasına verilen bir yanıttır.

Öte yandan Tayvan Çin’in bir parçasıdır. ABD Çin ile diplomatik ilişkilerini başlattıkları zamandan itibaren Tek Çin politikasını kabul ediyor, Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Çin’in meşru temsilci olduğunu taahhüt ediyor ancak diğer yandan da bu ülkeyi zayıflatmak için Tayvan’ın Çin’in bir parçası değişmiş gibi hareket ediyor. Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırttığı gibi Tayvan’ı da Çin’e karşı kışkırtıyor. Bu politika tamamen tutarsızdır. Tayvan’ın Çin’in bir parçası olmadığına yönelik yapılan açıklamalar yanlıştır ama Çin’in ABD’nin Suriye’de petrol ve tahıl hırsızlığı konusunda yapmış olduğu açıklamalar doğrudur.

Evet, ABD petrol ve tahıl hırsızıdır. ABD aynı zamanda ulus devletlerin irade hırsızıdır. Daha da kötüsü ABD yaşam hırsızıdır. 29.03.2023

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title