Makaleler

KILIÇDAROĞLU NEDEN İSTİFA ETMEZ?

14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimini ve 14 Mayıs – 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimini geride bıraktık. Yapılan seçimde Cumhur İttifakı %49,47, Millet İttifakı ise %35,01 oranında oy aldı. Cumhur İttifakı 323 milletvekili çıkarırken Millet İttifakı da 212 milletvekili çıkarmış oldu. Böylelikle milletvekili genel seçimlerini Cumhur İttifakı kazanmış oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan birinci turda %49,52, Kılıçdaroğlu %44,88, Sinan Oğan %5,17 seçimden çekilen Muharrem İnce de 0,43 oranında oy aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2. turda %52,18 Kılıçdaroğlu ise %47,82 oranında oy aldı. Bu sonuca göre Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden seçilmiş oldu.

Yapılan seçimlerin ardından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu MYK üyelerinin istifalarını aldı. Sonrasında da yeni MYK’yı atadı. TBMM’de grup başkanlıklarını da belirleyerek görevine devam etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın 10.05.2010 tarihinde istifa etmesinin ardından 23.05.2010 tarihinde genel başkan seçilmişti. Kılıçdaroğlu genel başkan seçilmesinden bu yana tamı tamamına 13 seçim kaybetti. Bu seçimler şunlardır.

1. 12.09.2010 Anayasa Halk Oylaması
2. 12.06.2011 Milletvekili Genel Seçimleri
3. 30.03.2014 Yerel Seçimler
4. 10.08.2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
5. 07.06.2015 Milletvekili Genel Seçimleri
6. 01.11.2015 Milletvekili Genel Seçimleri
7. 16.04.2017 Anayasa Halk Oylaması
8. 24.06.2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
9. 24.06.2018 Milletvekili Genel Seçimleri
10. 31.03.2019 Yerel Seçimler
11. 14.05.2023 Milletvekili Genel Seçimleri
12. 14.05.2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
13. 28.05.2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi 2. tur

Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı seçilmeden önce de 29.03.2009 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterilmişti. Bu seçim Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmadan önce aldığı ilk seçim yenilgisidir.

Kemal Kılıçdaroğlu 14.05.2023 ve 28.05.2023 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimini hem parti genel başkanı sıfatı ile hem de Cumhurbaşkanı adayı sıfatı ile kaybetti. Bu sonuçtan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir özeleştiri yaparak istifa etmesi gerekirdi ancak Kılıçdaroğlu istifa etmedi ve partinin başında kalmaya devam etti. Çünkü Kılıçdaroğlu sıradan bir partili değil, görevli bir partili idi. Kılıçdaroğlu’na verilen görev partinin başında kalması ve dönüştürdüğü yapıyı korumasıydı.

Kılıçdaroğlu’nun üstlendiği görevi bilmek için biraz geriye gitmemiz gerekiyor. ABD Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek yeni bir devletçik kurmak, kurulan devletçiğin güvenliğini sağlamak ve Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını ele geçirmek için 1998’li yıllarda düğmeye basmıştı. Bu dönemde şu gelişmeler yaşandı.

1. ABD’de 1998 yılında Yeni Bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi yayınlandı.
2. Yine aynı yıl içinde ABD Genel Kurmay Başkanlığı tarafından Ulusal Askeri Strateji Belgesi yayınlandı.
3. Başkan George W.Bush 6 Kasım 2003’te ‘’Ortadoğu’yu Özgürleştirme Stratejisi’’ adlı bir konuşma yaptı.
4. Dick Cheney 24 Ocak 2004 tarihinde Davos’ta ‘’ Büyük Ortadoğu Reform Projesi’’ adlı bir konuşma yaptı.
5. ABD Başkanı George W.Bush – 10 Haziran 2004’te Sea Island Georgia’da G8 zirvesinde BOP’un benimsendiğine dair bir bildiri yayınladı.
6. ABD’li Albay Ralph Peters tarafından Büyük Ortadoğu Projesi haritası çizildi ve aynı albay tarafından kaleme alınarak 2006 yılının haziran ayında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisinde yayımlandı.

Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Irak, Suriye, Lübnan, İran, Afganistan, Pakistan ve Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi kapsamı içindeydi. Irak, Suriye ve İran’da kurulacak özek bölgeler ile Türkiye’den oluşturulacak özerk bölgelerin birleşimi ile Büyük Kürdistan kurulacaktı.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemiz ayağının oluşumunu DSP, ANAP. MHP iktidarı döneminde denedi. Hatta ABD, Abdullah Öcalan’ı Kenya’da yakalayıp ülkemize teslim etmesiyle birlikte projenin hayata geçmesi adına ilk adımı attı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit Abdullah Öcalan’ın ülkemize teslim edilmesini anlayamamış olsa da her şey planlanmıştı. Bülent Ecevit’in her şeyi bilmesi gerekmiyordu ama proje kapsamında ABD’nin Irak’ı ülkemiz üzerinden işgal edilmesine yeşil ışık yakması bekleniyordu. Ne de olsa Abdullah Öcalan yakalanmış ve DSP, ANAP, MHP iktidarı döneminde teslim edilmişti. Böylelikle Bülent Ecevit 19 Nisan 1999 Genel Seçimlerine 15 Şubat 1999’da yakalanan Abdullah Öcalan morali ile girdi. Sonuçta Bülent Ecevit seçimlerden %22,19 oy oranıyla birinci parti olarak çıktı.

Her şeyin en ince ayrıntısına kadar gözden geçirilmiş olmasına rağmen gelişmeler umulduğu gibi gitmedi. Bülent Ecevit, seçimlerden birinci parti olarak çıkmasına katkı sağlayan ABD’ye Irak’ı ülkemiz toprakları üzerinden işgal etmesine müsaade etmemişti. Ecevit’in bu tutumu ABD’yi kızdırmıştı. ABD bunun üzerine çıkış yolunu DSP, ANAP, MHP iktidarını düşürmekte buldu. Seçenek hazırdı. Daha önce yapılan görüşmeler neticesinde Erbakan’ın partisinden kopan yenilikçiler AKP’yi kurdular. 3 Kasım 2002’de yapılan erken genel seçimleri bu parti kazandı. Bir proje partisi olarak kurulan AKP tek başına iktidara geldikten sonra Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı faaliyete geçirildi.

AKP’nin tek başına iktidara gelmesi ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin tek başına yürütmesini ABD elbette büyük bir memnunlukla karşılıyordu ancak eksik olan bir şey vardı. O da iktidar partisinin Büyük Ortadoğu Projesi’ni tek başına yürütmesinde yalnız kalmasıydı. Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal uygulanmakta olan projeye direniyordu. Muhalefet Büyük Ortadoğu Projesi’ne geçit vermiyordu.

1 Mart Tezkeresinin TBMM’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çabaları ile reddedilmesi ABD’de hüsrana yol açmıştı. Ecevit’i ikna edemeyen ABD bu sefer de Deniz Baykal’a takılmıştı. ABD’ye göre Baykal bardağı taşırmıştı. Bu sebeple Ecevit’in siyaset sahnesinden silinmesi gibi Deniz Baykal’ın da aynı akıbete uğraması gerekiyordu. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi’nin sekteye uğrama lüksü yoktu.

Amerikan – İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü Ekim 2008 yılında bir rapor yayınladı. Yayınlanan raporu Svante E. Cornell ile Halil Magnus Karaveli hazırladılar. Raporun adı PROSPECTS FOR A ‘TORN’ TURKEY: A SECULAR AND UNİTARY FUTURE? İdi. Raporun adı Türkçesi ise laik ve parçalanmış bir Türkiye için tahminlerdi. Söz konusu raporda 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ABD Türkiye ilişkileri açısından ne kadar önemli olduğu yazılıyordu. Raporda bu konuya şöyle değiniliyor.

ABD ile Türkiye arasında şimdiye kadarki en şiddetli krizin çıkmasına neden olan Irak’tır. Yeni seçilen AKP hükümetinin 1 Mart 2003’te yaklaşmakta olan Irak savaşında kuzey cephesi açan bir kararı geçirememesi ABD Türkiye ilişkilerinin donmasına neden oldu.

1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçmesini önleyen Deniz Baykal’ın istifa etmesini sağlamak ve aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi’ni ele geçirmek için 2008 yılında düğmeye basıldı. Amerikan – İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü’nün Ekim 2008 yılında yayınlamış olduğu raporun 2. senaryosunda Deniz Baykal’ın istifa ettirileceği ve onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceği öngörülmüştü.

Deniz Baykal nihayet Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifa etmeye ikna edildiğinde yerine 2008 yılında AKP’lilerin ileri gelenleri arasında yaygın olan yolsuzluğun ortaya çıkarılmasına katkıda bulunduğu sırada kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu geldi.

SİLK ROAD Enstitüsü’nün Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili öngördüğü değişiklik nihayet 10 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşti. Deniz Baykal Ankara Milletvekili Nesrin Baytok ile ilgili görüntüleri 6 Mayıs gecesi internete sızınca istifa etmek zorunda kaldı. Aslında Baykal istifa sonrasında partililerin kendisini tekrar aday göstermesini bekliyordu, ancak en yakınında bulunan Önder Sav bu adımı atmadı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na aday olması yönünde telkinde bulundu. Kılıçdaroğlu Baykal’ı ziyaret etmek için geldiğinde ve ziyaret sonrasında gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine Deniz Baykal taraftarlarını sakinleştirmek ve tepkileri üzerine çekmemek için ilk etapta aday olmayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, daha sonra Önder Sav’ın da desteği ile aday oldu ve olağanüstü kurultay da genel başkan seçildi. ABD böylelikle Kılıçdaroğlu sayesinde Cumhuriyet Halk Partisi’ni ele geçirmiş oldu.

https://www.silkroadstudies.org/publications/silkroad-papers-and-monographs/item/13083-prospects-for-a-torn-turkey-a-secular-and-unitary-future?.html

John Hopkins Üniversitesi’ne bağlı Orta Asya – Kafkasya Enstitüsü İpek Yolu Çalışmaları Programı araştırmacılarından Halil Karaveli ile Svante Cornell SİLK ROAD Enstitüsü için hazırlamış olduğu raporu incelediğimiz zaman Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili yapmış oldukları değerlendirmelerin öngörüden çok okyanus ötesinden alınmış kararların kamuoyuna deklare edilmiş olmasıdır. Yoksa bu iki araştırmacı yazar ellerinde herhangi bir veri olmadan bu denli senaryo yazamazlardı.

ABD Baykal’a rağmen Büyük Ortadoğu Projesi’ni sürdüremeyeceğini biliyordu. Bunun için Baykal’ı etkisizleştirmeye çalıştı. Baykal’ın sürdürdüğü ulusalcı politikayı terk etmesini bekledi. Önder Sav gibi radikal partilileri görevden almasını istedi. Bu adımlar gerçekleşmeyince kaset skandalı ile istifa etmesi planladı. Halil Karaveli ile Svante Cornell bu planlar üzerine SİLK ROAD raporunun Türkiye bölümünü hazırladılar. Geniş bilgi için HEDEF ÜLKE TÜRKİYE – SAİT BALCI – kitabına bakınız.

Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olduktan sonra Erdoğan’ın başlattığı Açılım Sürecini destekleyerek kendisine güvenenleri hayal kırıklığına uğratmadı. Yani Kılıçdaroğlu görevini tam olarak yaptı. Böylelikle küresel güçler Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemiz ayağında AKP’den sonra ana muhalefeti de ele geçirerek büyük bir engeli daha aşmışlardı.

Açılım süreci 11.03.2009 tarihinde başladı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ele geçirilmesinden sonra 28.02.2013 tarihinde İmralı görüşmeleri başladı. 04.04.2013 tarihinde Akil İnsanlar Heyeti oluşturuldu. 16.07.2014 tarihinde TBMM’de Açılım Yasası kabul edildi. En son nihayetinde 28.02.2015 tarihinde Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. İmzalanan Dolmabahçe Mutabakatını dönemin Başbakanı Erdoğan tanımadı. Böylelikle Açılım Süreci bu tarihten sonra sekteye uğradı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Açılım Süreci boyunca iktidar partisine gerekli desteği vererek görevini tam olarak yerine getirdi.

Söz konusu proje bugün duraksama aşamasındadır. Öte yandan Cumhuriyet Halk Partisi de söz konusu projeye destek vermesi açısından dönüşen yapısını koruması gerekmektedir. Çünkü parti yeniden Atatürkçü kimliğine geri dönerse iktidarın raydan çıktığı bir süreçte muhalefeti de kaybetmek Büyük Ortadoğu Projesi’ne büyük sekte vuracaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekili genel seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesine rağmen istifa etmemesinin arkasında bu gerçekler vardır. Şurası bir gerçek ki, Kılıçdaroğlu çok zor bir durumda kalmadığı müddetçe Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı’ndan kendi isteği ile istifa etmek istemeyecektir. Çünkü görevi henüz bitmedi. 14.06.2023

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title